İki gün önce bir rapor yayımlandı. Derin Yoksulluk Ağı’nın hazırladığı “Pandemi Döneminde Derin Yoksulluk ve Haklara Erişim” adlı bu rapor İstanbul’da ikamet eden, düzenli geliri olmayan, günlük ve güvencesiz işlerde çalışan 103 hane ile yapılan görüşmeler sonucunda elde edilmiş. Raporda Avrupa Sosyal Şartı’ndaki standartlar, devletlerin yükümlülükleri temel alınıyor.
Raporun açığa çıkarttıkları, tahmin edeceğiniz üzere oldukça çarpıcı öte yandan çok korkutucu…
Rapor kapsamında yapılan görüşmeler sonucunda Covid-19 küresel salgın döneminde çocukların, haneye gelir getiren yetişkinin hastalık veya farklı bir sebeple çalışamayacak durumda olması veya yetişkinlerin gelirlerinin hanenin ihtiyaçlarını karşılamaya yetmemesi nedeniyle çalıştıkları görülüyor.
Görüşülen 103 hanenin en az yüzde 13’ünde çocuklar çalışıyor. Bu hanelerin yüzde 6’sında eve sadece çocuklar gelir getiriyor. Çocuklar; sağlık açısından riskli yerlerde gerçekleşen, ağır iş koşulları ve uzun çalışma saatleri gerektiren kağıt, hurda toplayıcılığı, seyyar satıcılık ve tekstil işçiliği yapıyor.
Görüşülen ailelerin yüzde 41’i herhangi bir sağlık güvencesi olmadığı için, yüzde 34’ü ise sağlık güvencesi ilaçlarını karşılamadığı için yeterli ilaca ulaşamıyor. Bu hanelerde görüşülen kişilerin yüzde 18,6’sının sağlık hizmetleri hakkında yeterli bilgiye ulaşamadığı, yüzde 7,2’sinin sağlık sistemi içinde ayrımcılığa maruz kaldığı, yüzde 25,8’i ise sosyal güvencesi olmadığı için sağlık hizmetlerine erişemediği belirtiliyor.
Ayrıca bu 103 hanenin yüzde 32,7’si hiçbir sosyal sigortadan faydalanmıyor. Yüzde 46,9’u çalışmayan kişiler için devlet tarafından sağlanan “yeşil kart” sisteminden yararlanıyor. Ancak görüşülen kişilerden bazıları “yeşil kart” sisteminin her türlü sağlık hizmeti ve ilacı karşılamaması sebebiyle biriken borçlarını ödeyemediklerini, bu sebeple sağlık hizmetlerine erişmekte güçlük çektiklerini belirtiyor.
Raporda vurgulanan bir diğer konu da yeterli beslenme ve içme suyuna erişim. Rapora göre görüşülen ailelerin yüzde 85’i yeterli besine ulaşamıyor, yüzde 21’i ise hiç alamıyor. Aileler 0-3 yaş çocuklarını hazır çorba, şekerli su, pirinç lapası gibi besin değeri bu yaş grubu için yeterli olmayan gıdalarla beslemek zorunda kalıyor. Görüşme yapılan hanelerin yüzde 38,7’sinde neredeyse her gün öğün atlanıyor. 103 hanenin yüzde 39’u zaten Covid-19 küresel salgın döneminden önce de temiz içme suyuna erişemediğini belirtirken, yüzde 49’u bu dönem içme suyuna erişemiyor.
Dedim ya raporda yer alan veriler çok çarpıcı ve korkutucu. Çarpıcı çünkü bu rapor, çocuk işçiliğinin temel sebeplerini açık bir şekilde ortaya koyuyor. Çocuk işçiliğinin temel sebebi; sömürü mekanizmaları çok sağlam olan, bu özelliği küresel salgınla birlikte bir yandan görünür olan ancak öte yandan da yeni biçimleriyle devamlılığını sağlamaya çalışan var olan ekonomik sistemdir. Bu sistem eşitsizlik ve ayrımcılıkla birlikte yoksulluk, güvencesizlik, sosyal haklardan yararlanamamayı üretir. Böylece çocuk işçiliği yani ucuz iş gücü sömürüsü pek çok bireyler ve pek çok grup için kaçınılmaz olur. İşte bu rapor bu kaçınılmaz sonu ve asıl önemlisi öncesini gösteriyor.
Rapor aynı zamanda korkutucu çünkü raporda anlatılanlar değişmedikçe, dönüşmedikçe görüşme yapılan ailelerin çocukları kaçınılmaz sonun bir parçası olarak ne yazık ki başka raporların verisini oluşturacak. Örneğin İSİG Meclisi’ nin her yıl haziran ayında yayınladığı çocuk iş cinayetleri raporunun… 2021’de yayımlanana rapora göre son sekiz yılda en az 513 çocuk iş cinayetlerinde yaşamını kaybetmişti ve çocuklar gittikçe daha riskli alanlarda, daha ağır çalışma koşullarında çalışmak zorunda kalıyordu.
Derin Yoksulluk Ağı’nın ortaya çıkardığı sonuçların ne yazık ki 103 hane ile ve sadece Covid-19 küresel salgını dönemiyle sınırlı olmadığını artık hepimiz biliyoruz. Böyle olunca da bu korku çok da yersiz değil sanki…
Ancak hissettiğimiz bu haklı korku kaçınılmaz sonu değiştirmek konusunda bizde umutsuzluk yaratmamalı. Bu sonu değiştirmek için işe bir yandan İSİG Meclisi’nin çocuk iş cinayetlerinin ortadan kaldırılması ile ilgili taleplerini sahiplenerek ve bu talepleri çoğaltarak başlayabiliriz. Bir yandan da çocuk işçiliğine sebep olan halihazırdaki ekonomik düzenin sömürü mekanizmalarına nasıl çomak sokabileceğimizin yollarını çocuklarla birlikte arayabilir, bu yolları deneyebiliriz…
* Derin Yoksulluk Ağı’nın raporu için:
* İSİG Meclisi’nin raporu için: