Bir saat anadildeki roman, bir saat da Türkçe kitap. Bu güzel kitapların bir başka özelliği de akışkan olmalarıdır
İskan Tolun
Bu hafta iki değerli Kürt aydının/yazarın iki ayrı dilden yazılmış kitaplarını ilgiyle, titizlikle ama paralel okudum: Sevgili Burhan Sönmez hocanın
Evîndarên Franz K. (Weşanxaneya LÎS çapa yekê: 2024 Ankara/125 Pel) adlı ilk Kürtçe romanı ve değerli Kürt yazar, siyasetçi ve doktor Tarık Ziya Ekinci’nin Sol Siyaset Sorunları/Türkiye İşçi Partisi ve Kürt Aydınlanması (Cem Yayınevi 1. Basım: Mayıs 2004 İstanbul/326 Sayfa) adlı kitabı.
Burhan hocanın ilk Kürtçe kitabı ve değerli Tarık Ziya Ekinci’den okuduğum ilk kitap özelliği olduğundan dolayı bu güzel “İlk”lere okuma önceliğini vermekte zorluk çektim doğrusu. Bundan dolayı da her ikisini birden, yani paralel okumaya karar verdim. Bir saat anadildeki roman, bir saat da Türkçe kitap. Bu güzel kitapların bir başka özelliği de akışkan olmalarıdır.
Kitapları 48 dile çevrilmiş Uluslararası PEN başkanı değerli yazar Burhan Sönmez’i İstanbul İstanbul adlı 3. romanıyla tanıdım, kalemine hayran kaldım. Yanılmıyorsam, yıllar önce, gıyabında bir okumasına katılmıştım, kitabı o zaman edinmiştim. (Duisburg Stadtbücherei) Etkinliği organize eden arkadaşlar tarafından davet edilmiştim.
Daha sonra 3 Kafadar’ın Dönüşü ve İbret Ulu Tanrım adlı romanımın Almanca versiyonunu (Verdammnis) tanıtmak üzere gittiğim Uluslararası Frankfurt Kitap Fuarı’nda yollarımız kesişti, yakından tanışma fırsatım oldu. Anadilde kitap, hele de roman yazmış olduğunu duyunca hemen sipariş (Gökkuşağı Kitabevi/Berlin) ettim. Kitap çok kısa bir süre sonra geldi. Zaten bu son zamanda eğitim amaçlı anadilde kitaplar okuyordum ve Kürtçe kitaplar lazımdı. Zira Kürtçe bir çocuk romanına yoğunlaşmıştım: Gavanê Kal. Ha, bu arada benim Kürtçe çocuk kitabım da Almancaya çevrildi: Rovîyê Xasûk/Peyvên Felsefî û Çîrok, Yakında: Der schlaue Fuchs/Philosophische Wörter und Geschichten adıyla basılacak.
Burhan Sönmez’in Evîndarên Franz K. adlı Kürtçe romanı oldukça akışkan ve akademik bir çalışma olmasına karşın gayet anlaşılır bir stille betimlenmiş, harika bir eser ortaya çıkmıştır. Kitap henüz yenidir. Konusu da oldukça ilginçtir. İçeriğine değinmeyeceğim ama, film olacak nitelikte bir roman olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Nitekim bu kitap, Kürtçenin çok zengin bir dil olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Yüreğinize sağlık, kaleminize kuvvet kekê Burhan!..
Köydeyken, henüz çocukken duymuştum doktor Tarık Ziya Ekinci’yi, saygıyla anılıyordu hep…
Bazen, ara sıra yazılarını okuyordum ama, bugüne kadar hiçbir kitabını okumamıştım, nedense?.. Hiç mi denk gelmedi, neden acaba?..
Neyse ki geçenlerde, sık sık uğradığım kitapevinde (Gala Müzik/Kitap Köln) mezkûr kitap tesadüfen gözüme ilişti hemen, merakla aldım. (Alınca da, aklıma İsmail Beşikci hocanın Kürt Hêkim başlıklı yazısı gelmemiş değildi hani.)
Bu kitabı okuduktan sonra bugüne kadar neden kitaplarını alıp okumadım diye hayıflanıyorum şimdi.
Tarık Ziya Ekinci; Rönesans’tan (14. Yüzyıl) başlayarak Kant, Spinoza, Goethe, Rousseau, Voltaire, Marx, Engels gibi değerli filozofların dünya sorunlarına karşı görüşlerine ve çözüm önerilerine kendi görüş ve çözüm önerilerini de katarak dünyada olup biten ve günümüze kadar gelen olumlu/olumsuz tüm gelişmeleri gayet yalın bir dille ve alabildiğine akışkan bir stille, okuru ikna edecek, aydınlatacak nitelikte kitaba aktarmış. Bilimsel olarak ve insani bir yaklaşımla, emperyalizmin egemen olduğu mevcut dünya gerçeğine, özellikle gelir dağılımındaki eşitsizliğe, alıntılarla dikkat çekip sorunların neden ve nereden kaynaklandığını işaret ediyor: Çıkar peşinde olan emperyalist devletler ve kapitalizmin sermaye odakları…
Çevre kirliliğinden, emeklilerin sorunlarına dek makul ve çok güzel çözüm önerileri sunuyor. İşçilerin sosyal güvenlik haklarını, hasta ve engellilerin sorunlarını, temel haklarını, yoksul, işsiz ya da çalışamaz durumda olanların haklarını, sorunlarını dile getirip bir insan hakları aktivisti gibi savunuyor. Genel olarak, herhangi bir sosyal güvenlik şemsiyesine sahip olmayanları güvenli bir şekilde, insan onuruna yaraşır bir biçimde yaşamlarını güvence altına alacak düzeyde olmalarını sağlayacak güzel ve makul çözümler üretmiş yetkili mercilere sunuyor. Bu sosyal güvenlik, her vatandaş için, her insan için doğal bir hak olması gerektiğini önemle vurguluyor…
Bu güzel eserin içeriğine daha fazla değinmeyeceğim. Sadece iki alıntıyla yetineceğim:
Dünyada 80 milyon insan açlık sınırında yaşamaktadır. Dünyada her yıl 38 milyon insan açlıktan ölmektedir. 800 milyon insan ise kronik yetersiz beslenmeye bağlı hastalıklarla savaşmaktadır. (130. Sayfa)
…….. TÜSİAD kurucusu, işinsanı Vehbi Koç’un 3 Ekim 1981 tarihinde darbeci Kenan Evren’e gönderdiği mektup oldukça dikkat çekicidir:
“Şimdi, faşist ordu iktidara geldi, kapitalistlerle birleşerek Türk işçisini istismar ediyor propagandası yapılmaktadır. Böyle bir iftira karşısında işçi-işveren ilişkilerini düzenleyecek olan kanunlar, taraflar için adilane bir şekilde ve asgari hata ile çıkarılmalıdır. Bu düzenleme yapılırken bazı sendikaların Türk devletini ve ekonomisini yıkmak için bugüne kadar yaptıkları aşırı hareketler göz önünde bulundurulmalıdır… İşçi sınıfını ayaklandırmak amacıyla, Komünist Parti’nin, solcu örgütlerin, Kürtlerin, Ermenilerin, bir takım politikacıların kötü niyetli teşebbüslerini devam ettirecekleri muhakkaktır. Bunlara karşı uyanık olunmalı ve teşebbüsleri muhakkak engellenmelidir… basının kalemine tenkit fırsatı verilmemelidir.”
Nitekim darbeden sonra iktidarı ele alan Milli Güvenlik Konseyi (MGK) ya da cunta yönetiminin kararları ile DİSK, TÖBDER, TMMO, TTB, Memur dernekleri, Gençlik Örgütleri vb. demokrasiden ve emekten yana bütün demokratik kitle örgütleri kapatılmış, TÜSİAD, TİSK, TOBB, Sanayi Odaları ile Ticaret Odaları gibi sermaye kuruluşlarının tümü açık tutulmuş ve Türkiye’nin ekonomik politikası bu kuruluşlarla ortaklaşa yürütülmüştür. (177. Sayfa)
Değerli Kürt aydın, Tarık Ziya Ekinci hocaya saygı ve sevgilerimi sunarken, uzun bir ömür ve sağlık diyorum!..
Gündeme değinmeden geçemeyeceğim. Zira, kızına para gönderdi diye tutuklanıp sedye ile cezaevine gönderilen hasta ve oldukça yaşlı olan Hatice teyze aklımdan hiç çıkmıyor. Evet, Türkiye’de gündem seçim. Hadi hayırlısı. Umarım halka en fazla hizmet eden kazanır ve yerine kayyum atanmaz!..