Ülkemizi çepeçevre saran zorbalık, hukuksuzluk, tecrit, sömürü, Kürtler ve kadınlar ile tüm farklı olanların ret ve inkârı ile imha ediliyor. Ama çaresiz değiliz. Biliyoruz mevcut AKP-MHP faşist rejimi, iktidarı için kadınlara, Kürtlere, farklılara biat ettirebilmek için hapishane inşa etmeye ve tecrit etmeyi hizmet olarak vaat eden faşizmdir. Bununla amaçlanan özgür olmayan dış zindanlardakileri daha fazla biat etmeye zorlayıp biçare bırakmaktır. Bunun içerisi dışarısı kalmamıştır. Biliyoruz biat etmek tutsaklıktır. Tutsaklık olağanlaşmadan mevcut faşist rejim olağanlaşamaz. Bugünkü mevcut rejim olağanlaşmasın diye hep birlikte direnişi ve özgürlüğü olağanlaştırarak demokratik bir ülkede ortak bir gelecek inşa edebiliriz.
Bu inşanın en temel ihtiyacı barışın öncüsü Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılıp, fiziki özgürlüğü dahil Kürt sorununun demokratik siyasetle çözülmesinin aktörü olarak hareket edebilmesidir. Dönemin ihtiyacını gören ulusal ve uluslararası kamuoyu dünyanın birçok ülkesinde “Öcalan’a özgürlük, Kurdistan’a statü” kampanyası başlatmış bulunuyor.
Zindanlar da bu sürecin en ağır koşullarında direnenler olarak kampanyanın destekleyicisi olma ve bir an önce sorunların çözümü için açlık greviyle desteklemektedir. Sincan Kadın Hapishanesi’nde de 28 Kasım 2023 günü Zelal Bilgin ve Saadet Akın, açlık grevini başlatanlar arasında yer aldı. Ortak mesajlarında şöyle diyorlar:
“Öncelikle tecridin kırılması ve Kürt sorununun demokratik-siyaseten çözümü için uluslararası alanda kampanya başlatan tüm canları sevgi ve saygıyla selamlıyoruz. Halkların özgürlük, adalet ve insanlık değerleri etrafında kenetlenerek yürüttüğü mücadelenin mutlaka başarıya ulaşacağına ve dünya barışını sağlayacağımızın inancıyla bizler de zindanlarda mücadelemizi yükselterek bu yolda yürüyenlere yoldaş oluyoruz. Etrafında kenetlendiğimiz, aydınlık bir şimdi ve gelecek inşasıdır; özgür insan olma mücadelesidir.
Bunun için Kürt sorununun çözüm adresi barışın önderliğini yapmaya hazır olduğunu her fırsatta dile getiren Sayın Abdullah Öcalan’dır. 24 yıldır İmralı Ada zindanında mutlak tecrit altında tutulmasına rağmen uluslararası düzeyde karşılığını bulan düşünceleri ve paradigmasıyla ezilen tüm halkların umudu olmuştur. Bu halkların Öcalan’ın sesini, nefesini, silüetini ve düşüncelerini karanlığa mahkûm etmeye çalışanlara yanıtı çok net olmuştur.
Barışa duyduğu özlem ve düşünceleri dünyada dikkate alınmaktadır. Bizler de uygulanan bu mutlak tecridin ivedilikle sonlandırılmasını “Öcalan’a özgürlük, Kurdistan’a statü” başlıklı uluslararası kampanyanın dikkate alınması, İmralı tecrit sistemine son verilmesi için açlığa yatırdığımız bedenimizi özgürlük aşkı ve barışla besleyerek ortak direnişe katılıyoruz.
Herkesin bu sürece sahip çıkacağına olan inancımızla özgürlüğü, hakikati, barışı, aydınlığı özleyenler beri gelsin…
Özgür-eşit-demokratik yarınlarda buluşmak dileğiyle…”
Ne dünün Şark Islahat Fermanı, ne de bugünün tecrit, çöktürme planı, Öcalan’a özgürlük, Kurdistan’a statü, Türkiye ve Kurdistan halklarını, kadınları, onurlu ortam yaşamda buluşturacaktır.
Barış bombardımanla olmaz, yoksa nasıl barış, silahların susturulması ile tanımlanırdı…