Nizamettin Öztürk
Yaşadığımız Ortadoğu coğrafyası, huzursuzlukların dinmediği bir coğrafyadır. Çünkü birçok el bölgenin içini karıştırıp, dizayn etmeye çalışmaktadır. Bu sorun, birinci paylaşım savaşı öncesinde Sykes-Picot gizli anlaşmasından bu yana böyledir. Ortadoğu’da en başat sorun ise, Kürt sorunudur. Kürt sorunu giderek kronik bir hal almış durumdadır. Bu coğrafyadaki sorunların yerel dinamikleri tarafından çözümüne izin verilmiyor. Bu hususta özellikle merkezi hegemonik devletlerin rolü bilinmektedir. Çıkarları gereği, daima bölgesel güçleri destekledikleri için, bölgede huzursuzluğun sürmesine ve sorunların derinleşmesine neden olmaktadırlar.
Şu günlerde ana muhalefet partisi lideri, Kürt sorununun çözümü bağlamında Diyarbakır’a bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaret ilk değil, muhtemelen bundan sonra da benzer ziyaretler yapılacaktır. Bu son ziyaretin özelde Amed halkı, genelde Kürt halkının tamamı için ne ifade ettiği süreç içinde anlaşılacaktır. Naçizane, yeni gidecek ziyaretçilere önerimiz: Diyarbakır yolculuğuna şifreli çantalarla, pragmatik programlarla değil, tepeden tırnağa ‘Özgürlük şiarı’ ve inanmış bir yürekle yola çıkılmalıdır!
Haşa, niyet sorgulamıyoruz. Yaşanmışlıklardan yola çıkarak durum tespiti yapmaktayız. Sn. ziyaretçiler, konuk olduğunuz, o yüreği yaralı halkla konuşurken, “anadil, ana sütü kadar helaldir” özdeyişini içinize sindirmelisiniz. Popülizmden, pragmatizmden vazgeçmelisiniz. Çözüme dair konuşmalar, “ezop dili”yle değil, net, anlaşılır cümleler kurulmalıdır. Bakın bunları yapmasanız da hiç gam değil! O halk sizin de kafanızın arkasında nasıl bir murad beslediğinizi tez zamanda anlayacaktır.
Bilindiği gibi Diyarbakır’a, yıllar önce farklı zamanlarda çok sayıda ziyaret yapıldı. Konuklar, devlet katında birinci ya da ikinci dereceden en yetkililerdi. Onlar, Kürt sorununun çözümü için “sözde” projelerini anlatacaklardı. Elbetteki, yer kadim kent Amed olmalıydı. Öyle de yaptılar. Konukların vaatleri, kulağa hoş gelen sözleri Amed burçlarında yankılansa da, Amed halkı tüm soğukkanlılığıyla söylenenlere ihtiyatlı yaklaştı. Onlar ihtiyatlı yaklaşmada haklılıklardı, evet, çok kısa zamanda haklılıkları ispatlandı. Çünkü vaatler ve söylenmiş o sözlerin hiçbiri Ankara’da hayat bulmadı. Böylece, sorunun çözümü için başka bir konuk ve başka bir bahara kalıyordu.
Artık Kürt sorunu Ortadoğu sınırlarını aşarak uluslararası devasa bir sorun halini almıştır. Buna rağmen sorunun çözümü yine de, dört parçaya bölündüğü bu coğrafyada birlikte yaşadığı halkların ortaya koyacağı iradeyle olacaktır. Bu nedenle, bu yeni girişimi anlamlı buluyoruz. Hatta cesurca bir çıkış olarak da görmek gerekir. Ha, ne kadar güç getirebilirler, o ayrı bir mesele. Bizim, ilkeli duruş düsturumuz gereği, kimsenin işine karışmayız. Bu girişimin encamı ne olacak diye kafa yormuyor da değiliz. Mesela bu hususta kim ne kadar iknadır, orası şimdilik bilinmiyor. Çünkü müphem durumlar var! Ana muhalefet liderinin tuttuğu şemsiyenin ‘altı’ karışabilir. Hatta kendi partisinin içinde bile bir direnişle karşılaşması olasılık dahilindedir. Bu girişim gelişebilir mi, toplumsal karşılığı olur mu? Yoksa, öncekiler gibi, surların duvarları arasında sıkışıp kalan sözler olarak mı kalır? Onu zaman gösterecek!