Nusaybin davasında tutuklu bulunan Resul Ergün, mahkemede kendisine yapılan işkenceyi,”Telefonla kaydediyorlardı. 3 yerden yaralıydım. Yaralarıma vuruyorlardı. Zevk alıyorlardı. Pense vb. aletler kullanıyorlardı. Kan koridora akıyordu” sözleriyle anlattı.
Mardin Nusaybin’de sokağa çıkma yasağının devam ettiği 26 Mayıs 2016 tarihinde, 17’si çocuk toplam 70 kişi tahliye edildikten sonra gözaltına alınmış ve ardından çıkarıldıkları mahkemece tutuklanmıştı. Yaklaşık 2 yılın ardından, 17 çocuk ve 53 yetişkin hakkında hazırlanan 2 iddianamenin Mardin 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmesinden sonra yargılamalar başlamıştı. Davanın 6. duruşması, pazartesi günü Sosyal Güvenlik Kurumu’nda (SGK) görülmeye başlandı. Duruşmanın ilk gününde, ailelerin salona alınmaması nedeniyle tutukluların savunma yapmayacaklarını belirtmesi üzerine mahkeme heyeti dosya hakkında tefrik (ayırma) kararı verdi. Bu işlemin ardından önceki gün 2 tutuklunun yargılaması başladı. Tutuklular yaptıkları savunmalarla ilçeden tahliye edildikleri sırada maruz bırakıldıkları işkenceleri aktararak, “özyönetim” taleplerini savunmayı sürdürdü. Tutuklulardan Resul Ergün, yasak sonrası maruz kaldıkları uygulamalar ve yargılama sürecini Mezopotamya Ajansı’na (MA) anlattı.
Penselerle işkence
Tutuklulardan Resul Ergün, Nusaybin’de gözaltında yaşanan işkenceyi anlatırken, şimdiye kadar işkence hakkında herhangi bir işlem başlatılmamış olması da dikkat çekiyor. İşkencenin kameralarla kayıt altına alındığını belirten Ergün, yaşadıkları işkenceyi şöyle anlattı: “Özellikle şunu belirtmek isterim. Yaşadığımız süreci sadece şiddet olarak ifade edemeyiz. İnsanlık dışı muamele ve vahşet dersek daha doğru olur. Çoğu arkadaşım gibi ben de yaralıydım. Boynumdan, kolumdan ve bacağımdan. Hiçbir şekilde bugüne dek herhangi bir tedavi yapılmadı. Yaralı olduğum anlaşılmasına rağmen ben ve yanımdaki 4 arkadaşım kamera açısının dışına çıkarılmamızla birlikte yere atılıp ters kelepçelendik. Ardından başladılar vurmaya. Bir süre sonra karargâha çevrilmiş okula götürüldük. Tabii yol boyunca devam etti bu insanlık dışı yaklaşım. Okulun bahçesine vardığımız zaman binlerle ifade edilecek asker bizi bekliyordu. Okulun bodrum katına ulaşana kadar hakaretler, küfürler, tacizler… Vurmaya devam ediliyordu. Zaten her tarafımız kan içinde kalmıştı. Fakat esas işkence, vahşet şimdi başlıyordu. Adeta zevk alıyorlardı. Benim bu vahşet sırasında bağırıp çağırmamam dikkatlerini çekmişti ve kafamın hassas bölgelerine, özellikle de yaralı olan yerlerime daha çok vurdular. Silahın kundağı, namlusu, pense ve benzeri aletlerle devam ediyordu. Durmadan. Yorulan gidiyor, yerlerine hiyerarşik bir şekilde alt kademedeki askerler devir alıyordu bu vahşet seanslarını.”
Vahşet kamerada
Anlatımlarına devam eden Ergün, dehşeti andıran işkenceler yapıldığını belirterek, “Telefonla o vahşet ve onur kırıcı işkence anlarını kayıt altına alıp, sürekli fotoğraf çekiyorlardı. Yaralarım yeni ve kapanmamış olduğundan dolayı odadan koridora kadar kanlar akıyordu. Bir süre sonra bilincimi kaybetmiştim. İki gün boyunca o bodrumda kaldım. Arkadaşlarım, bilincimi kaybettiğim anlarda dahi bana işkence yapıldığını söylediler. Daha sonra bizi zırhlı araca atıp Nusaybin Emniyeti’ne götürdüler. Tabii araçta da işkence devam etti. Emniyette PÖH’ler (Polis Özel Harekat) tarafından bu vahşetin başka bir versiyonu devam etti. Daha sonra Mardin Emniyeti’nde de aynı şekilde devam etti bu insanlık dışı muamele. 3 gün boyunca her gelen elini kolunu sallayarak küfürler, hakaretler ve işkence yaptı. 3 günün ardından bizi tekrar Nusaybin’e götürdüler. Ayak ayak üstüne atmış, elinde tespihle bir savcı sorgusuz sualsiz tutuklamamızı istedi ve tutuklandık. Bu süreç zindanda da bitmedi. O günden bu yana hem psikolojik hem de zaman zaman şiddet ve hakaretler ile karşı karşıyayız” dedi.
Bir yargı tiyatrosu
Ergün, anlatımlarına rağmen yargının hiçbir işlem yapmadığını belirtirken, davada haklarında tek bir suç unsuru delil bulunmadığını ifade etti. Ergün, “İddianame bir oyunun senaryosudur. Mahkeme heyeti oyuncularıdır. Duruşma salonu sahnedir. Bu yargılama tam anlamıyla faşist iktidarın Cizre’de, Sur’da, Şırnak’ta Nusaybin’de ve Kürdistan’ın her yerinde çocuk, kadın, genç ve yaşlılara uyguladığı katliamların, yıkımların ve yakmalarının üstünü örtmek için hazırlanmış bir yargılamadır” dedi. Güven’in PKK Lideri Öcalan’a yönelik tecride karşı başlattığı açlık grevine de dikkat çeken Ergün, “Tecridin amacı halkların söz hakkını, sesini ve umutlarını yok saymaktır… Direniş kanımızla birleşti. Hiçbir zaman unutulmayacak özgürlük, inanç ve zafer umudu bıraktık dünya çocuklarına. Er ya da geç mutlaka kazanacağız” dedi.
MARDİN/MA