Beytüşşebap İlçe Emniyet Amiri’nin de aralarında bulunduğu polisler ve koruculardan oluşan 19 kişilik şebekenin yaptığı 643 milyon TL’lik vurguna dair yargılamada sanıkların çoğu ‘terör’ savunmasına sarıldı.
Mezopotamya Ajansı’ndan Ahmet Kanbal’ın haberine göre, Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde aralarında İlçe Emniyet Amiri, polisler ve yakınları, korucular ile İlçe Mal Müdürlüğü çalışanlarının da bulunduğu 19 kişilik şebekenin 2015-2018 yılları arasında “Polis memurlarının maaş promosyonları” adı altında 643 milyonluk vurgun yaptığı ortaya çıkmıştı. Bu şebeke üyeleri arasında İlçe Emniyet Amiri Adnan Ünsal, polis memurları Selahattin Karakoç, Mehmet Karakaş, Taner Akın, Coşkun Kır, korucular Sait Durmuş, Fikret Durmuş, Tahir Durmuş, Ali Vural, Ali Kaş, Güven Demir, Nur Doğan Kurt, Harun Karabıyıkoğlu, polis memuru Selahattin Karakoç’un eşi Afife Akyan Karakoç, baldızı Ayşe Akyan, kardeşi Mükremin Karakoç ile Ömer Özkoca, Hüseyin Buğra Gelir ve Özcan Karakoç adlı kişiler yer alıyordu.
İlçe Emniyet Amiri de paradan pay aldı
“Suç örgütü kurmak, zimmete para geçirmek, suçtan kaynaklanan mal varlığını aklama, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma” suçlamalarıyla haklarında dava açılan şebeke üyelerinin yargılanmasına dair edinilen bilgilere göre, bazı sanıklar yargılamaya başlanmadan bazıları ise davanın ilk duruşmasında tahliye edildi. Bu isimlerden biri İlçe Emniyet Amiri Adnan Ünsal oldu. Göreve geldikten sonra yapılan vurgunun farkına varmasına rağmen, zimmete geçirilen paradan pay almayı tercih ettiği, polis memuru Selahattin Karakoç’u işlemleri daha rahat yapabilmesi için “mevzuata aykırı şekilde yetkilendirmek”le suçlanan Ünsal, 9 ay tutukluğunun ardından “uzun tutukluluk” gerekçesiyle tahliye edildi. Davanın geçtiğimiz günlerde görülen ikinci duruşmasında ise, hesabına 538 bin TL aktardığı belgelenen Harun Karabıyıkoğlu tahliye edilenler arasında yer aldı. Karabıyıkoğlu’nun tutukluluk incelemesi sonucu kefaletle serbest kaldığı, kefalet olarak ise 50 bin TL nakit, 101 bin TL değerinde araç ve 7 ayrı parselde bulunan arazileri, bir iş yeri ile 2 katlı evini teminat olarak gösterdiği belirtildi.
Asker ve polis borç vermiş
İddianamede “zimmete geçirilen paranın kasası” olarak değerlendirilen Aras İsmail Taşımacılık Limited Şirketi’nin sahibi sanık Fikret Dürmüş, savunmasında dosyadaki zimmet olaylarından haberi olmadığını ileri sürdü. Emniyetin inşaat işleriyle uğraştığını belirten Dürmüş, ilçedeki güvenlik birimleriyle iş yapan tek firmaya sahip olduğundan kaynaklı ödemelerinde sıkışmaması için askerler ve polislerin kendisine borç para verdiğini savundu. İfadesinde emniyetin doğrudan temin yolu ile yaptığı tüm işleri kendisinin yaptığını söyleyen Dürmüş, “Emniyet Amirliğinin binaların iç ve dış onarım bakımı, Emniyetin TOKİ lojmanlarını, Emniyetin üst bölgesine yeni yol açılması, Mobese direklerinin kurulması, Emniyete mobilya alınması, Emniyetin çayı ve şekerine kadar tüm işlerini ben yaptım. Bariyer alımı yaptım, daha birçok şey yaptım. Tüm bu paralar yapmış olduğum hizmetin ve emeğin karşılığı olarak şirket hesabına girmiştir” iddiasında bulundu.
Dürmüş’ün avukatı da, “bölgenin zor şartlarında kimsenin yapamadığı hizmetleri yapmıştır” dediği müvekkilinin ödüllendirilmesi gerektiğini savundu. Avukat, müvekkilinin devlet tarafından takdir edilmemesinden kaynaklı üzüldüğünü de ifade etti.
Sadece ticari faaliyet içerisindeymiş
Kastamonu’da telekomünikasyon teçhizatı, otomobil ve hafif kara taşıtlarının belirli bir mala tahsis edilmiş faaliyetleri ile radyo televizyon stüdyoları ve yayın teçhizatları imalatı yapan sanık Harun Karabıyıkoğlu da, yaptığı savunmasında sadece ticari faaliyet içerisinde olduğunu belirtti. İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne telekomünikasyon teçhizatı temin ettiğini belirten Karabıyıkoğlu, kendisi tarafından gönderilen malzemelerin Aras İsmail Taşımacılık firmasına gönderiliyormuş gibi faturalandırdığını kabul etti.
‘Biz de bunu kimse denetlemiyor sorun olmaz’
Karabıyıkoğlu, polis memuru sanık Selahattin Karakoç’la arasında geçen bir diyaloga dair ise şunları söyledi: “Selahattin Karakoç, Beytüşşebap İlçe Amirliği’ne temin etmiş olduğu malzemeler için beni aradığında, ‘Harun benim doğrudan Beytüşşebap’ta iken Kastamonu ilinde bulunan senin firmandan mal almam dikkat çeker. Sen bu almış olduğum malzemelerin faturasını Aras İsmail Taşımacılık isimli firma senden almış gibi faturalandır. Hatta faturaları da düşük miktarlarda kes. O şekilde gönderirsin. Biz de Beytüşşebap İlçe Emniyet Amirliği olarak o firmadan bu malları almış gibi göstereceğiz. Yoksa bize sıkıntı olur’ dedi. Ben de firmayı aradım ve ne kadar fatura kesmem gerektiğini sorduğumda, ‘fatura kesmene bile gerek yok’ dedi. Normal şartlarda vergi dairesi problem çıkarır. Girdisi olmayan malın çıktısı olamaz. ‘Bu şekilde fatura kesilemez’ demem üzerine o da bana, ‘O zaman sen küçük miktarlarda fatura kes, gönder. Biz zaten buradan devamını hallederiz’ dedi. Hatta ‘biz de bunu kimse denetlemiyor. Sorun olmaz’ dediğini hatırlıyorum.”
‘Müdürün bilgisi dahilinde işlemi yapıyorduk’
İlçe Mal Müdürlüğü’nün muhasebesinde memur olan sanık Sait Dürmüş de, ifadesinde “Ben ödemeleri onaylarken müdür beyin kontrolünde olduğu için miktarları kontrol etmiyordum. Eşref Dürmüş kardeşim olur. Emniyet adına bariyer yapma işinde kardeşim de çalışmıştır. Selahattin Karakoç ile bu vesile ile tanışırız. Söz konusu dönemde yaşanan yoğun terör olayları nedeniyle belgeleri sonradan getireceklerini söyleyerek, ödemeler yapılıyordu. Biz de müdür beyin bilgisi dahilinde işlemi yapıyorduk” dedi.
‘Teröre odaklandım unuttum’
İlçe Emniyet Amiri Adnan Ünsal ise, ifadesinde “polis memurlarının ısrarı üzerine” polis memuru Selahattin Karakoç’a yetki verdiğini savundu. Yapılan usulsüz ödemelerle alakası olmadığını iddia eden Ünsal, kendisini şu sözlerle savundu: “Benim dönemimdeki 600 küsur milyonluk iki ayrı usulsüz ödemeyle ilgili bilgim yoktur. O dönemde Selahattin Karakoç yıllık izinde görünse de, ya şubede ya da Maliye’de kesin bir işbirlikçisi olduğunu ve bana bunun imzalatıldığını düşünüyorum. Pasaport konusunda tereddüt yaşadım, o esnada kızım ve eşim yurt dışından geldiğinde oradaki akrabalarım bana telefon göndermişti. Bende almış olduğum telefona ihtiyaç duymadım ve telefonu Selahattin’e verdim. Selahattin de, ‘tamam müdürüm kullanırım’ dedi. Ben kendi işim olan teröre odaklandım ve bunu unuttum.”
Hepsini tek başına yapmış
Şebekenin kurucusu olarak nitelendirilen polis memuru sanık Selahattin Karakoç ise, zimmetine para geçirdiğini kabul ederek, işlemlerin hepsini tek başına gerçekleştirdiğini iddia etti. İşlemlerden dosyada adı geçen diğer isimlerin haberi olmadığını ileri süren Karakoç, “Ben üzerime atılı zimmet suçunu kabul ediyorum, örgüt suçlamasını kabul etmiyorum. Şifre bende olduğu için bu işlerden emniyet müdürünün veya amirin haberi olması imkansızdır. Şifreyi bildiğim için açıkta da olsam emniyet hesabına girebiliyordum. Ödeme emirlerini bazen maliyeye gönderiyordum, bazen göndermiyordum. Bu ödeme emirlerini bazen ıslak imza alıyordum, bazen almıyordum ancak bu evrakların birçoğu gerçektir. Ben bu evrakların bir kısmını maliyeye verdim, bir kısmını maliyeye vermedim. Şöyle ki; özel harekatçılarınkini imzalatıyordum, diğerlerini imzalatmayıp, bir karışıklığa getirip maliyeye sunmuyordum” dedi.
Yargılama 15 Mart 2019 tarihinde devam edilecek
Dosya kapsamında şuan sadece polis memurları Selahattin Karakoç, Mehmet Karakaş ile şebeke tarafından kurulan şirketlerin sahipleri olarak görünen Önder Karakoç, Güven Demir ve Nur Doğan Kurt tutuklu bulunuyor. Sanıklara dair yargılamaya 15 Mart 2019 tarihinde devam edilecek.