ABD’nin çekilme kararının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan “birkaç güne gireceğiz” dediği Fırat’ın doğusuna operasyonun askıya alındığını açıkladı. Ancak operasyon hala Türkiye’nin gündeminde. Çekilme kararını, olası operasyonu, karar sonrasında bölgede oluşacak muhtemel denklemi HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Hişyar Özsoy’la konuştuk.
Bekir Avcı/İstanbul
Türkiye’nin Fırat’ın doğusu yani Demokratik Suriye Güçleri (DSG) denetimindeki bölgelere operasyon hazırlığı gündemdeyken, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump Suriye’den çekileceklerini duyurdu.
Trump bu kararını “IŞİD yenildi” sözleriyle gerekçelendirse de akabinde yaptığı açıklamada bölgedeki diğer aktör devletlere “Şimdi IŞİD ile bizsiz mücadele etmek zorunda kalacaklar” sözleriyle seslendi. Bu aslında IŞİD’in hala ‘canlı’ olan varlığına işaret eden, çelişkili bir açıklama. Öyle ki DSG’nin hala IŞİD’le savaştığı cepheler var. O zaman yanıt bekleyen bir soru şu: IŞİD gerçekten de yenildi ya da bitti mi?
Çekilme kararı sonrası yanıt bekleyen tek soru bu değil elbet. Kararın ardından Ankara’dan gelen ilk açıklamada ‘duyulan memnuniyet’ dile getirildi ve “Siyasi sürece odaklanmalıyız” denildi. Ancak bir yandan da operasyon hazırlığı gündemde. 12 Aralık’ta Fırat’ın doğusuna “birkaç gün içerisinde” harekât düzenleneceğini söyleyen Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) lideri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çekilme kararının ardında “Son gelişmeler bizi bir müddet daha beklemeye itti” diyerek operasyonun ‘askıya’ alındığını duyurdu.
Erdoğan’ın açıklamasında daha önce kendisinin “bir masal” dediği, Trump’ın da “yenildiğini” söylediği IŞİD’i ‘etkisiz hale getirmeye yönelik operasyon planları üzerinde çalışıldığı’ vurgusu da var.
Peki son açıklamalar da göz önüne alınırsa ABD’nin çekilmesi ne anlama geliyor? Bu karar Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik olası operasyonuna ‘yeşil ışık’ mı yoksa tam aksine bir engel mi? Rusya-İran cephesi bu çekilmeyi nasıl görüyor, olası operasyona karşı tutumları ne olacak? Türkiye bölgeden çekilmeye zorlanabilir mi? Şam-DSG yakınlaşması karşısında Türkiye’nin tepkisi ne olur, bu yakınlaşma Kürtlere ne kazandırır ne kaybettirir?
Bu soruları Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy’a yönelttik.
“IŞİD yenildi” gerekçesi
Trump’ın ABD askerlerini Suriye’den çekme düşüncesinin yeni olmadığını söyleyen Özsoy, “Seçim kampanyası döneminde de bunu söyledi. Afrin işgalinin ilan edildiği gün, 2018 Mart’ının sonlarında da ifade etti. Fakat o dönem Pentagon ve ulusal güvenlik danışmanları bunun yanlış bir karar olduğu konusunda kendisini ikna etmişlerdi” dedi.
Özsoy şimdi ise Trump’ın ne ulusal güvenlik ekibine ne Dışişleri Bakanlığı’na ne de Pentagon’a danışmadan böyle bir kararı neredeyse tek başına almış gibi göründüğünü belirtti.
Peki ya Trump’ın “IŞİD yenildi” gerekçesi? Özsoy’a göre aktif olarak IŞİD’in kontrol ettiği alan son derece azalsa da “IŞİD tekrar geri gelebilir”.
“Türkiye karışıklığı fırsat bilip saldırabilir”
ABD’nin çekilmesini Türkiye’nin olası operasyonu açısından değerlendiren Özsoy, bunun için de Trump-Erdoğan görüşmesine bakmak gerektiğini söyledi: “Trump’la ne konuştular bilemiyoruz. Türk tarafı ‘Operasyona ışık yaktılar’ diye yansıttı bunu. Beyaz Saray’dan yalanlama gelmişti daha sonra.”
Ancak Özsoy, ABD’nin çekilme kararından sonra Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine girebilmek için İran, Rusya ve Suriye’yi de karşısına alması gerektiğini belirtti.
“Çünkü onlar bu aşamada öyle bir şeye rıza göstermeyeceklerdir. Rusya ima ediyor, İran ve Suriye de Türkiye’nin oraya girmesini istemeyecektir. Bir karambol söz konusu, her şey karışmış durumda, Türkiye tam da bu karışıklığı fırsat bilerek defacto bir şekilde pekala oraya bir işgal girişiminde bulunabilir. İşgal durumunu yarın olacakmış gibi beklemek, hiçbir zaman da olmayacakmış gibi düşünmek lazım.”
Şam’la olası müzakereler
Türkiye’nin Afrin’e dönük operasyonu sonrası DSG ile Şam arasında periyodik görüşmeler olsa da sonradan bu görüşmeler kesildi. ABD’nin çekilme kararı sonrası olası Şam-DSG yakınlaşması karşısında Türkiye’nin tepkisini sorduğumuz Özsoy, “Eğer Kürtlerle Esad rejimi arasında bir takım müzakereler olursa rejim Türkiye’ye ‘Tamam, ABD çekildi, artık siz de buradan çekilin’ diyebilir” dedi.
Fakat Özsoy’a göre Kürtlere bu noktada çok ciddi bir baskı gelecek. Çünkü ABD’nin hamlesiyle birlikte Kürtlerin Esad rejimine karşı pazarlık güçleri zayıflamış durumda ve oradaki müzakereler bunu belirleyecek.
“ABD’nin çekilmesi Suriye’nin kuzeyinde askeri ve jeopolitik anlamda derin bir boşluk oluşturmuş durumda. Şimdi bu boşluğu Türkiye de Esad da doldurmak isteyecektir. Dolayısıyla Kürtler her iki taraftan bir basınç altında kalacaklardır. Yani zaten Kürt yönetiminden bazı işaretler oldu, Esad rejimi ile görüşmeleri hızlandırma konusunda bir irade beyanı var. Şam rejiminden de benzer ifadeler gelmekte.”
Özsoy, yalnız Şam’ın değil bölgedeki diğer aktörlerin de Rojava konusundaki pozisyonlarının belirsiz olduğuna dikkat çekti.
“ABD askerlerini çekti ama Fransa’nın, İngiltere’nin, koalisyon güçlerinin, Suud rejiminin, Körfez ülkelerinin Rojava konusunda nasıl bir pozisyon alacaklarını çok fazla kestiremiyoruz. Fransa ve İngiltere’den Trump’ın kararının yanlış olduğuna dair argümanlar çıktı. Hatta Fransızlar ‘DSG’nin de güvenliğini garanti ederek çalışmalarımızı sürdüreceğiz’ dedi. Şu an taşlar yerine oturmamış. Amerika’nın çekilmesi demek sahanın tamamen Rusya, Esad ya da Türkiye’ye kalması demek değil. Koalisyon bunu nasıl değerlendirecek onu da görmek lazım.”
Her halükarda ABD’nin askeri bir taktik olarak Kürtlerle kurduğu ittifakın Kürtlerin elini güçlendirdiğine dikkat çeken Özsoy, son gelişmelerle beraber bu durumun artık ortadan kalktığına işaret etti.
Özsoy, “Neredeyse ya Esad’la bir anlaşma yoluna gidecekler –ki Esad da Kürtlerin elinin zayıfladığını görüyor- ya da Türkiye’nin işgaline karşı çok sert bir direnişin içerisine girecekler” dedi ve ekledi:
“Ama Türkiye saldırırsa, Esad’la da anlaşma olmazsa Esad da başka bir yönden saldırabilir (Deyr ez Zor’a bir yığınak yaptıkları bilgisi var). Hal böyleyken aslında biraz Rusya’nın ne dediği, ne diyeceği, meseleye nasıl bakacağı önem kazanıyor. En nihayetinde en büyük oyun kurucu Rusya. Rusya da Kürtlerin bir şekilde Suriye siyasasının içinde bir yerde olması gerektiğini düşünüyor. Amerikalılara mesafe alması gerektiğini düşünüyor. Söylemleri en azından şu ana kadar böyleydi. Türkiye’nin ısrarlı çabalarına rağmen ‘Hayır, Kürtler Suriye’deki siyasal sürecin içerisinde olmalıdır’ diyen bir tavır beyan ettiler.”
“Kürtlerin özgücü önemli ancak Rojava müdahaleye açık hale geldi”
Özgüce dayalı mücadelenin önemine dikkat çeken Özsoy, “Sadece uluslararası güçlerle bağlantılar kurarak bir çıkış bulmaya çalışmak baştan sakat bir durum ki Kürtler de bunu yapmadı” dedi.
ABD’nin henüz Suriye’ye müdahil olmadan Kürtlerin Kobani’de gösterdiği direnişin aslında bütün dünyanın dikkatini çektiğini hatırlatan Özsoy, “Yani kendi özgücüne dayalı ortaya koyduğu mücadele ve direniş sonucunda ABD gelip taktik bir ilişki olarak Kürtlerle ittifak kurdu. Buradan bakılınca tabi Kürtlerin kendi özgücüne dayalı olarak mücadelelerini sürdürmeleri gerekiyor, zaten bunu da beyan ettiler” diye belirtti.
“Kürtler psikolojik olarak da buna hazır ama tüm bunlar şu gerçeği değiştirmiyor: ABD’nin oradan askerlerini çekmesi demek bütün o coğrafyayı birçok müdahaleye açık hale getiriyor; Esad’ın, Türkiye’nin ve hatta Suud rejiminin ya da İran’la rekabet içinde olan küresel ve bölgesel güçlerin vesayet savaşlarına çevirebilir Rojava’yı. Tehlike aslında burada.”
Çekilme sonrası Türkiye ve Esad rejiminin “Fırsat bu fırsat, Kürtleri yok edelim” gibi bir pozisyona geçmelerinin Suriye krizini çok daha derinleştireceğini ve çözüm süreçlerini zorlayacağını vurgulayan Özsoy, “Burada olması gereken ABD’nin bölgeden çekilmesini Suriye savaşını bitirmek, demokratik bir şekilde diyalogla bu sorunu çözmek için bir fırsat olarak değerlendirmek” dedi.
Özsoy’un son sözü ise şu: “Barışa, çözüme bir şans tanımak gerek. O yüzden eğer ABD çekildiyse diğer güçler de Türkiye, İran, Rusya da Suriye’den çekilmeli. Bütün küresel ve bölgesel güçler çabalarını Suriye halkının barışçıl çözüm bulabilmesi için destek olmaya harcamalı.”