HDP Dış İlişkiler Sorumlu Hişyar Özsoy, Erdoğan’ın Fırat’ın doğusuna yönelik operasyon planında ikna edemediği güçler olduğunu belirterek ”Uluslararası tepkileri ölçerek pozisyon bulmaya çalışıyor” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Dış İlişkilerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Hişyar Özsoy, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik operasyon tehditlerini değerlendirdi.
Erdoğan’ın operasyon açıklamalarının iki boyutlu olduğunu belirten Özsoy, birincisini “Türkiye Cumhuriyeti’ni idare eden hakim mantık fırsatını bulursa, uygun koşullarını oluşturursa Suriye’de Kürtlerin bütün kazanımlarına saldırma, yok etme politikası var. Bu genel bir politika” sözleriyle açıkladı.
Özsoy, ikinci boyutun ise seçimlerle ilgili olduğunu ifade etti. Operasyonun seçimler öncesine denk gelmesinin, ‘Başkanlık Seçimi’nin başlangıcı olarak tanımladıkları 2018 Ocak ayında Afrin’e yönelik işgal girişimini hatırlattığını dile getiren Özsoy, “Öyle görünüyor ki Erdoğan aynı durumu yerel seçimlere giderken iç politika malzemesi olarak kullanmak istiyor. Erdoğan’ın Türkiye’ye pozitif anlamda sunabileceği hiçbir vaat kalmadığı için en fazla savaş ve fetih vaat edebiliyor. Bu çerçevede yerel seçimler öncesi böyle bir durumun gündeme gelmesi, bunun blöf olduğu anlamına gelmiyor. Fırsatını yakalayabilirlerse Cizire ve Kobanê kantonlarını yarıp, Rakka’ya doğru bir hamle yapmayı isteyeceklerdir. Tabi uluslararası konjonktür, bölgesel güç dağılımı buna ne kadar müsaade eder ona bakmak lazım” diye konuştu.
‘Kapalı kapılar ardında tartışılanları bilmiyoruz’
Kuzey ve Doğru Suriye’ye dönük askeri müdahale için sürdürülen hazırlıklara da değinen Özsoy, kapalı kapılar ardından ne tartışıldığını da tam olarak bilmediklerini paylaştı.
Özsoy, sözlerini şöyle sürdürdü: “Fakat Erdoğan belli bir durumu kendi lehine yorumlamış ki spesifik olarak operasyon için tarih verdi ve ‘Birkaç gün içerisinde başlayacağız’ dedi. ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey Türkiye’ye geldi. Kimi görüşmeler yaptıktan sonra Rojava’ya geçti ve orada da bir takım görüşmeler gerçekleştirdi. Böylesi bir durumu ciddiye almak lazım. Türkiye’nin tam da böyle bir karambolde Kobani ile Cizire kantonlarını birbirinden ayıracak, orada bir yarık oluşturmak gibi bir niyeti var ve bu ciddi.”
ABD’nin yaklaşımı
ABD’nin mevcut durumda Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik olası bir operasyonu endi çıkarlarıyla uyumsuz gördüğünü de belirten Özsoy, “Ama en nihayetinde Türkiye, NATO’nun büyük bir ordusuna sahip ve 70-80 yıldır Batı ile ekonomik-askeri ittifakı içinde. AKP uzun süredir ABD üzerinde yoğun diplomasi yapıyor ama Rojava konusunda bir türlü ABD’yi istediği noktaya getiremedi” dedi.
Asıl hedef İran
ABD’nin Rojava politikasını, Ortadoğu ve Suriye politikası ile birlikte değerlendirilmek gerektiği üzerinde duran Özsoy, şunları ifade etti:
“Suriye’de bir taraftan İdlib’teki durum, diğer tarafta Deyra Zor’da tükenmiş bir DAİŞ mevzusu söz konusu. Suriye içindeki güç dağılımına baktığınız zaman yerel güçler açısından geriye Esad ve Kürtler ile Kürtlerin ittifak içerisinde oldukları Demokratik Suriye Güçleri kaldı. Fakat Türkiye desteklediği güçleri bir şekilde bir arada tutup, yarın öbür gün Cenevre’deki masada kullanmak isteniyor. Genel çerçeveye bakıldığında Esad zaten ortaklarını belirlemiş durumda. Rusya ve İran ile yakın çalışıyor. ABD’nin de Suriye’deki varlığı mutlak suretle Kürtler ile ittifakı zorunlu kılıyor. Ama ABD’nin meselesi basitçe IŞİD’in yenilmesi değil. ABD’nin her zaman için stratejik hedefi İran olmuştur. Dikkat ederseniz Kürtler ile yaptığı ittifakı da sürekli olarak aşağıya çekmeye çalışıyor. Yani Arap bölgelerinin içine doğru çekiyor. Irak-Suriye sınırını karadan kontrol etmek istiyor. İran’ın Tahran’dan başlayıp Bağdat’tan, Suriye’den Lübnan’a devam eden Şii hilalini kesmeye çalışıyorlar. Şimdi İran da bugünden yarına Suriye’den çıkabilecek bir durumda değil. Dolayısıyla ABD orta vadede Suriye’de çıkabilecek bir durumda değil. Çıktığı zaman tüm bölgeyi İran’a, Rusya’ya ve Esad’a teslim etmiş olacak. Hem İran’ın geriletilmesi hem de İsrail’in güvenliği açısından ciddi kaygıları söz konusu.”
‘ABD’nin imajını ciddi darbeler’
Özsoy, bu nedenlerle ABD’nin Kürt güçleriyle belli bir yakınlaşma içinde olmasını istediği Türkiye’yi Cenevre masasında tutarak İran’a karşı pozisyon almaya ittiği görüşünde.
Bu noktada “Kürtlere ne olacak” diye bir kaygı içinde olunmadığını ifade eden Özsoy, şunları dile getirdi: “Kaba tabirle Kürtleri ‘satarlarsa’ -ki daha önce de defalarca yaptılar bunu- bu ABD’nin repütasyonunu (güvenirlik/imaj) çok ciddi darbeleyecektir. Bütün ittifaklarını satan bir ülke durumuna gelecektir. Ama şu an o aşamada mıdır, değil midir, o konuda emin değiliz. Kapalı kapılar ardından ne tür tavizler veriliyor bilmiyoruz ama Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey ve yeni ekibi, yeni bir takım tavizler vererek aslında Türkiye’yi, Rusya’dan uzaklaştırma ve kendi yanlarına çekme arayışında. ABD’nin ‘Türkiye’siz Cenevre masası kurulmaz’ gibi net bir tavırları söz konusu. Cenevre çökerse, Türkiye ve Rusya arasında yapılan anlaşma gereği Rojava’ya saldırabilirler. Esad da bu duruma karşı çıkmaz. En nihayetinde Türkiye’nin yapmak istediği bir şekilde baba Esad’ın bir zamanlar uyguladığı Arap Kemeri’dir. Yani Kürtlerin yaşadığı bölgelere Arap nüfusu yerleştirmek. Zaten Erdoğan’ın şuan söylediği de bu.
Dolayısıyla Kürtlerin Güney Kürdistan’dan Afrin’e kadar uzanan o bölgede coğrafik olarak sürekliliği olan bir bölgeyi engellemek istiyorlar. Bu durum en büyük ulusal tehdit olarak görüyor. Hal böyleyken ABD bir taraftan Türkiye’nin kaygılarının anlaşılması gerektiğinden dem vuruyor. Tabi bundan tam olarak kastı nedir, onu kestirmek zor”
ABD’nin net bir politikası yok
Özsoy, ABD’de Kürt güçleri konusunda Beyaz Saray, Dış İşleri Bakanlığı, Pentagon ve CENTOM arasında bir fikir birliği olmadığını da ifade etti. “Koordinasyon durumu söz konusu değil. Kafa karışıklığı var. Dış İşleri Bakanlığı, Türkiye’ye daha fazla taviz vermek istiyor. Sahada olan kesimler ise, Kürtlere yönelik saldırılara karşı gelmesini istiyor” diyen Özsoy, bu açıdan ABD’nin Kürtlerle ve Suriye ile ilgili net bir politikası olmadığını kaydetti.
‘Belirsizlik var’
Özsoy’un bu duruma dair işaret ettiği nokta ise ABD’nin Türkiye’nin olası bir operasyonuna dair yaptığı açıklama. Açıklamada yer alan ‘ABD askerlerinin olduğu bölgeye yapılan bir askeri operasyonun kabul edilmeyeceği’ yönündeki ifadelerin dikkatle okunması gerektiğini vurgulayan Özsoy, “Bir belirsizlik var. Sınır boyunca 50 kilometrede bir 12 gözlem noktası var. Türkiye yakınından değil, yan tarafından girerse buna olur mu diyecek. Ama sürpriz olmaz” diye konuştu.
‘Amaç kantonları ayırmak’
Kürtleri zayıflatmak için uluslararası güçlerinin hamleleri olduğu belirten Özsoy, kantonların birbirinden ayrılmasının amaçlandığı ifade etti. Bunun ise sadece Türkiye’nin planı olmadığını dile getiren Özsoy, İngiliz muhafazakarlarının da bunun için çalıştığını, ABD politikasını kısmen dönüştürenlerin de bu çevreler olduğu kanaatinde.
‘Erdoğan, tepki ölçüyor’
Özsoy, operasyon söylemleri sonrası Erdoğan’a uluslararası alandan gelen kimi tepkilere de değindi. Erdoğan’ın şu an uluslararası tepkiyi ölçemeye çalıştığını söyleyen Özsoy, “Yeterli tepki görmezse, özellikle ABD ve Fransa’dan kararlı ve güçlü bir tavır çıkmazsa, ufak sendelemeler hissedip de Erdoğan karambol yapar ve içeri girmeye çalışırsa şöyle bir durum ortaya çıkıyor; Türkiye bir NATO ülkesi ve ABD bir NATO ülkesine kurşun sıkar mı? Bambaşka bir durum ortaya çıkar. Erdoğan meseleyi fiiliyatta yapayım üzerinden yürütüyor. Pozisyon bulmaya çalışıyor” dedi.
Çavuşoğlu’nun Esad açıklaması
Özsoy, operasyon açıklamasının hemen ardından Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, Beşar Esad’a dair açıklamasına da işaret etti. Özsoy, bu konuda şunları söyledi: “Bu açıklama aslında operasyonun altını oluşturmaya yönelik girişimlerden bir tanesi. ‘500 bin insanın katili’ dediğiniz bir kişi demokratik şekilde seçilse ne olur. Demokratik olarak seçilirse kısmına takılmayalım, Çavuşoğlu’nun söylediği şey; biz Esad ile çalışacağız. Deklare edilen budur.”
‘Yapılması gereken şey birlik’
Kürtlere yönelik saldırı konseptinde Kürtlerin hem kendi arasında, hem yerel hem de uluslararası diplomaside ilişkilerini geliştirmesi gerektiğini söyleyen Özsoy, “Burada yapılması gereken şey; Kürtler arası birliktir. Suriye’de yaşayan Kürtlerin, diğer bölgelerdeki Kürtlerle diyaloglarını arttırmaları lazım. Yine rejimle bir takım görüşmeleri sürdürmesi gerekiyor” dedi.
Kaynak: MA / Selman Güzelyüz