AKP-MHP-KDP ve Hizbul Kontra gerici ittifakı tarafından Kürt halkına karşı özel savaşın her türlüsünün sınır tanımadan kirli bir şekilde yürütüldüğü bir süreci yaşıyoruz.
2023 Mayıs seçimlerinden sonra bu yönlü saldırılar zirveye ulaştı. Özel ve psikolojik savaşın öncelikli hedeflerinden birinin kadınlar olduğu biliniyor. Yerel seçimlerde eşbaşkanlık sistemini anlamsız ve değersiz kılmayı besmele bilen anlayışlar kimi yerlerde açığa çıkıp deşifre olsa da kimi yerlerde kendini bastırıp maskeleyerek kamufle ediyor.
Özel savaşın kadın karşıtı ruhunun vücut bulup kendini daha görünür hale getirdiği bir olay geçtiğimiz günlerde Şirnex’te yaşandı. Cinsel saldırganın bir uzman çavuş olduğu ve tutuklandığı basına yansıdığı için olayın teferruatına girmeyeceğim.
Bahsi geçen uzman çavuş tutuklandı tutuklanmasına ama kısa bir süre sonra bu kişinin hiçbir şey olmamışçasına elini kolunu sallayarak serbest bırakılacağını aklından geçirmeyen var mı acaba? Türkiye’de yaşıyorsanız şayet bunu öngörmek için kâhin olmanıza gerek yok. Burada yok yok. Tam bir demokrasi (!) ülkesi. Saldırgan bırakılırsa ve mağdur tutuklanırsa şaşıranınız olur mu? Zannetmiyorum. Olmayan şey değil, Musa Orhan ismi kısa bir hatırlatma için yeterli.
Geçenlerde Dicle Üniversitesinde okuyan genç bir kadın karşı karşıya kaldıkları sistematik ve örgütlü kötülüğü anlatan bir mesaj gönderdi bana. Özetle KYK’ye bağlı yurda kayıt yaptırdıktan bir gün sonra vatan millet sakarya edebiyatıyla yanıp tutuşanların kendisine sözde “Aşk” mesajları attığını anlatıyordu.
Özellikle Kurdistan’da üniversite okumaya gelen genç kadınların telefon numaraları ve sanal medya hesapları nasıl oluyor da birkaç gün içinde “kimilerinin” eline geçiyor? Bunun bir tesadüf olduğunu düşünen var mı acaba? Peki ya “Sanal medyada gezinirken size rastladım” yalanını yutan?
Söz gelimi Amed’de sıradan bir kafeye gidildiğinde bile ismi Şîlan, Zîlan, Bêrîvan olan genç kadınların ne denli bilinçli bir şekilde “Aşk” adı altında tuzağa düşürüldüklerini görmek mümkün. Tıpkı Rojhat, Zinar ve Mazlum isimli gençlerin uyuşturucu bataklığına itildikleri gibi.
9 yıldır devam eden ve 31 Mart seçimlerinde ölümcül darbe alan “Çöktürme Planı”nın birincil hedefi kadın özgürlük mücadelesini yürüten kadınlar oldu. Kürt halkının özgürlük mücadelesini “çöktürme”nin kadınları “çöktürmek”ten geçtiği bilinciyle amansız bir saldırı dalgası başlatıldı.
İşte bu yüzden Kurdistan’da kadınlara dönük geliştirilen cinsel saldırı ve düşürme politikalarını “Çöktürme Planı”ndan bağımsız ele almamak gerek. Bunun dışındaki farklı bakış açıları burnumuzun dibindeki gerçeği görünmez kılar ve hakikati çarpıtır.
Doğrudan, yuvarlamadan ve dolambaçsız bir biçimde söylemek gerekirse Şırnex’te açığa çıkan ve tüm Kurdistan’da Kürt kadınlarını hedef alan özel ve psikolojik savaş bilinçli bir politikanın sonucudur. Bu politikanın hangi merkezlerden tezgahlandığı ise çok iyi biliniyor. Bu yüzden Şirnex’te tutuklanan uzman çavuşun üflediği “alkollüydüm, yardım etmek istemiştim” yalanına inanan olmaz.
Gerçeklerin, bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır, derler. Bu kişinin tutuklanma nedeninin cinsel saldırı olmadığı, özel ve psikolojik savaşın bir gereği olarak kendisine verilen görevi layıkıyla yerine getirmediği, eline gözüne bulaştırdığı ve bundan dolayı bir nevi disiplin cezası verilerek tutuklandığı ortaya çıkarsa şaşıran olur mu?
Öte yandan Kürt kadınlarına karşı geliştirilen cinsel saldırıların ana akım medyada yer almayışı malum merkezlerden yönetilen özel savaş politikasında kendilerine verilmiş bir görmeme, duymama, konuşmama görevi olsa gerek.
Ana akım ya da sözde kimi muhalif medyanın dikkatini buraya çekebilmek için saldırıların yeri ve mağdurların etnik aidiyetin değişmesi gerekiyor. Zira başka türlü devletin bölünmez bütünlüğüne sadık kalmaları mümkün olmazdı! İki yüzlülüğün hem daniskası hem de vesikası bu olsa gerek.
Kadınlara karşı kimden ve nereden bir saldırı gelirse gelsin sonuna kadar karşısında olmak temel bir ilke olmalı ancak ne yazık ki cinsel saldırı Kurdistan’da bir Kürt kadına karşı yapıldığında üç maymuna rahmet okutacak ikiyüzlüce bir tutum bilinçli bir şekilde işlenmekte.
Sormak lazım, Şirnex’teki cinsel saldırı İsrailli bir asker tarafından Gazze’de bir Arap’a yapılsaydı Ana akım medya da saatlerce yer bulup, sanal medyada tag üstüne tag açılıp, İsrail’e denmedik şey kalmaz mıydı? Malum kişi “Ey İsrail…” diye gürlemez miydi? Demek ki Kurdistan’da yaşayan bir Kürt olunca bakış açısı değişiyor.
Bu bilinçli körlük halinin ırkçılıktan beslendiğini söylemeye çalışsam demagoglar, şarlatanlar, yaşamla bağını koparmış benciller, lafazanlar ve klavye silahşorları kardeşlik edebiyatına sarılıp “hepimiz kardeşiz” türküsünü söylemeye başlarlar şuursuzca. Peki kardeş kardeşin dilini, kimliğini, kültürünü yasaklar mı?
Önemle vurgulamak isterim ki kadın bedenini bir savaş alanı olarak gören sömürgeci bir zihniyetten insan, bu saldırılara karşı sessiz kalandan komünist, sosyalist, demokrat olmaz. Kürt kadınlarına karşı geliştirilen sistematik saldırıları görmeyip geliştirilen öz savunmayı kusurlu bulan sözde aydından ise hiçbir şey olmaz. Aydının görevi empati adı altında saldırgan ve mağdura eşit mesafede yaklaşmak değil, mağdurun yanında, saldırganın karşısında olmaktır. Her tavır tereddüt etmeden cinsel saldırı gerçekleştirme amacıyla hareket edene karşı alınmalıdır.