Libya’daki savaşa ilişkin Fas’ta Hafter ve Serrac güçleri arasında varılan anlaşmayı kırılgan olarak nitelendiren gazeteci Özuğurlu, Türkiye’nin otorite boşluğundan faydalandığını söyledi
Libya’da yıllardır süren iç savaşın sonlandırılması ve siyasi sürece yeniden dönülmesi için 21 Ağustos’ta Trablus ve Tobruk yönetimlerinin ilan ettiği ateşkesi siyasi sürece dönüştürme çalışmaları sürüyor. Ateşkes koşulları arasında; Sirte ve Jufra kentlerinin silahsızlandırılmış bölge ilan edilmesi, 7 ayı aşkındır askıda olan petrol üretiminin yeniden başlatılması, 2021’de seçimlerin yapılması ve yabancı güçler ile paralı savaşçıların ülke topraklarından ayrılması yer alıyor.
Ortadoğu Uzmanı Musa Özuğurlu, taraflar arasında sağlanan ateşkesin ardından Fas’ta varılan anlaşma, Suriye’den taşınan paramiliter güçlerin akıbeti ve Arap Birliği’nin önceki gün Türkiye’nin Libya, Suriye ve Irak’tan koşulsuz bir şekilde çıkması çağrılarını Mezopotamya Ajansı’ndan (MA)’dan İsris Sayılğan’a değerlendirdi.
Savaşan devletlerin anlaşması
Özuğurlu, Libya’da yapılan her anlaşmanın sadece Hafter ve Serrac taraflarının değil, savaşa dahil olan devletlerin de anlaşması olduğunu belirterek, tarafları arasında üstünlük sağlanmamasının anlaşmaya yol açtığını ifade etti. Berlin Konferansı’nın da siyasi çözüme odaklandığına dikkat çeken Özuğurlu, “Oraya cihatçıların götürülmemesi, kaçak silah götürülmemesi, iki taraf arasında ateşkes görüşmelerinin ve siyasal sürecin başlaması maddeleri yer alıyordu. Tüm bunlar aslında şu anda var olan konjonktürün korunması üzerine olan maddeler” dedi.
Anlaşma 3 ana başlıkta
Fas’ta yapılan anlaşmanın Merkez Bankası, Ulusal Petrol Kurumu ve silahlı kuvvetler olarak 3 ana başlıkta gerçekleştirilmesinin kararlaştırıldığını söyledi.
Silahlı kuvvetler konusunda Libya’da iki başlı bir yapı olduğunu söyleyen Özuğurlu, bu ikili yapının bir askeri yetki problemini doğurduğunu, anlaşma çerçevesinde bir takım yetkilendirmelerle sorunun çözülmeye çalışıldığına değindi.
‘Herkes kendi tarafını kontrol edecek’
Özuğurlu, coğrafik dağılım sistemine dair şu değerlendirmelerde bulundu: “Her iki taraf da bazı bölgeleri elinde tutuyor. Silahlı kuvvetler üzerinde bir mutabakat sağlanır ve ortak bir güç veya birbirlerini kontrol eden çatışma olmaması için iletişim halinde olan bir mekanizma oluşturabilirlerse, herkes kendi tarafını kontrol edecek. Böylece her zaman ihlale açık, herhangi bir biçimde çatışmaların tekrar başlayabileceği kırılgan anlaşma yapılmış oluyor. Ama eğer anlaşmada bir sorun çıkmazsa bundan sonra zannediyorum Libya’da durum bu şekilde devam eder.”
İki tarafın çatışmalara son verme iradelerinin olduğunu ifade eden Özuğurlu, “Ama uluslararası bir takım güçler ve Türkiye’nin Libya üzerinde tam etkileri olduğu için kendi çıkarları doğrultusunda bunları yönlendirebiliyorlar. Dolayısıyla bunları kendi özgür iradelerini kullanma konusunda özgür bırakacaklar mı, bilemeyiz” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin masraflarını Katar ve Serrac ödüyor
Yapılan anlaşmalarda ülkedeki tüm yabancı askerlerin ve paralı güçlerin çıkarılması maddesine işaret eden Özuğurlu, Serrac’ın kendini tam olarak güvende hissedene kadar paramiliter güçlerin çıkarılmasına yanaşmayacağına dikkat çekti. Özuğurlu, “Serrac, Türkiye’nin karşısında bulunan bir takım ülkelerle anlaşma yapar ya da onlara doğru yanaşırsa, bu güçlerin oradan çıkarılması kaçınılmaz bir durum olur. Çünkü yazılı olarak imza atılmış bir anlaşma var. Sonuçta Serrac hükümeti bunu yerine getirmek zorunda. Ama eğer Temsilciler Meclisi’yle aralarında sorun çıkarsa ya da Hafter Temsilciler Meclisi’ne rağmen harekete geçmeye kalkarsa, bu Serrac için büyük tehlike demektir. O zaman Serrac bunu düşünerek, bu anlaşmayı yerine getirmeyebilir. Bu, önümüzdeki süreçte iki tarafın nasıl bir güven oluşturacağına bağlı” ifadelerini kullandı.
Özuğurlu, paramiliter güçlerin ve Türkiye’nin oradaki masraflarının Katar ve Serrac hükümeti tarafından ödendiğini de vurguladı.
Türkiye fırsatçı
Uluslararası anlaşmaların artık uygulanabilir olmadığının altını çizen Özuğurlu, devletlerin anlaşmaları ihlal ederek, fiili olarak emrivaki yapabildiklerini söyledi. Türkiye’nin Libya’ya asker göndermesinin önce kimsenin dikkatini çekmediğini, çünkü şu anki uluslararası konjonktürün buna izin verdiğini ifade eden Özuğurlu, “Şu an bir otorite boşluğu var. Küresel güçler dediğimiz güçlerin başka dertleri var ve onların doğrudan Türkiye gibi oralara asker ya da mühimmat gönderecek durumları yok. Türkiye bu boşluktan faydalandı. Dolayısıyla Türkiye fiili olarak yapmak istediklerini yapmaya devam etti” diye ekledi.
Arap Birliği’nin tavrı belirsiz
Arap Birliği’nin önceki gün Dışişleri Bakanları düzeyinde gerçekleştirilen toplantının ardından yaptığı Türkiye’nin Libya, Irak ve Suriye’nden koşulsuz bir şekilde çekilmesi çağrısını değerlendiren Özuğurlu, Arap Birliği’nin Filistin meselesinde olduğu gibi, Türkiye konusunda da hiçbir zaman birlik olamadığını söyledi.
Kararların Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır gibi ekonomik ve siyasi açıdan güçlü olan ülkelerin etkisiyle çıktığını söyleyen Özuğurlu, şunları söyledi: Bir tavır belirlemiş değiller. Bütün Arap devletleri bir araya gelerek Türkiye’ye karşı tavır alırsa, o zaman bir etkisi olur. Ama bu durumda yapılan bir açıklamanın hiçbir etkisi olmaz.
HABER MERKEZİ