Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi çalışanlarının yargılandığı davada mahkeme tutuklu gazetecilerden sadece Pınar Tarlak’ın tahliyesine karar verdi. Tutuklu gazeteci Reyhan Hacıoğlu, “Başbakan’ın 15 maddelik Efrin operasyonuna uymadığımız için yargılanıyoruz” dedi.
Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi’nin 6’sı tutuklu 14 çalışanının yargılandığı davanın ilk duruşması İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Tutuklu gazeteciler İhsan Yaşar, İshak Yasul, Mehmet Ali Çelebi, Hicran Urun, Reyhan Hacıoğlu ve Pınar Tarlak ile tutuksuz gazete çalışanı Ramazan Sola duruşmada hazır bulundu. Gazeteciler, elleri kelepçeli bir şekilde duruşma salonuna getirildi. Duruşmayı çok sayıda gazeteci, aileler, yabancı heyetler, HDP milletvekilleri Ahmet Şık, Züleyha Gülüm ve Ali Kenanoğlu izledi.
Gazetenin İmtiyaz Sahibi İhsan Yaşar, Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi’nin açılış sürecini anlattı. Gazeteyi ticari amaç dışında çıkarmaktan başka bir amacının olmadığını dile getiren Yaşar, “Örgütle ilişkilendirilmeyi kesinlikle reddediyorum. Gazetenin hazırlanışında sorumlu değilim. Beni ilgilendiren getirisidir” dedi. Yaşar’ın savunması ardından çapraz sorgusuna geçildi.
Mahkeme Başkanı Ahmet Oğuz’un “Büroda hakkında toplatma kararı bulunan bazı yayınlar bulunmuş. Buna ne diyeceksiniz?” sorusuna “Benim haberim yok” diye yanıt verdi.
Oğuz’un “Gazetecilik işi ile nasıl alakan oldu. Zor bir iş” şeklindeki soruna, “İş büyütmek istiyordum” diye yanıt veren Yaşar’a, bu defa “Kar elde ediyor musun” diye sorusunu sordu.
Mahkeme Başkanı Oğuz’un “Sahibi olduğu gazeteyi okuyor musun? Ne tür haberler var gazetede onları biraz söyler misin?” şeklindeki sorusunda Yaşar, “Türkiye gündemine dair haberler yapıyoruz” diye yanıt verdi.
Başkan Oğuz, sonrasında “Sadece Türkiye gündemi mi? Başka yok mu?” diyerek, gazetede Afrin’e dair çıkan haberleri okumaya başladı.
Mahkeme Başkanı Oğuz, “Bu haberlerin yayınlanmasından bilgin var mı?”, Yaşar, “Hayır” dedi. “Türkiye Cumhuriyeti’ni ve ordusunu işgalci olarak, sivilleri katleden haberlerden kişisel olarak rahatsızlık duydun mu?” diye sordu.
Mahkeme Başkanı Oğuz’un “Bir gazete alıyorsun ama kendin ne yaptığından bihabersin”, “Normal gazete gibi mi haber yapıyor”, “Bu gazeteye kim reklam veriyor. Sonuçta ticaretle ilgileniyorsun”, “Bu gazetedeki haberler için her hangi bir örgütten baskı gördün mü?” şeklindeki sorusuna Yaşar, “Hayır” diye yanıt verdi.
Yaşar’ın ardından gazetenin Yazıişleri Müdürü İshak Yasul savunma yaptı. Yasul, 12 Eylül askeri darbesinin yıldönümü olduğunu hatırlatarak, 12 Eylül zihniyetini lanetlediğini söyledi. Yasul, Cumartesi Anneleri’nin eylemini de selamladı.
‘Editöryal bağımsızlık var’
İddianamede somut iddiaların yer almadığını ifade eden Yasul, “Bu gazete tüm gerekli mercilere gidiyor. Bir suç olduğunu bilsem kendim, gözaltına alınmadan iki gün önce adliyeye gelip ifade vermem. 67 haber iddianamede yer alıyor. Bu gazete birçok kesime hitap ediyor. Bir olay varsa gazeteci tüm tarafların görüşlerini yansıtmak zorundadır. Tüm gerçekliği topluma gösterir. İddianamede talimatla haberler yapıldığını söylüyor. Soyut iddialar üzerinden suçlama yapmış, adeta hakaret edilmiş. Ben öğrenciyim. Editöryal bağımsızlık var” diye konuştu.
Mahkeme başkanından ilginç sorular
Bu sırada Mahkeme Başkanı Oğuz, Yasul’a “Basın kanunun 11. maddesinden haberdarsın değil mi?” diye sordu. Yasul, “Evet, haberdarım. Benim günde çıkan yüz haberi denetlemek gibi bir imkanım yok” diye yanıt verdi. Mahkeme Başkanı Oğuz’un “Bana gazetecilik tanımını yapar mısın bir inşaat öğrencisi olarak?” diye sordu. Yasul, “Halkın haber alma hakkını sağlamaktır. Benim kişisel görüşümdür. O gazetede iddianamede yer alan haberlerin dışında da haberler yer alıyor” diye yanıt verdi.
Yasul ile mahkeme başkanı Oğuz arasında geçen diyalog şu şekilde:
Mahkeme Başkanı Oğuz: Ben suç olanları okuyorum. Merak etme. Beni bu iddianame dışındaki haberler ilgilendirmez. Ne sıklıkla gidersin gazeteye?
Yasul: Haftada 3-4 gün giderim.
Mahkeme Başkanı Oğuz: İnşaat mühendisliği okuyorsunuz? Daha önce gazeteciliğe dair bir ilgin var mıydı?
Yasul: Siz bugün stajyer avukattan hukuku tam olarak anlatmasını isteyebilir misiniz? Öğreniyor değil mi?
Mahkeme Başkanı Oğuz: O hukuk okuyor ama…
Yasul: Ama öğreniyor.
Mahkeme Başkanı Oğuz: Peki. Geçelim bu konuyu artık. Gazetenin haber akışı nereden sağlanıyor. Neredeyse gün gün cepheden haber geçiyorsunuz?
Yasul: Ajanslardan haberler alıyoruz. Hem yerel hem de ulusal yayınlardan alıyoruz. Ayrıca muhabirlerimiz var. Gönüllü muhabir ağımız var.
Mahkeme Başkanı Oğuz: İmralı’daki terörist başına PTT’den gazete gönderme işlemi olmuş haberin var mı?
Yasul: PTT’den kargo göndermekle işim olmaz.
Mahkeme Başkanı Oğuz: Anlaşılan şu anda burada hiçbir yönetici yok. Tüm her şeyin arkasında Davut Uçar ve Yılmaz Yıldız arkasında çıkıyor.
‘İddianamenin tamamı haberlerden oluşuyor’
Yasul’un ardından gazetenin editörü Hicran Urun savunma yaptı. Urun, savunmasında “Bir gazeteciyim. Bu ülkede yalnızca iktidarın değil, gerçeği duymak isteyen belli bir kesim de var. Bizde ana akım medyanın sesine yer vermediği kesimlerin sesine yer verdik. Bu bir ilkedir. Bunların başında da kadınlar geliyor. Daha çok kadın haberleriyle ilgileniyorum. Haberlerin kaynağı bellidir. Haberlerin nasıl sayfalarda yer alacağını genel yayın yönetmenleri belirler. Ötekilerin sesini duyurmak amacıyla başladığım bu mesleği devam ettirdim. Siz sadece bir tarafın haberlerini suçlama konusu yapmışsınız. Gazetede ÖSO’cuların Efrin’in girişte yaptığı talanın haberi de var. Bunu uluslararası ajanslar da yazdı. Cumhurbaşkanı ve Sözcüsü de bunu doğruladı. Bu açıklamalarda haberlerde yer alıyor. Tek taraflı bir gazeteciliği ben doğru bulmuyorum. İddianamenin tamamı haberlerden oluşuyor ve burada gazetecilik yargılanıyor. Benim hakkımda iddianamede delil olarak Kürtçe şarkılar yer alıyor. Bir asimilasyon yapılıyor” dedi.
Ürün’ün savunmasını kesen Mahkeme Başkanı Oğuz, “Kürtçe konuşmanızı kim yasakladı. Algı yaratmadan devam edin savunmanıza” ifadesini kullandı. Urun, “Amacım algı yaratmak değil. Ama iddianamenin dayanağı Kürtçe şarkılar. Hakkımdaki iddiaları doğru bulmuyorum” dedi.
Mahkeme Başkanı Oğuz’un “Haber kaynakları hakkınızda bir şey söyleyecek misiniz?” şeklindeki sorusuna Urun, “Ajanslar ve yaptığım haberlerdir” diye yanıt verdi. Başkan Oğuz’un “Haber kaynaklarınızı araştırır mısınız?” şeklindeki sorusuna Ürün, haberlerde kadın beyanlarını esas aldığını ifade ederek yanıt verdi.
Mahkeme Başkanı Oğuz’un “Örgüt içerisinde yaşanan taciz ve tecavüz olaylarına ilişkin haber yaptınız mı? Yer yer haberlerde yer alıyor bu iddialar” şeklindeki sorusuna “Ben daha şahit olmadım. Onun için de haberlerini yapmadım” dedi. Mahkeme Başkanının “İddianameye konu başlıklarına dair hiçbir rahatsızlığınız oldu mu?” şeklinde sorusu dikkat çekti.
‘Tüm ilgili mercilere gazete veriliyor’
Ürün’ün ardından gazete çalışanı Pınar Tarlak savunma yaptı. Tarlak, savunmasında “Gözaltına alınmam ve tutuklanmamın nedeni Özgürlükçü Demokrasi gazetesinde sigortalı olarak çalışmamdır. Türkiye’nin bütün il ve ilçelerine Yaysat tarafından dağıtımı yapılmaktadır. Tüm ilgili mercilere gazete veriliyor. Ben gazetede büro içi çalışıyorum. Personel sorumlusu olduğuna dair bir görevim yok” diye konuştu. Tarlak’ın savunmasını bitirmesi ardından çapraz sorgusuna geçildi. Mahkeme Başkanı Oğuz, Tarlak’a “Çalıştığınız gazeteyi okuyor musunuz?”, “Gönüllü muhabir denilen bir kavram var. Nedir bu?” şeklinde sorular yöneltti.
‘Toplumsal hakikatleri yansıtırız’
Tarlak’ın ardından tutuksuz yargılanan gazetenin şoförü Ramazan Sola savunma yaptı. Sola’nın ardından Mehmet Ali Çelebi’nin savunmasına geçildi. Çelebi, savunmasında “Türkiye yıllardır darbe ortamından geçiyor. Tüm alanlarda bir baskı oluşur. Basın da bu baskı ortamının kaldırılması için bir çaba içerisine girer. Özgür basın bir tarih fotoğrafı çeker. Bizde toplumsal hakikatleri yansıtırız. Evrensel basın ilkelerini baz alırız. Objektif olmaya, nesnel olmaya davet ediyoruz. İfade özgürlüğünün demokrasinin temel sütunudur. İfade özgürlüğü yoksa demokrasinin ayağına taş bağlanmış demektir. Basın özgürlüğü yoksa demokrasi yoktur. Basın özgürlüğü hayati önemdedir. Basın yayın ilkelerini, manşetini iktidara göre belirleyemez. Basın kendine ait bir dil, bir format oluşturur. İktidarlar her dönem değişir ve basın iktidarlara göre yayın politikasını belirlerse basın özgürlüğünden söz edilemez. Basın tarih ansiklopedisidir. Bir gazetede her gün yüzlerce haber çıkar. Örneğin ABD, AB Hamas’ı terör örgütü olarak ilan eder. ABD, AB onu terör örgütü olarak nitelendirdiği için Hamas’a terör örgütü demiyoruz” diye konuştu.
Mahkeme Başkanı Oğuz, Çelebi’ye “Habercilik anlayışın nedir?”, “Şehit aileleri de yayın politikanızı belirler mi?”, “Salih Müslim’in numarası var mıydı sizde?” şeklinde sorular yöneltti.
‘Bu ülkede bir çözüm süreci yaşanmadı mı?’
Gazetenin tutuklu editörlerinden Reyhan Hacıoğlu da kendileri şahsında gazetecilik mesleğinin yargılandığını ifade ederek, başladığı savunmasında “Benim yaptığım bir haber suçlama konusu. Bu haberde bir dönem iktidarın görüştüğü Abdullah Öcalan’ın durumuna ilişkindir. Bu ülkede bir çözüm süreci yaşanmadı mı? Newroz’da milyonları bir araya getiren bir siyasi kimliğin haberini yapmam mı suç?” dedi. Hacıoğlu’nun savunmasını yarıda kesen Mahkeme Başkanı Oğuz, “Orada ‘günümüz Dehaklarından’ kastınız nedir?” diye sordu. Hacıoğlu, Oğuz’a “Sizin kaynaklarınızın beyanlarını çarpıtmak gibi bir durumunuz söz konusu olamaz. Haber kaynağının ifadesidir. Burada yargılanan gazetecilik ve hakikattir. OHAL’in kaldırılmasına dakikalar kala, Rojeva Medya ve bizim gazetenin KHK ile kapatılması ne anlam ifade ediyor? Tek Kürtçe gazetenin kapatılması ne ifade ediyor? Biz kimsenin vermediği haberleri verdik. Başbakan Binali Yıldırım, Efrin operasyonu öncesi 15 madde yayınladı. Biz buna uymadığımız için bugün yargılanıyoruz. Biz hırsızlıktan ya da başka bir suçlamadan değil, habercilik yaptığımız için burada yargılanıyoruz” yanıtını verdi.
Savunmaların ardından gazetecilerin avukatları konuştu. Avukatlar, dosya kapsamında gazetede yayınlanan haberlerin suçlama konusu yapıldığını belirterek, gazetecilerin tahliyesini istedi.
Bir kişi tahliye edildi
Avukatların savunmasının ardından mütalaasını sunan savcı, “suç vasfından bir değişiklik olmadığı” gerekçesiyle gazeteciler için tutukluluk halinin devamını istedi.
Duruşmaya kısa bir ara verdikten sonra kararını açıklayan mahkeme heyeti, gazete çalışanı Pınar Tarlak’ın adli kontrol şartıyla tahliyesine, gazeteciler İhsan Yaşar, İshak Yasul, Mehmet Ali Çelebi, Hicran Urun ve Reyhan Hacıoğlu’nun tutukluluk halinin devamına karar verdi.
Bir sonraki duruşma 6 Aralık’a ertelendi.
HABER MERKEZİ