1 Eylül’de halklar Dünya Barış Günü’nü kutladı. Barış özgür yaşamın muştusudur. Dünya halkları olarak hepimiz savaşları yenen bu vazgeçilemez olguyu şenliklerle kutluyoruz. Savaş ölümü, düşmanlığı, şiddeti, yok edişi içerirken barış; umudun, özgürlüğün, çözümün, dayanışmanın, kardeşliğin, geleceğin garantisidir. Barış savaşın karşıtı değildir. Barış yaşamın, özgürlüğün huzurun, hayallerin gerçekleşeceğinin teminatıdır.
Bu güne değin barış uğrunda mücadele etmiş, bedel ödemiş olanlara minnet borçluyuz. Bu nedenle barıştan ödün vermeden, onu korumak halkların öncelikli sorumluğudur. Devletlerin 21. Yüzyılda, hâlâ savaşı halklara dayattıkları günlerde, bizler; inadına, tüm ülkelerde barış içinde yaşamı inşa etmeliyiz. Savaş isteyen, savaşı bir koz olarak kullanan ve dayatanlara karşı barış için mücadele etmek, savaşı değil barışı savunanlarla birlikte olmak hepimizin önünde öncelikli görev olarak durmakta. 21. YY’ı barışın kalıcı yapılandırmasına dönüştüreceğimizden kuşku duymamak gerek. Halklar, tarih boyunca bunu başaracak güçte olduğunu göstermiştir. Dünya halkları her 1 Eylül kutlamasında bir kez daha barış içinde yaşamı ödünsüz koruyacağını tüm dünyaya göstermektedir.
Hepimiz biliyoruz ki; Türkiye’yi yöneten AKP- MHP’nin siyasi stratejisine karşı Türkiye halkları barış için dayanışmaktan vazgeçmeyecektir. Yunanistan savaş araçları adalara konuşlanırken, Türkiye silahlı kuvvetleri zırhlılarını Yunanistan’a çevirirken bizler Ege’nin iki yakasındaki halklar savaş değil birlikte barış içinde yaşamak istiyoruz. Faşizmden beslenen iktidarların var olma çabaları ile sürdürdükleri savaş şovları barışın gücü, halkların dayanışması ile mutlaka sona erecektir.
Bizler Türkiye’de yaşayanlar savaşın yakıcılığını çokça yaşadık. Çözüm sürecinin sona erdirilmesinden sonra ülke sınırlarımız içinde Kürtlerin yaşam alanları bu ülkenin yönetimindeki siyasi iktidar tarafından yerle bir edildi, yüzlerce yurttaş öldürüldü. AKP- MHP iktidarı ülke sınırlarını da aşarak/ sınır tanımaksızın Suriye halklarının üstüne bombaları yağdırmaktan, İŞİD militanlarını Suriye halklarının üstüne sürmekten geri kalmadı. Libya’ya kadar Türkiye halklarının çocuklarını gönderip yaratmaya çalıştığı askeri ve siyasi şovu Libya halkları tarafından boşa düşürülse de, bu kez savaş tehdidi şovunu Ege denizi komşuları olan bizleri savaşa sürükleyerek yeniden düşman etmeye çalışarak sürdürmek istiyor. Siyasi iktidar ve AKP Başkanının; Dünya halklarına ait kültür varlıkları üzerinde yürüttüğü saldırılar, iki ülke halklarını belleği olan; 530’lu yıllarda inşa edilmiş Ayasofya’yı, en az 1700 yıllık Karia Manastırı’nı camiye çevirerek başlatıldı. Bildiğiniz gibi bu şov Meis Adası açıklarında doğal gaz aramaları ile şiddetlendirilerek sürdü. Aslında giderek büyüyen siyasi ve ekonomik krizi yönetemeyen iktidarın gerekirse savaşırız diye iç siyasete yönelik milliyetçi ve dini şovdan öte bir çıkışı değil. Bizler bunu iyi biliyoruz. Amaç eriyen oy tabanını cami ve savaş şovu ile tutmaya çalışmak. Ancak oynanan oyun oldukça tehlikeli, bu oyuna ülke yönetimlerindeki siyasiler de karışırsa sonuç Ortadoğu halklarının son yıllardır yaşadıkları savaş ve yıkıma dönüşüverir.
Barış ortamı için yan yana gelen gelecek olan, özgürlüğü, eşitliği bir daha yıkılmayacak şekilde oluşturmak halkların elinde. Bizler; halklara zulmeden siyasi iktidarları, savaştan, şiddetten beslenen faşist yönetimleri bir daha var olmayacak şekilde tarihin boşluklarına gönderebiliriz. Biliyoruz ki; barış ortamında tüm sorunları birlikte kolaylıkla çözebiliriz. Geçimlik yaşamları, yaşam alanlarını kapitalizmin saldırısından koruyabiliriz. Toplumsal cinsiyet eşitliğini kurabiliriz, kadına çocuğa zulmeden şiddeti birlikte yenebiliriz. Biliyoruz ki; barış, geleceğin, mutluluğun oluşumunda en önemli olgudur. Bir yandan onarırken diğer yandan güneşli günleri kucaklayabiliriz.
Dünya halkları, özgürlüğü yüzlerce yıldır kurmak için çabalayan kadim halklar; 21 YY’ı barışın yüzyılı yapacaktır. Dünya Barış Günü’n(m)üz kutlu olsun. Roja Aşitiya Cihanê Pîroz Be.