İstanbul Tuzla Serbest Bölgede çalışan fabrika işçisi ile konuştuk. “Ücretsiz izne çıkartıldık, bir de işten atılmayalım” diyerek isminin verilmemesini isteyen işçiye göre patron kârını, devlet ise patronları düşünüyor.
Emre Caka / İstanbul
İstanbul Tuzla Serbest Bölgede çalışmaya devam eden ve “Zaten ücretsiz izne çıkartıldık, bir de işten atılmayalım” diyerek çalıştığı fabrikayı ve isminin verilmemesini talep eden işçiyi elbette kırmadık. İşçi, sendikaların açıklamalarının sadece bir söylem olduğunu belirtirken, devlet-patron ilişkisini eleştirdi.
Virüsün Türkiye’de ilk vakası açıklandığında fabrikada üretime olağan şekilde devam ettiklerini belirterek konuşmaya başlayan işçi, “Birkaç gün içerisinde sayılar artınca fabrika yönetimi sadece panoya koronavirüse karşı önlem adı altında afişler astı. Vaka ve ölüm sayısı arttıkça göstermelik maske takma zorunluluğu getirildi ama daha önce kullandığımız 3M maskeler yerine basit toz maskeleri verildi” ifadelerini kullandı. Normal üretim sırasında bile karbon tozundan kaynaklı siyahlaşan maskeleri 4 saatte bir değiştirdiklerini, şimdi ise maskelerinin 2 gün kullanacak şekilde idareli davranmaları gerektiğini belirterek, “Maskeler toz oldukça hava tutup temizlememizi söylediler. Fabrika içerisinde birkaç bölgeye yerleştirilen el dezenfektanları da yetersiz olduğu için 2 saat içerisinde bitiyordu. Çalışan arkadaşlarımız tepki vermeye başladıkça kısmi önlemler almaya başladılar. Pazar günleri soyunma dolapları dezenfekte edildi ama servislerde yan yana gelmeye, üretimi dip dibe yapmaya devam ettik. Yemekhanede sıcak yemek yerine sandviç dağıtmaya başladılar. Ama 60 kişinin yemek yiyebileceği bir alanda 100’ü aşkın işçi, ya yemek kuyruğunda ya da boş koltuk bulma derdindeydi. Verilen sandviçlerin vaziyetinden bahsetmiyorum bile” dedi.
Hasta olmak tutanak nedeni
Fabrika içerisinde son günlerde termal kamera konulmuş. İşçiler kapıdan girerken ateşleri ölçülüyor. Ancak kendisini kötü hisseden işçileri başka bir felaket bekliyor; Tutanak!
Kendini kötü hissedip hastaneye gidip rapor almak isteyen işçilerin de işyeri hekimine görünme zorunluluğu getirildiğini söyleyen işçi, “Hastane raporu alıp işe gelmeyenler için tutanak tutulacağı söylendi. İşyeri hekimi de günde 4 saat fabrikada kaldığı için akşam vardiyasındaki arkadaşlarımız belki de virüse yakalanmış şekilde çalıştırıldı. Yaklaşık 700 kişinin bulunduğu bir fabrika burası. Üretim alanında çalışma arkadaşımızla yan yana olmak zorundayız. Çünkü ürettiğimiz parçalar tek bir işçinin yapabileceği şekilde değil. Sosyal mesafe uygulamasını bırakın siparişler yetişsin diye 2 kişinin çalışabileceği makinelerde 3 kişi çalışmaya başladık. Sıradan bir toz maskesi ne kadar koruyabilir bu durumdan bizi? Yemek kuyruğunda yan yana olup sıcak yemek yerine yediğimiz sandviçler mi koruyacak bizi?” diyerek sadece virüs ile değil patronların bu süreçteki kararları ile mücadele ettiklerini söylüyor.
‘Böyle aile mi olur?’
Kendilerinin zekaları ile resmen dalga geçildiğini söyleyen fabrika çalışanı, “Cuma günü akşam vardiyasına çalışmaya geldiğimizde vardiya amirleri bölüm bölüm toplantı yapılacağını söyledi. Bizler de gündemin koronavirüs olacağını tahmin ediyorduk. Açıklamada önce fabrikada virüse karşı alınan önlemler abartılarak anlatıldı. Daha sonra küresel ekonomik krize gelindi. Bazı arkadaşlarımız işten çıkartma olacağını düşünürken ‘mevcut siparişlerin yetişmesi için kısmi üretime devam dilecek’ kararı açıklandı. Her toplantıda ‘biz bir aileyiz, birbirimizi koruruz’ diyen patron yine kendini korumak için karar aldığını öğrendik. Böyle aile olur mu? Biz işçiler yıllık izinlerin kullanılmasına bile razı olmuşken patron siparişlerin yetişmesi derdine düşmüş. 100’den fazla işçi yine aynı koşullarda çalışmaya devam edecek. Hem kendisine hem de ailesine virüsü bulaştırma ihtimali var. Patron bizim sağlığımızı düşünse böyle karar alır mı? İktidarın ‘krizi fırsata çevireceğiz’ sözünün işçilerde karşılığı bu oluyor işte” diyerek hükümetin söylemlerinin fabrikalarda işçi kıyımı olarak yansıdığını vurguladı.
‘Anket şirketi misin sendika mı!’
Çalıştıkları fabrikada sendikal çalışmaları eleştiren, sendikların sessiz kaldığını belirten işçi, “Çalıştığımız fabrika DİSK’e bağlı Birleşik Metal İş’in örgütlü olduğu fabrika. Baştemsilcimiz emekliliğim sıkıntıya girmesin diye işçilerle sohbet bile etmiyor. Aslında patrondan çok bu duruma kızıyor insan. Hem işçilerin söz söyleme hakkını ortadan kaldırıyorsun, hem de örgütlüğüne zarar veriyorsun. Temsilciler böyleyken sendika şubesi de sesini çıkartmıyor. Sendika merkezi de yazılı açıklama yaparak ‘ücretli izin uygulansın’, ‘işten atmalar yasaklansın’ diyor. Bize de koronavirüsle ilgili anket çalışması gönderiyor. Kardeşim sen anket şirketi misin işçi sendikası mısın? Memlekette söz söyleyerek bir şey değişmediğini görüyoruz. En meşru durum karşımızdayken, işçinin ve ailesinin canı ortadayken sen sadece açıklama yapıyorsun. Yukarıdan aşağıya sendikanın yaptıkları bizleri kendilerinden soğuttu. Çünkü sendikaya karşı söz söyleyince de sendika yöneticileri patronla görüşüp işten attırıyorlar. Sendikalar da para kazanmanın yolu olmuş. Kimse o koltuğu bırakmak istemiyor. Bırakmamak için de her ay para aldıkları işçilere de acımıyorlar” diyerek Türkiye’de ki sendika sisteminin de patron ilişkisi olduğunu vurguladı.
‘Patrona güç veren iktidar’
İşçi sözlerini şöyle noktaladı: “Fabrikanın kısmi üretime geçeceğinin yapıldığı açıklamada ücretsiz izine çıkartılan bizlerin devletin vereceği kısa çalışma ödeneğinden yararlanmak için başvuru yapıldığını söylediler. Maaşımızın %60’ını vereceklermiş. Bu fabrikayı bugüne getirmiş emek vermiş biz işçilerin talebi geri kalan %40’ının patron tarafından karşılanması oldu. Temsilciler ortada olmadığı için vardiya amirleri bu durumu görüşüp size dönüş yapacağız diyerek konuyu kapattı.
Patrona güç veren iktidar. Dünyanın birçok ülkesinde hükümetler işten çıkartmayı yasakladı, ücretli izini zorunlu hale getirdi. Bizler fazla bir şey istemiyoruz. Bugüne kadar bizden kesilen işsizlik ödeneğinin bizler için uygulanmasını istiyoruz. Bunu yapacak olan da iktidardır. Bu durum patronlara bırakılırsa bize işsizliği gösterip virüse razı etmeye çalışacaklar.
Bir işçi arkadaşımız okulların tatilde olmasından kaynaklı evde kalması gereken 2 çocuğunu memleketi Elazığ’a gönderiyor. Neden? Çünkü kendisi de eşi de çalışıyor. ‘Virüsten koruyalım derken deprem bataklığına gönderdik çocukları’ diyerek çaresizliğini söylüyor.”