Ekolojik tahribatın had safhada olduğu Gabar Dağı bölgesinde, petrol boru hattının ‘güvenliği’ iddiasıyla yeni kalekollar inşa edilirken, Abdullah Naz isimli yurttaş itirazlarına rağmen kardeşinin bahçesine kalekol inşasına başlandığını ve bütün köylülerin duruma tepkili olduğunu aktardı
Şirnex’te “özel güvenlik bölgesi” adı altında yasaklı olan Gabar Dağı bölgesi, maden ocakları, ağaç kesimi ve petrol faaliyetleriyle talan ediliyor. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), bölgede büyük bir alanda ormanlık alanı yok ederek, sondaj çalışmalarını sürdürüyor. Ceylan ve dağ keçisi gibi canlıların yaşam alanlarının yok olmasına neden olan tahribat, asker ve korucuların gözetiminde yaşanıyor.
Maden ocakları ve petrol faaliyetleriyle talan edilen Gabar Dağı’na petrol boru hatlarının güvenliği iddiasıyla yeni kalekol ve karakollar inşa edilmeye başlandı. Petrol boru hattı için Hezex (İdil) ilçesine doğru 35 kilometrelik bir alanda çalışma başlatıldı. Hezex’e bağlı Hespist ve Bafê köyleri ile Basa (Güçlükonak) ilçesine bağlı Hêtman ve Cêleka köylerinde de kalekol inşa edilmeye başlandı.
‘Kalekol kardeşimin evinin avlusunda yapılıyor!’
Bin 200 nüfusu olan Hespist köyünde kalekol inşasına 31 Mayıs’ta başlandı. Kalekolun, bir yurttaşa ait evin avlusunda inşa edilmesi dikkati çekti. Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Zeynep Durgut’a konuşan Abdullah Naz, itirazlarına rağmen kalekol inşasına başlandığını aktardı.
Naz, “Yapılan kalekol kardeşimin evinin avlusunda yapılıyor. Yapımına başladıktan sonra askeriyeye ‘bu ev bizim siz keyfi olarak buraya kalekol yapamazsınız, köyde yapılan kalekolar en az 4-5 kilometre köyden uzaktan yapılır’ dedim. Bana ‘vali, jandarma ve alay komutanlığı burayı uygun görmüş’ yanıtı verdiler. Bize petrol güvenliği için kalekol inşa ettiklerini söylüyorlar. Onlara, ‘köyün içinde kalekol yapsanız insanlar artık evlerinin önüne çıkamayacak’ dedik. Ancak ona rağmen yaptılar” ifadelerini kullandı.
Kalekol yapımının durdurulması gerektiğini ifade eden Naz, “Bütün köylüler bu duruma tepkili. Çünkü köyün ortasında kalekol yapılmasını istemiyoruz. Köyümüzün içinde kalekol kurmalarını istemiyoruz. Bunun adı zulümdür” tepkisinde bulundu.
Askerlerin yanıtı: Valilik kararı
Daha önce de aynı bölgedeki yurttaşların 29 Mayıs’ta yapımına başlanan kalekolun avlularının bulunduğu alanı da işgal etmesi üzerine askere itirazına “Bu valilik kararı, elimizden gelen bir şey yok” yanıtı aldıkları öğrenilmişti.
Aynı zamanda Silopiya’ya bağlı 1995 yılında zorla boşaltılmış olan Beşiri (Koyunören) Köyündeki 7 parsel ile Bêspin (Görümlü) Köyündeki 44 parsel üzerlerindeki ekili, dikili ve yapılı (Ev ahır vb.) unsurlarıyla birlikte halkın tapulu alanlarına acele olarak el koyulacağı açıklanmıştı. Acele el koyulmak istenen alan toplam yüzölçümü ise 300.686m2 olduğu bilgisi edilmişti.
Kolonyalist talan
Öte yandan Şirnex’te sömürge uygulamalarının tipik örnekleri yaşanırken, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) bölge coğrafyasını delik deşik edip adeta yok oluşa bağlıyor. Sondaj çalışmalarını aralıksız sürdüren TPAO elde veriler doğrultusunda petrol üretimleri için dünya petrol tekelleriyle de kol kola girerek bölgeyi yerle bir etmeyi sürdürürken bölgeyi kalekollarla doldurarak sermaye için dikensiz gül bahçesi oluşturmaya çalışıyor.
Gasp edilen belediye
Şirnex’te yapılan yerel seçimlerde taşıma seçmenle halkın iradesi gasp edilip belediye seçimlerini zorla alan iktidarın bölgeye dair birçok planı içinde petrol ve madencilik faaliyetlerini de kapsayan amaçla belediyeye kolaylaştırıcı rol verilerek Şirnex’te sömürgecilik uygulamaları büyütülmek isteniyor. Onlarca kuyuda kuyu başı ortalama üretimin bin 200 varil olduğunu söyleyen Alparslan Bayraktar, “2024 yılı içinde Hakkari ve Van illerinde de yeni petrol arama kuyuları açacağız” dedi. Şirnex’te çıkan petrolün Hezex’e bağlamak için 35 km uzunluğunda petrol boru hattı döşeniyor olması bölgede tipik kolonyalist uygulamalar genişletiliyor.
Yağma 4 koldan sürüyor
Gabar Dağı, 4 yıla yakın süredir korucular eliyle ağaçların kesilerek satışa çıkarılmasıyla gündemde. Ayrıca sadece son 3 yılda 41 ayrı ormanda yangın çıkarılırken 68 alanda orman kesimiyle büyük bir ekolojik yıkım yaratıldı. Besta Bölgesi ile Cudi ve Gabar Dağlarında 4 yıldır asker gözetiminde, korucular tarafından orman katliamı yapıldığı biliniyor. Tüm adımların bölgede Kürt halkının yaşadığı coğrafyayı terk etmesini sağlayıp bölge ekolojik yıkım eşliğinde geniş bir yağma alanı yaratılıyor.
İKİNCİ
Küçükçekmece Lagünü ölüyor İstanbul’da her yıl yaşanan su sıkıntısı büyürken iktidarın Kanal İstanbul’a kurban etmek istediği Sazlıdere ve Terkos Baraj Gölleri ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Diğer yandan İstanbul’un en önemli su kaynaklarından biri olan Küçükçekmece Lagünü kirliliğe boğulmuş durumda. 18 metre derinliği olan lagündeki oksijen, yüzeyden 7 metre sonra kritik kabul edilen seviyenin altına indi. Bu durum, lagünün derinliklerinde canlı yaşamının neredeyse yok olduğu anlamına geliyor. Küçükçekmece Lagünü, yüzeyinde oluşan yosun tabakası, ölü deniz canlıları ve suda görülen renk değişimleriyle sık sık gündeme geliyor.
‘Sanayi atıkları birikmiş’
Küçükçekmece Lagünü yok olmaya yüz tutmuşken uzun zamandır bölgede çalışmalar yapan İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meriç Albay, TRT Haber’den Pınar Bağçeci’ye konuştu. 1930’lu yıllarda bölgede sadece bine yakın bir nüfusun olduğunu, şimdilerde ise 2 milyona yakın kişinin yaşadığını vurgulayan Albay, “Hem endüstriyel hem evsel, zaman zaman da tarımsal kirletici baskısını görebiliyoruz. Sanayi tesislerinin getirdiği atıklar lagünün hızla yok olmasına neden olmuş. Atıklar uzun yıllardan beri dipte aşırı miktarlarda birikmiş” dedi.
2-3 tür balık kaldı
Genelde göl olarak bilinse de bu su kaynağının aslında bir lagün olduğunun altını çizen Albay, “Bir taraftan deniz suyuyla bir taraftan tatlı su ile besleniyor” diyerek biyoçeşitlilik bakımından oldukça zengin bir lagün olduğuna vurgu yapıyor. Albay, “Birçok balığın gün içinde kullandığı, bazılarının yumurtladığı ürediği bir alan. 1950’lerde yaklaşık 30 tona yakın balık avlanıyormuş buradan. 20’ye yakın türün olduğu lagünde kirlilik nedeniyle 2-3 tür kaldı. Buranın gerçekten bir mikrop yuvası olduğunu, ciddi bir şekilde restore edilmesi gerektiğini artık anlamamız lazım. Restore edilirse 5-10 yıl arasında kendine geleceğine, biyoçeşitliliğinin tekrar zenginleşeceğine inanıyorum” diye belirtti.
Balık halk sağlığına tehdit
Küçükçekmece’nin kuş göçü rotasında olduğundan çok sayıda kuşun dinlenme noktası olduğunu söyleyen Albay, “Göçmen kuşlar bu alanları kullanarak beslenir. Ama toksik beslenmelerden dolayı ya ölüyorlar ya da beslenemeden uçup gidiyorlar. Olmaması gereken düzeyde koli basili var. Patojenler oldukça yüksek ve insan sağlığını gerçekten tehdit eder boyutta. Zaman zaman toksik alg artışları oluyor. Bunlar karaciğer kanserini tetikleyen algler. Ağır metal de çok yüksek. Eğer lagünden tutulan kefaller tüketiliyorsa bu, halk sağlığı açısından büyük tehdit” diye belirtti.
HABER MERKEZİ