Özgür Gündem gazetesi dağıtımcısı Orhan Karaağar’ın katledilmesinin üzerinden 27 yıl geçti. Karaağar, birçok kez ölüm tehditleri almasına rağmen ‘Var olduğum sürece gazeteyi dağıtacağım’ demişti
Özgür Gündem gazetesinin dağıtımcılığı yaptığı Van’da, 19 Ocak 1993’te sokak ortasında öldürülen Orhan Karaağar’ın ölümünün üzerinden 27 yıl geçti. Evine giderken sivil ve silahlı kişilerce 2 Nisan Caddesi üzerinde bulunan bir inşaatta öldürülen Karaağar’ın failleri halen yargı önüne çıkarılmadı.
12 Eylül askeri darbe döneminde 2 buçuk yıl Diyarbakır Cezaevi’nde kalan Karaağar, Van’da İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) kuruluşunda görev aldı. 1991’de Özgür Gündem’de çalışmaya başlayan Karaağar, gazete dağıtımı sırasında birçok kez ölüm tehditleri almasına rağmen, bu tehditlere her seferinde, “Var olduğum sürece gazeteyi dağıtacağım” sözleriyle karşılık veriyordu. Nitekim Karaağar, katledildiği güne kadar gazeteyi halka ulaştırdı.
‘İnsan olmanın gereğiydl’
Katledilmesinin 27’inci yılında Eşref Karaağar, ağabeyi Orhan’ı anlattı.
Orhan’ın her şeyden önce iyi bir insan, iyi bir ağabey ve iyi bir devrimci olduğunu anlatan Karaağar, “Bu durum sanırım insan olmanın da gereğiydi. Devrim, insanca yaşama gibi en temel şeyler onun hayatında asla vazgeçilmez şeylerdi ve bunu yaşamına birebir uyarlamıştı” dedi.
‘Ölümü bile bile gazetecilik yapıyordu’
Orhan’ın 1980 darbesinden sonra tutuklanarak 2,5 yıl Diyarbakır cezaevinde kaldığını hatırlatan Karaağar, “Orhan cezaevinden çıktıktan sonra kaldığı yerden mücadelesine devam etti. Ama bu kez koşullarla eskisi gibi olmayacaktı. Bu kez çok daha ağır hatta neredeyse ateşten gömlek giyecekti. Onun da içerisinde bulunduğu mücadele büyüdü, bedeller ağırlaştı. Sonra ateşten gömleği gazetede çalışarak giydi. Bu sadece Orhan için değil tüm gazete çalışanları için de aynıydı. Biz o dönem gazetede çalışanlar için ‘kim ne kadar yaşayabilecek’ diyorduk. Bütün bölgede failli belli cinayetler, meşhur 90’lar başlamıştı. Tabi hepimiz kaygılıyız ama en çok annem ve Orhan ağabeyimin eşi bu durumdan büyük bir kaygı duyuyorlardı. Orhan’ın tek yaşam alanı gazete olmuş ve diğer arkadaşları gibi ölümünü bile bile gazetecilik yapıyordu” diye anlattı.
‘Orhan faili beli bir cinayete gitmişti’
Öldürülmeden bir kaç dakika önce Orhan’ı gördüğünü söyleyen Karaağar bu karşılaşmayı ve sonrasında yaşananları ise şöyle anlatıyor; “Ben akşam saatlerinde işten çıkarak, çarşıya gittim. Kış olduğu için karanlık erken çökmüştü. Orhan’la yolda karşılaştık. Elinde bir ekmek poşeti vardı. Ben de nereye gideceğini sordum. Eve gideceğini ve benim de kendisine eşlik etmemi istedi. Ben işim olduğunu söyleyince o tek başına eve gitti. O an hayatım boyunca unutamayacağım bir eşik, geçemediğim bir eşik oldu. Orhan bir kaç gün önce gözaltına alınmış ve gazeteden ayrılması için tehdit edilmişti. Bir kaç sonra eve geldiğimde annem ‘Orhan nerede?’ deyince içimden bir şeyler koptu. Saat tam 19.00’dı. O an kapı çaldı ve gelenler polisti. Bana kendileriyle birlikte karakola gelmemi söylediler. Beni alıp direk Orhan’ın cenazesinin yanına götürdüler. Derinler onlara verilen görevi yapmış ve Orhan faili belli bir cinayete gitmişti.”
Dava meçhul kaldı
Orhan’ın katledilmesinden sonra yaptıkları tüm başvuruların sonuçsuz kaldığını hatırlatan Karaağar, “Yıllar sonra bir dergide itirafçı Murat İpek ve Murat Demir olayı anlatmışlardı. Kendi ekiplerinin yapacağı bir suikastı kendileri gelmeden Kadir Karataş ekibinin yaptığını söylemişti. Biz de bunu görünce devlet gerekeni yapar sandık ama maalesef hiçbir şey yapılmadı. Hiç kimse bu davadan mahkum olmadı yana dava meçhul kaldı. Hala da netice alamadık” ifadesinde bulundu.
‘Canı pahasına sahiplenmişti’
Orhan’ın en büyük mücadele alanının özgür basın olduğunu söyleyen Karaağar, “Onun için yaşam ve devrimin en önemli parçası Apê Musa geleneğini sürdürme, onu yaşatmaktı. Orhan bunu mücadelenin en önemli alanı olarak görüyordu. Bu bir bayrak yarışıydı ve Orhan bunu bilerek, gönülden yapıyordu. Orhan özgür basını ve gazeteyi canı pahasına sahiplenmişti ve son nefesinde de bunu gösterdi” diyerek konuşmasını bitirdi.
MA / Adnan Bilen