AKP iktidarı seçimleri kaybetme gerçeği ile yüz yüze kaldığından bu yana özellikle Kürtlere yönelik saldırılarını giderek arttırmaya başladı. Kürt özgürlük hareketinin politik başarılarının sonuçlarını ve elde edeceği kazanımları ortadan kaldırmak nihai hedef. Yakın hedef ise, HDP’nin de içinde yer aldığı Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Yeşil Sol Parti altında girdiği seçimlerde iktidar partisinin özellikle bölgedeki varlığını silip süpürme gidişatını durdurmak istemesi.
Kaos ve manipülasyonlarla süreci lehine çevirmek isteyebileceği belirtilen iktidarın giriştiği gözaltı furyası bunun açık bir göstergesi. Siyasetçiler, gazeteciler, sanatçılar, avukatlar ve toplumun birçok kesiminden 124 kişiyi, bir meczubu kullanarak gözaltına alması, birçok kişiyi tutuklaması iktidarın amacına ulaşmasına yetmeyeceği ise bilinen bir gerçek. 4 gazeteci arkadaşımız tutuklanarak cezaevine konulurken, cezaevlerinde özgür basın çalışanı gazeteci sayısının 41’e ulaşmış olması gerçeklerden nasıl korktuklarını açığa çıkarmaya yetiyor.
Tüm bunlar yaşanırken açıkça görülebilen sürece yönelik birçok çevrenin 3 maymunu oynaması dikkat çekici. Cumhurbaşkanı adayı olan ve birçok iddia ile seçime katılan Kemal Kılıçdaroğlu’nun sessizliği anlaşılır gelmeyebilir. Ancak şaşırtıcı olan hem sessiz kalıp hem de Kürt halkının oylarını istemesidir. Kerhen destekleme yaklaşımı benim için gerçekten katlanılabilir bir şey değil ve bu durumu sindirmeye çalışıyoruz.
Diğer yandan parti adlarıyla komünizmi kirlettiğini düşündüğüm TKP’nin sessizliği ise daha fazla can yakıyor. Kemal Okuyan’ın geçtiğimiz günlerde bir TV programında bizim önceliğimiz Kürt sorunu değil derken takındığı tutumla uyumlu olan gözaltılar ve tutuklanmalar karşısındaki sessizlik paralellik oluşturuyor. Bu sessizlik halleri yakın gelecekte tükenip yok olacaklarının açık işareti olarak not edilmesi gerekiyor. Hepiniz yok olup gideceksiniz ve bunu çok iyi biliyoruz. Ancak sosyalizme inanmış samimi insanları da gittiğiniz çukura çekmeniz bizi üzen bir diğer önemli nokta.
AKP-MHP iktidarı, Türkiye halklarına, işçiye, emekçiye, köylüye, gençliğe, kadına ve doğal yaşama büyük bir tehdit. İktidarda kaldıkları sürece saldırılar gemiyi azıya alıp devam edecek ve muhtemelen halk büyük oranda nefessiz kalacak.
Her iki durumda da çaresiz olmayacağız ama her şey çok zor olacak. Yaşama tutunmak için işe, ekmeğe ve özgürlüğe olan ihtiyacımız ciddi anlamda kısıtlanacak. Mevcut iktidarın açık bir faşizme geçmesi ise muhtemel. Diğer adayın iktidara gelmesi ise örtülü bir baskı ile büyük bir emek ve doğa sömürüsünü ortaya çıkaracak.
Hiçbir şey güzel olmayacak!
Kılıçdaroğlu’nun ‘yeşil’ enerji, ‘temiz’ para vb. vurguları tek başına bir anlam ifade etmiyor. Enerjinin nasıl ve hangi yöntemle üretildiğinden çok hangi amaçla üretildiği çok önemli. Adını yeşil koyunca bu durum değişmiyor. Bugün 103 bin MW üretim kapasitesi olan Türkiye’de kullanılan elektrik ise 25-30 bin MW civarında. Bu durum enerjinin insanların daha rahat yaşayabileceği koşulları yaratmazken, sermayenin daha da büyümesini ve halkın emeğinin karşılığının sermayeye taşındığını gösteriyor.
Endüstri 4.0’ın sermaye için en önemli çıktılarından biri de esnek çalışma. Esnek çalışma uygulamaları teknolojik gelişmelere (5G-Endüstri 4.0) bağlı olarak genişlerken, emek örgütlerinde ise aynı eksende daralma yaşanıyor. Sermayenin emek üzerinden elde ettiği artı değer sömürüsünün teknolojik gelişmelerle birlikte arttıracağı ve sermayenin işinin daha da kolaylaştırılacağı öngörülüyor. Bölünüp parçalanmış, güvencesiz olarak çalışan işçilerin üretimden gelen gücünü kullanmalarını ve birlikte hareket etme yeteneğini olanaksız hale getirmek de hedefler içinde önemli bir yer tutuyor.
Burjuva iktisatçıları, ‘vahşi kapitalizmin’ sonunun geldiğini iddia ederlerken, esnek çalışmanın genişletilmesi gerektiği vurguları yaparak, Endüstri 4.0 uygulamasını öneriyorlar. Endüstri 4.0 önermeleri yapılırken ‘vahşi’ kapitalizmden söz edenler, bu süreçte vahşetin çok daha büyüğünün ortaya çıkacağını çok iyi biliyorlar. Endüsrti 4.0 sürecinin olmazsa olmazı Nadir Toprak Elementlerine (NTE) olan ihtiyaçtır. Yalnızca 1 ton NTE cevheri elde etmek için 1 milyon tondan fazla toprağın işlenmesi gerekirken, 1 ton NTE için1 milyon ton zehirli atık yeryüzüne salınıyor.
Bir kurtuluş reçetesi olarak sunulan Endüsti 4.0, 5G gibi diğer teknolojik gelişmeler sermayenin çıkarına bağlandığı sürece, emekçi halklara ve doğal yaşama kötülük olarak geri döndüğü ise bir gerçektir. Tüm bu gerçekler olası iktidar değişiminde hiçbir şeyin güllük gülistanlık olmayacağını gösterirken, bu devlet yapısıyla da ciddi bir mücadele süreci yaşanacağını hatırlatmak gerekiyor. Canınız sıkılacak belki ama bu durumda da hiçbir şey güzel olmayacak…