Koronavirüse karşı AKP’nin açıkladığı ekonomi paketini ekonomist Alp Altınörs ile konuştuk
Yadigar Aygün
Çin’de Aralık ayında ortaya çıkıp kısa sürede tüm dünyaya yayılan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının etkisiyle dünya piyasalarında sert düşüşler yaşanıyor. Hızla yayılmaya devam eden virüs dolayısıyla resmi olarak 11 Mart’ta salgın teşhisi konulan Türkiye dahil birçok ülke insanların toplu olarak bulunduğu kafe, bar, restoran gibi mekanları kapatma kararı aldı. Her ülke yurttaşlarını koronavirüse karşı korumak için ekonomik paketler yayınladı. Koronavirüse karşı AKP’nin açıkladığı ekonomi paketini ve önümüzdeki süreci ekonomist Alp Altınörs ile konuştuk.
* Koronavirüse karşı AKP, bir ekonomi paketi yayınladı. Yayınlanan ekonomi paketini değerlendirir misiniz?
Bu toplantı TTB, DİSK, KESK, meslek örgütlerinin dışlandığı, sermayenin taleplerinin esas alındığı bir toplantıydı. Bu toplantıdan nasıl bir paket çıkardı, böyle bir paket çıkardı. Rıfat Hisarcıklıoğlu ve şahsında sermaye sahiplerini neşelendirecek ama işçileri, esnafı, köylüleri kesinlikle tebessüm dahi ettirmeyecek paket söz konusu. Pakete baktığımızda ne görüyoruz? Çeşitli özel sektör kesiminin korunmaya çalışıldığını görüyoruz. Bunların arasında turizm, konaklama, havayolu şirketleri, demir ve çelik gibi aslında özel sektörü kurtarmaya yönelik bir paket olduğunu görüyoruz. Buna mukabil işçilerin hakkı olan işçilerin ücretli izin talebi bu pakette yer almıyor. Pakette, kısmi çalışma adı altında düzenlemeye gidilmiş fakat yine sermayenin korunduğunu görüyoruz. İşçiler ücretli izine çıkarılsaydı işçilerin parasını şirketler ödeyecekti. Kısmi çalışma ödeneğini devlet bizim vergilerimizle ödüyor. İşçiler izne çıkarsa ücretlerini kısmi olarak alabilecek. İşçilerin yüzde 40-60 arasında bir gelir kaybına uğrayacağını görüyoruz. Pek çok işçi işsiz bırakıldı ya da ücretsiz izne çıkarıldı. Özellikle bakanlık tarafından kapatılan hizmet sektöründeki işçilere ücretsiz izin dayatmasını görüyoruz. Keza birçok fabrikada, inşaatlarda üretim hala devam ettiriliyor. İşçiler için son derece sağlıksız bir ortam söz konusu ve virüsün yayılma alanları buralar. İşyerlerinde hala parmak basma işleminin dahi kaldırılmadığını görüyoruz. Doğrudan elden ele bulaşan bir hastalık olmasına rağmen işçiler parmak basmak zorunda bırakılıyor. Yüzlerce işçinin aynı ortamda çalıştığı çağrı merkezleri, inşaat, tekstil atölyeleri, kargo çalışanları, çok ciddi sıkıntı yaşıyor.
İnsanlar evinde otursa, bu insanlar ne yiyip ne içecekler? Sağlık Bakanlığı bir kalemde bütün konferansları
yasakladı. Bu işten gelir elde edenlere bir sosyal destek paketi yok. İçişleri Bakanlığı bir kalemde bütün neredeyse
hizmet sektörünü kapattı. Buralarda çalışan işçilere yönelik bir sosyal paket açıkladı mı? El Salvador, Türkiye ekonomisiyle kıyas dahi edilemez bütün kira, elektrik, doğalgaz faturalarını 3 ay boyunca iptal etti. İnternet faturalarını 3 ay buyunca erteledi. El Salvador bunu yapabiliyorsa Türkiye bunun on katını yapabilir. Bu kaynaklar nere için kullanılıyor? Gene sermaye için kullanılıyor. AKP hükümeti zaten bir özel sektör hükümeti. Bugün çok övülen sağlık bakanı özel hastane sahibidir. Turizm bakanı turizm şirketi sahibidir. Eğitim bakanı özel okul sahibidir. Türkiye tarihinde görülmeyen bir kapitalistler hükümeti ile karşı karşıyayız. Doğrudan doğruya özel sektör temsilcilerinin oluşturduğu bir hükümet. Bu hükümetten çıkacak pakette böyle. Bu paketin korumadığı işçilerdir, işsizlerdir, yoksullardır, sokakta çalışanlardır. Bu paket tarafından işçiler korunmuyor. İşçi çalışsa virüs alma riski var. Dolayısıyla ciddi tehlike altında. Evde otursa ücretsiz izne çıkarılıyor. İnsanlar zaten asgari ücretle geçinemiyordu. İşçi sınıfı burada en kırılgan noktada. İktidar evde çalışın ya da kendi OHAL’inizi ilan edin diyor.
* Açıklanan pakette çelişkili maddeler var. Bu çelişkili maddeleri açıklar mısınız?
Ücretli öğretmenler işsiz kaldı. Çok ciddi mağduriyet yaşıyorlar, sağlık sektöründe çalışanlar büyük risk altında. Sağlıkçılara alkış başladı ama maske, dezenfektan verilmedikten sonra onları koruyamayız. Emekçi kesiminin ne kadar kırılgan, zor koşullarda yaşadığımıza ışık tuttu aslında. Bu paket işçiyi kurtarmadı. İnsanlara evde oturun diyorsunuz ama otellerdeki konaklama vergisini indiriyorsunuz, insanlara evde oturun diyorsunuz ama uçak fiyatlarını düşürüyorsunuz. Kesinlikle birbirine uymayan çelişkili bir paket. Hükümetin açıklamalarıyla paket birbirini tutmuyor. Konut kredileri hükümetin saplantısı haline gelmiş durumda. Her pakette mutlaka müteahhitleri koruyan bir madde olacak. Hükümetin kırmızı çizgisi. Böyle bir durumda konut vergileri akıl alır gibi değil. Kim ev alacak bu süreçte? İnsanları tüketime yönlendiriyorlar.
* İşçi sınıfının tutumu ne olmalıdır?
İşçi sınıfı kesinlikle üretimi durdurmalılar. Sağlık ve hijyen koşullarının sağlanmadığı işyerlerinde üretimi durdurmak işçilerin en doğal hakkıdır. Yaşam hakkı söz konusu. Koronavirüsün en büyük risk grubu sınıf işçi sınıfı. Birçok yerde işçilerin sağlıksız, eldivensiz, maskesiz çalıştığını görüyoruz. Bu işçiler ciddi risk altında. Sendikaların da burada işçilerin yanında durması gerekiyor. Acil olmayan sektörler dışında işçilerin ücretli izne çıkarılması lazım. İşçiler en doğal hakkı olan yaşam hakkını, sağlıklı koşullarda çalışma haklarını talep etmesi gerekiyor.
* Dünyaya yayılan bu virüs ekonomiyi nasıl etkiledi? Bundan sonraki süreç hakkında görüşlerinizi paylaşır mısınız?
Koronavirüs aslında bir kriz yaratmadı. Var olan krizi açığa çıkardı. Dünya ekonomisi ciddi bir durgunluk içerisindeydi. Ekonomik faaliyet durma noktasına ağır ağır gidiyordu. Koronavirüs bunu hızlandırdı. Çin’in 60 milyonluk bir şehrinde üretimin durması ile büyüme yüzde 3 tahmin ediliyor. ABD’de ciddi bir durgun bekleniyor. Japonya’da daralma bekleniyor. Açıkçası dünya ekonomisi 2008’den itibaren uzun bir inişli çıkışlı bir durgunluğun içerisindeydi. Bu durgunluk canlanmaya başlamadan tekrar bir durgunluğa girilmiş oldu. Şu an da kapitalist sistemin en büyük krizlerinden bir tanesi. Koronavirüs, 1929 Kara Perşembe, 1974 gibi bir kriz yarattı. Kapitalizmin sadece ekonomik olarak değil ekolojik olarak da yıkımın tavan yaptığı bir noktadayız. Vahşi hayvanların bu kadar ticaretinin yapılması, mega kentlerin bu kadar yaşamın merkezine oturması, insanın bu kadar doğadan koparken vahşi doğadan ürünleri kentlere getirip tüketilmesini de düşünerek bir kapitalizm tanımı yapmak lazım. Diğer taraftan insanların nasıl ürettiği ve tükettiğinin sorgulanacağı bir sürece giriyoruz. Dünyada ciddi değişiklerin olacağı bir döneme giriyoruz. Bu süreci yönetecek olan mücadele eden güçlerdir. Bu krizin kendi kendine bir yere varacağını beklememek lazım. Aktörlerin sahneye çıkıp değiştiren, dönüştüren bir rol oynaması lazım. Devletler bu krizde çok politikler, sürekli nasıl bunu fırsata çevireceklerini düşünüyorlar. Kapitalist sistemin başını çekenler siyaset dışı bakmıyorlar hatta siyasetini yapmaya çalışıyorlar. Muhalefetin de kapitalist ekonomik sistemi sorgulaması, mercek altına alması lazım ki geleceğe toplumsal hareketler yön verebilsin.
Dayanışma ağları geliştirilmeli
* AKP kendi OHAL’inizi ilan edin dedi ama yurttaşlara çare olacak bir paket açıklamadı. Bu durumda toplumun neler yapması gerekiyor?
Toplumsal dayanışmanın yükseltilmesi gereken bir dönem. Özellikle yaşlı ve kronik hasta olan yurttaşlarla dayanışmamız gerekiyor. Devlet kendi OHAL’ni ilan etsin diyerek herkesi eve kapatıyor ama sosyal destek veya açıklanan paket yoksulu korumuyor. Özellikle gençlerin sosyal dayanışmayı geliştirmesi gereken bir dönemdeyiz. Kimseyi yalnız ve çaresiz bırakmamak lazım. Toplumsal bağların güçlendirilmesi gereken bir dönem ama güvenli mesafeyi ve hijyen kurallarına dikkat ederek. Mahallelerde dayanışma ağları geliştirilebilir. Yaşlı insanların alışverişi yapılıp kapılarına bırakılabilir. Hasta ve engellilere sosyal destek sağlayabiliriz. İnsanları örgütlememiz lazım. Bu dönemden toplumsal dayanışmayı güçlendirerek çıkabiliriz.