12 Eylül 2012’de siyasi tutsaklar tarafından başlatılan süresiz ve dönüşümsüz açlık grevinin ardından, ‘Çözüm Süreci’yle birlikte İmralı Cezaevi’ne heyetler gitti. Görüşmelerin başladığı dönemde Paris katliamı gerçekleşti
Mahmut Çakır
Fransa’nın başkenti Paris’te PKK’nin kurucularından Sakine Cansız (Sara) ile birlikte Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) Paris Temsilcisi Fidan Doğan (Rojbin) ve Kürt Gençlik Hareketi Üyesi Leyla Şaylemez (Ronahi) 9 Ocak 2013 tarihinde suikastla katledildi. Kürdistan Enformasyon Bürosu’nda gerçekleştirilen katliamın üzerinden 11 yıl geçmesine rağmen ne Fransa ne de Türkiye’de yürütülen soruşturmada yol alındı. Katliamdan hemen sonra başlatılan soruşturma doğrultusunda tespit edilen tetikçi Ömer Güney, 8 gün sonra gözaltına alınıp tutuklandı. Katliamdan önce, bir yılda 13 kez Türkiye’ye giriş çıkış yaptığı tespit edilen Güney’in MİT ile ilişkisi ortaya çıktı. Asıl soruşturmanın yürütüldüğü Fransa’da gizlilik kararı nedeniyle MİT bağlantılı Güney dışında kimse dosyaya dahil edilmedi.
3 Ocak’ta İmralı’ya heyet
12 Eylül 2012 tarihinde Türkiye ve Kurdistan cezaevlerinde PKK ve PAJK’lı tutsaklar tarafından süresiz ve dönüşümsüz olarak başlatılan ve 68 gün süren açlık grevleri, 18 Kasım 2012 tarihinde PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla sona ermişti. Devamında “Çözüm Süreci”yle birlikte İmralı Cezaevi’ne heyetlerin gidişi başladı. Tam da bu görüşmelerin başladığı bir dönemde Paris’te Kürdistan Enformasyon Bürosu’nda katliam gerçekleşti.
Çözüm süreci başlarken…
Devlet ve PKK arasında karşılıklı görüşmelerin sürdürüldüğü dönemde Fethullahçı basın, PKK yöneticilerinin öldürülmesinin sonuç vereceği, devleti başarıya götüreceği yönünde propaganda yapıyordu. Bu doğrultuda isim listeleri yayınlanıyor, resimler basılıyordu. 30 kişi, 40 kişi öldürülürse bu iş biter deniliyordu. Bu listeler içerisinde Avrupa’da olanlar da vardı. PKK yönetiminin katledilmesi sonucunda topyekûn başarı sağlanacağı, başka yolla PKK karşısında başarı kazanılamayacağı yazılıyordu. Katliam tam da böyle bir dönemde işlendi.
Abdullah Öcalan’ın tutumu
PKK Lideri Abdullah Öcalan, “Bizim görüşmede olduğumuz gün yapıldı. Doğrudan tehdit edildik” dedi. Kardeşi Mehmet Öcalan’la yaptığı görüşmede Fransa’daki 3 Kürt kadın siyasetçinin öldürülmesini ikinci Dêrsim Katliamı olarak niteleyen Öcalan “Bu katliam bir işarettir” ifadelerini kullandı.
İmralı’da daha sonra HDP heyeti ile Abdullah Öcalan arasında gerçekleşen görüşmelerin notlarında Öcalan, Paris suikastına dair şunları söylüyordu: “(…) 7 Şubat başarıya ulaşsaydı ne olurdu? O darbeciler on bin KCK’liyi tutukladıkları gibi bu sefer öldüreceklerdi. Korkunç felaketler yaşanacaktı. Geçmişte JİTEM bunun küçük bir deneyimidir. Daha büyük şeyler olabilirdi. Glaido’nun son kurbanları Sakinelerdir. Mesaj bizedir, mesajı şudur: PKK böyle halledilir! 9 Ocak darbesi süreci bitirme darbesidir. Madımak, Başbağlar ve benzeri katliamlar CIA’nin verdiği perspektifin sonucudur, iti ite kırdırtma politikasıdır. Sakinelerin vurulduğu gün Hrant’ın mahkeme kararının da verildiği gündür (…) (Mehmet) Baransu, Emre (Uslu) falan ‘yirmi iki PKK kadrosu öldürülürse’ diye yazdılar işte. Sakine ile başladılar. Bu listeyi Başbakan’a götürüp başlamışlar…”
Saldırıların merkezi
PKK Yürütme Kurulu Üyesi Murat Karayılan katliamın birinci yıl dönümünde “Bu saldırılar tek merkezden organize edilmektedir. Bunların Türkiye ayağı olduğu gibi uluslararası ayağı da vardır. Gerek Türk devleti gerek Fransa devleti ve NATO Gladiosu bilmeli ki, Kürt halkı bu katliamı deşifre edecektir. Hiç kimsenin bu katliamın üzerini örtmesine izin vermeyecektir ve bu vahşi saldırının hesabını soracaktır” dedi.
Tetikçi Güney’in bağlantıları
Katliamla ilgili Türkiye’de başlatılan soruşturmada Güney’in ilk olarak 22 Ağustos 2012 tarihinde Ankara’ya geldiği ve bir gün sonra da Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne çipli pasaport için başvurduğu ortaya çıktı. Güney’in yapılan incelemede Türkiye’ye bir yılda 13 kez giriş çıkış yaptığı, katliamdan 19 gün önce 18 Aralık 2012 tarihinde yine Paris’ten İstanbul aktarmalı olarak Ankara’ya geldiği, 3 gün kaldıktan sonra aynı yolla geri döndüğüne dair uçuş kayıtları belgelendi. Ortaya çıkan belgelerle MİT ile Güney’in ilişkisi kesinlik kazanırken iddianamede de MİT’in rolü açık bir şekilde yer aldı ancak hiyerarşik olarak talimatın en tepeden gelip gelmediğinin netleşmediği ifade edildi. Türkiye, soruşturmaya dair tüm talepleri yanıtsız bıraktı.
Ses kaydı ve filigranlı belge
Ömer Güney’in MİT yetkilileri ile yaptığı bir toplantının ses kaydı ortaya çıktı. MİT tarafından yeterince kollanmadığı iddiasıyla Güney, bir yakını aracılığıyla bu ses kaydını sızdırdı.
Güney’in MİT yetkilileri ile yaptığı suikast planlarına ait, parçalar halinde yayınlanan ses kaydında suikast için maddi kaynak, iki adet silahın temini ve Kürt siyasetçilerin isimleri geçiyordu. Güney, MİT yetkililerine “Ablam” olarak kodladığı Sakine Cansız’ı hedefine aldığını, gençliğin moralini çökertmek için öldürülmesinin şart olduğunu söylüyor. Ses kayıtlarında katliamın nasıl gerçekleştirileceği, metre metre kaçış güzergahı, balistik incelemede parmak izinin ortaya çıkmaması için eldiven kullanılması, silahı temin ettiği Belçika’dan izinin sürülüp yakalanmaması için uyarılar yer aldı. MİT yetkililerinin Güney’e “Bizim için önemlisin” dediği kayıtlara geçti.
Ses kayıtlarında ayrıca öldürülecekler listesinin sıralamasının yapıldığı Nedim Seven, Şiyar, Soro, Sakine Cansız ve dördüncü sırada Remzi Kartal’ın isimleri, günlük yaşamları hakkında bilgi veriliyor. Kaydın sızdırılmasından bir gün sonra ise MİT’e ait olduğu ileri sürülen bir belge yayınlandı. Filigranlı belgede MİT’in Ömer Güney’e, Sakine Cansız’a yönelik suikast için 6 bin euro verdiği yazılıydı. Belgeyi doğrudan yalanlamayan MİT, söz konusu yayınlarla süreçte görev alan personelin deşifre edildiğini savunurken “iç soruşturma” başlatıldığını duyurmuştu.
MİT görevlileri ne dedi?
Federe Kurdistan Bölgesi’nde 4 Ağustos 2017’de PKK’nin düzenlediği özel bir operasyonda yakalanan MİT sorumluları Erhan Pekçetin ve Aydın Güney’in Paris Katliamı’na ilişkin Fırat Haber Ajansı’nda (ANF) yayınlanan itiraflarında katliama giden süreç, infaz emrinin hiyerarşisi ile olaya ilişkin ayrıntılı bilgilere yer aldı. İki MİT sorumlusu, Paris Katliamı’nın tetikçisi Güney’in Türkiye’ye seyahatlerinde biletlerin MİT’e bağlı bir seyahat acentesi tarafından alındığını belirtti. Yine aynı itiraflarda deşifre edilen infaz emri hiyerarşisindeki isimler şöyle sıralandı: MİT Yurtdışı EBF (Etnik Bölücü Faaliyetler) Daire Başkanı Uğur Kaan Ayık, o dairedeki Operasyon Şube Müdürü Oğuz Yüret, operasyon şube elemanı Ayhan Oran ve katliamın planlayıcısı olarak ifade edilen Sabahattin Asal.
Pekin ağzından kaçırdı
Fransa yargısı tarafından soruşturmaya getirilen gizlilik kararı devam ederken son olarak eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı İsmail Hakkı Pekin, 2021 yılının Şubat ayında katıldığı bir televizyon programında PKK’yi kastederek, “Avrupa’daki unsurlarına bir şey yapmamız gerekiyor. Daha evvelden Paris’te yapıldı ama…” sözleriyle katliama dair MİT’in rolünü ağzından kaçırmış oldu.
Fransa basını işledi
Fransız gazetesi Le Monde’da Soren Seelow imzasıyla yayınlanan haberde Güney’in suikastlara ilişkin yardım aldığına işaret ediliyor. İddianamede Fransız yargısı ilk kez, yabancı bir istihbarat örgütü olarak MİT’in Fransa’da siyasi bir suikastın organize edilmesine dahil olma ihtimalinden bahsediyor.
İddianamede şöyle deniliyor: “Birçok kanıt, MİT’in cinayetin işlenmesinde ve hazırlanmasında dahil olduğu şüphesini doğuruyor. Ayrıca Ömer Güney’in casusluk yaptığı, Türkiye’de bir ya da daha fazla kişiyle gizli bağlantıları olduğu tespit edildi. Bununla birlikte soruşturmanın bu MİT ajanlarının bu olaylara resmi olarak üstlerinden izinle mi yoksa kurumlarına haber vermeden barış sürecini baltalamak amacıyla mı dahil olduğunu araştırmadığını göz önüne almak gerekir.”
İddianamede Ömer Güney’in cinayetlerden altı ay önce üç kez Türkiye’ye gittiği de belirtildi. Bu gezilerde Güney’in gizli telefon görüşmeleri yaptığı, özellikle bir kişiyle yaptığı görüşmenin soruşturmada dikkat çektiği açıklanırken Türk kurumlarının bu görüşmedeki kişinin kimliğini vermeyi reddettiği hatırlatıldı. Le Monde, bu nedenle Fransız yargısında suikasta Ankara’nın da dahil olduğu izleniminin oluştuğunu kaydetti.
Güney’in şüpheli ölümü
Katliamın aydınlatılmasına yönelik başlatılan soruşturma, 2015 yılının Mayıs ayına kadar devam etti. Ardından tetikçi Güney’in 5 Aralık 2016’da Fransa’da mahkemeye çıkarılmasına karar verildi. Ancak 3 Kürt siyasetçinin avukatları, duruşma gününe itiraz ederek duruşmanın daha erken bir tarihe alınmasını istedi. Buna rağmen mahkeme, ilk duruşmanın tarihini bu kez 23 Ocak 2017 tarihi olarak belirledi. Ancak ilk duruşmaya 37 gün kala Güney’in Paris’teki Pitie Salpetriere Hastanesi’nde 17 Aralık 2016 sabahı öldüğü açıklandı. Güney’in şüpheli ölümünün ardından da dava düştü.
Avrupa’dan Ankara’ya geniş suikast ağı
KONGRA-GEL Eşbaşkanı Remzi Kartal ve KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar’a yönelik Haziran 2017’deki suikast girişimi davanın yeniden görülmesinin yolunu açtı. Basına yansıyan haberlere göre suikast ekibi üyeleri, Haziran 2017’de Kurdistan Ulusal Kongresi (KNK) binası etrafında keşif yaparlarken polis kontrolüne takılan Yakup Koç üzerinde Türk polisine ait bir kimlik bulmuştu. Zekeriya Çelik’in de asker kökenli olduğu belirlenmişti. Belçika’da yaşayan Necati Demiroğulları’nın ekibe daha çok lojistik ve eleman kazandırma gibi görevler üstlendiği anlaşılmıştı. Kürt Hacı Akkulak, “casus” olarak kullanıldıktan sonra olayın suikasta vardığını fark edince Belçika polisine giderek itirafta bulunmuştu. Özellikle Fransa’da yürütülen teknik takip, telefon görüşmeleri, fotoğraflar ve itiraflar Paris Katliamı’ndan Brüksel’deki suikast girişimine kadar geniş bir suikast ağının Avrupa’dan Ankara’ya uzandığını doğruluyordu. Güney’in ölümünün ardından katledilen siyasetçilerin aileleri, cinayetlerde MİT bağlantısını kanıtlayan belgeler olduğuna işaret ederek soruşturmanın devam ettirilmesini istedi. Bunun üzerine soruşturma yeniden açılsa da davada yeni bir gelişme sağlanamadı.
İkinci Paris Katliamı
Bu saldırıdan 10 yıl sonra 2013’te yapılan saldırıda yaşamını yitirenlerin anısına düzenlenecek 10. anma yılı toplantısının planlandığı gün, Ahmet Kaya Kültür Merkezi’nde 23 Aralık’ta yeniden bir katliam işlendi.
Saldırıda KCK Yürütme Konseyi Üyesi Evin Goyi (Emine Kara), sanatçı Mîr Perwer (Mehmet Şirin Aydın) ve Abdurrahman Kızıl yaşamını yitirdi. Bu sefer saldırgan, Kürtlere ait bir kuaför salonuna saldırdığı anda salon sahipleri ve müşteriler tarafından etkisiz hale getirilerek Fransa polisine teslim edildi. Saldırgan tutuklansa da anti-terör savcılığı cinayetin terör saldırısı olduğunu gösteren “hiçbir bulgu olmadığı” için soruşturmayı üstlenmeyi reddetti.
“Çözüm Süreci”nin henüz başındayken yaşanan Paris Katliamı iktidar çevrelerince MİT içerisinde Fethullah Gülen cemaati üyeleri olduğu ve suikastın “Çözüm Süreci”ni baltalamaya dönük olabileceği açıklamaları ve yorumları yapılırken çözüm süreci bittikten sonra suikastı üstlenen bir tutum aldı.