AKP-MHP koalisyon hükümeti üç başlıktan kaynaklı olarak ciddi bir panik içinde ve panik saldırganlığını artırıyor.
Korku yayma, sindirme mantığıyla ve hükümet eliyle yaptırıldığı belli olan, tv ve sosyal medya görüntülerinde, bir yandan tabancalar, tüfekler, mermi dolu kavanozlar sergilenirken öbür yandan ‘öldürülecek komşuların’ listelerinden, sayılarından bahsediliyor.
Muhalif tv ve gazetelere, küçük bir eleştiriden kaynaklı yığınla ceza yağdırılırken bu barbarların görüntü ve konuşmalarını yayınlayan tv’ler için en yetkili ağızlardan ‘cezayı gerektirecek bir durum olmadığı’ açıklamaları yapılıyor.
İktidarın bu cesaret yayma politikasına bakıldığında, önümüzdeki günlerin bazı fiili taşkınlıklara gebe olduğunu görmek zor değil.
Şimdi, şu panik durumunu yaratan üç başlığa sırayla bakalım.
Türkiye toplumunda Deva Partisi ile Gelecek Partisi’nin kurulması çok önemsenmez hatta hafife alınırken, koalisyon hükümeti pek de öyle düşünmüyor!
Başlangıçta, olası erken seçim tarihine kadar bu iki partinin süreçlerini tamamlayarak seçime katılma hakkı elde edemeyecekleri kanaati vardı hükümet ortaklarında. Olası baskın seçim, biraz da bu iki yapının tırnakları yer tutmadan yapılması üzerine kurgulanıyordu. Son yapılan seçim anketlerinden birinde, bu iki partinin oy oranının toplamda 4.1 olduğu yayınlandı. Bu oran, böylesi kritik bir dönemde hiç de azımsanacak gibi değil. Bir puanla seçim ‘kazanmış’ bir koalisyon için çok sıkıntı yaratacak bir oran. Hele ki seçime kadar bir iki puan daha artırırlarsa (ki son derece mümkün) koalisyonu devirecek bir denge değişikliğine yol açabilirler.
AKP oyları yüzde otuz civarına gerilemiş, MHP baraj altında görünüyor. İYİ Parti’yi yanlarına almaları durumunda dahi iktidar olacakları bir tablo çıkmıyor ortaya. Zira İYİ Parti’nin şu ana kadar iktidara söylediklerinin ardından kendisini MHP ile aynı kategoriye düşürmesi ve Erdoğan’ın yanına geçmesi varlık sebebini ortadan kaldırarak dağılmasını da beraberinde getirir, tabanında ciddi kaymalar, dağılmalar yaşar. CHP bu durumdan nasiplenir.
CHP’nin, Deva ve Gelecek partilerine verdiği dayanışma sözü, hükümet cenahındaki paniğin sebeplerinin ilkidir. Zira Meclis’te grup kurabilmeleri durumunda bu iki parti de seçime katılabilecek, muhtemelen AKP’den de ciddi bir kitle ve oy kaymasına ev sahibi olabileceklerdir. Bahçeli’nin avaz avaz bağırmasının, Erdoğan’ın ‘ CHP ve HDP’yi hezimete uğratacağız’ söyleminin ardında yatan ilk sebep budur.
Süreç ilerledikçe ekonomik çöküş geniş halk kitlelerince ve yakıcı biçimde hissedilmeye başlanacak. Ha bire TL basılıyor, paranın değeri çok daha düşecek, enflasyon artacak, küçük ve orta boy işletmelerin bir bölümü şimdiden battı, kalanların önemli bir bölümü de batacak. Üstelik bu olup bitenin pandemi ile alakası da yok.
Kasasında devlete ait dövizin kalmadığı bir merkez bankası var şimdi. Bankalardaki halka ve şirketlere ait dövizin dahi kullanılmaya başlandığı gerçeği belgeler ve rakamlarla çarşaf çarşaf yayınlanıyor. Devletlere, çeşitli şirketlere olan borçların yanı sıra, Avrupa ve dünyanın değişik ülkelerinin bankalarına olan ve yakın tarihte ödenmesi gereken kredi borçlarının bir kısmı şöyle:
İngiltere 31.9 milyar dolar, Almanya 14.1 milyar dolar. Hollanda 10.4 milyar dolar. ABD bankalarının alacağı 14.5 milyar dolar.
Bunun dışında Çin finans sektörünün 5.1 milyar, Arap ülkelerinden Bahreyn’in 11.7 milyar dolar alacağı var.
Bunlarla birlikte onlarca ülkedeki banka ve finans kuruluşuna olan borç 180 milyar doları aşıyor. 2023 beklenirse bu borçlardan dolayı icra takipleri birbirini izleyecek, sıfır itibarlı, yöneticilerinin dışarıya çıkamadığı, uçaklarına ve dışarıdaki mal varlığına el konulacak bir devlet olmaya doğru gidileceği olasılık dahilinde. Paniğin ikinci sebebi budur.
Üçüncü sebep de bizim Kürtler ve dostları. Yani HDP. Ne yap ne et eksilmiyorlar. Eksilttiğini sandığın, kim olursa olsun yeri bir biçimde doluyor. Sağlam bir geleneği var, her türlü sınavdan geçmiş. Milletvekilleri öldürülmüş, üye ve yöneticileri petrol kuyularına atılmış, on binlerce üyesi işkence ve zindan deneylerinden geçmiş ama her yeni seçimde oylarını artırmış, giderek sadece bölgede değil, metropolde de etkili olmaya başlamış, seçimlerin kaderini belirler hale gelmiş bir yapı.
Koalisyon bu kabustan kurtulmaya çalışıyor. Çare arıyor ama yok. Denenmiş şeyleri bir kez daha deniyor, gene tutukluyor en üstten en alta doğru. Belediye başkanlarını görevden alıyor, tutuklatıyor, yerlerine kendi memurlarını koyuyor ama bir şey değişmiyor. Halkın ilgi ve sevgisi, sahiplenme duygusu artıyor. Kapatacak kapatmasına ya, çare olmadığını, olmayacağını biliyor.
Kendini içeriden gösterenlerle, dışarıdan gelen her türlü ayak oyununa rağmen dimdik duruyor HDP.
Bu arada şunu da belirtmekte fayda var: İktidarın saldırganlığı ve zirve yapan düşmanca tutumu Kürtlerin önemli ölçüde kenetlenmesini sağladı. Bölgede AKP kan kaybediyor, yığınla Kürt istifa edip çekiliyor. Zulmü arttıkça kendisi küçülüyor.
Görünen o ki, ilk seçimde, ‘hezimete uğratacağız’ dediği yapının önünde hayatının yenilgisini alacak…
Panik olmakta, saldırgan olmakta, tehditler savurmakta haklılar. Zira kendileri kendi sonlarının geldiğini, sandığa gömüleceklerini ve şu ana kadar yaptıklarının hesabını, halkın dinleyici olarak katılacağı mahkeme salonlarında vermek zorunda kalacaklarını herkesten iyi biliyorlar. İşin ‘kötü’ yanı kaçacak yerleri de yok. Zira borçlu ya da düşman olmadıkları tek bir ülke yok.