Ali Sinemilli
Sonbaharda Meclis’ten geçirilen sınır ötesi operasyon tezkeresine CHP’nin ‘Hayır’ demesi, o dönemde fazlasıyla tartışma konusu olmuş, genel olarak alınan karar olumlu değerlendirilmişti. Bu karar üzerine ‘CHP inisiyatif alıyor, korkularından sıyrılıyor, özgün bir dış politika geliştirmek istiyor’ diyenler çok olmuştu. Hatırlanırsa, hemen ardından Kılıçdaroğlu’nun ‘Kandil’i yerle yeksan edeceğim’ açıklaması, o vakitte ‘bu ne perhiz bu ne lahana turşusu’ biçiminde yorumlara tabi tutulmuştu. Kuşkusuz, bu tartışmalar çok uzamadan 17 Nisan’da başlatılan Güney Kürdistan’ı işgal saldırısına CHP’nin destek vermesi kafalardaki soru işaretlerine önemli bir cevap oluşturdu. ‘CHP eski CHP, değişen bir şey yok’ fikri hakim görüş oldu.
Ardından bilindiği üzere, iktidarın Kuzey Suriye’ye (Batı Kürdistan) ‘operasyon’ kararı gündeme geldi. Güney Kürdistan’da sonuç alamayan iktidar bu defa Batı Kürdistan’a saldırıyı gündeme getirdi ve doğal olarak gözler yine CHP’ye döndü. Bir hafta kadar sessiz kalan CHP, yine şaşırtmadı ve ‘devletin sınır ötesi her operasyonunu’ desteklediğini söyledi. Hal böyle olunca tabii olarak CHP tezkereye neden hayır oyu verdi? sorusu sorulmaya başlandı.
CHP böyle bir kararın sahibi ise yani sınır ötesi her operasyonu destekleme düşüncesindeyse neden tezkereye hayır dedi, gerçekten de merak konusu. Öyle ya, eğer her operasyona destek verilecekse tezkereye de evet denilmesi gerekmez miydi? Elbette bu durumda akıllara bazı ihtimaller geliyor. Ya birileri devleti kuran parti olarak CHP’yi uyardı ve çizgiye çekti ya da -daha güçlü bir ihtimal- iktidar olmak istiyorsanız devletin bilinen politikalarına riayet edeceksiniz dedi. CHP Grup Başkan Vekili Engin Özkoç’un ‘devletin her operasyonuna desteklerini’ açıklaması ikinci ihtimali güçlendiriyor, hatta gerçek kılıyor. Neden mi? Çünkü CHP’nin bugünlerde tek gündemi iktidar koltuğuna oturmak da ondan.
Açık ki, CHP için hâlâ savunulacak, sahip çıkılacak bir devlet var. O devlet ki, deyim yerindeyse pul pul dökülüyor fakat buna rağmen CHP aklı, Kemalist akıl sahip çıkıyor. Çürüse de her gün daha fazla çürütse de devlete sahip çıkıyor, bizimdir diyor. Ondandır ki, dışarıdaki her operasyona destek açıklaması yapıyor, Erdoğan’a ‘Sen devlet değilsin’ deme gereği duyuyor. Tabii ki açıkça bu operasyonları iktidar yapmıyor, devlet yapıyor deyip neden bu saldırılara arka çıktığını da beyan ediyor. Yani kraldan daha kralcı bir tutum sergiliyor.
Şüphesiz, bu saldırıları Türk devlet aklı geliştiriyor, yani devletin şu ya da bu kanadı değil tüm kanatlar bu saldırıları destekliyor, birlikte organize ediyor. Bu aşamada, farklı olan ve daha fazla değerlendirilmeyi hak eden husus CHP’nin iktidar uğruna çizdiği, daha doğrusu çizmeye çalıştığı ‘demokratik rejime dönüş kandırmacası’ oluyor.
Bilindiği üzere, bir süredir CHP, ülkenin AKP eliyle bilinen rotasından çıktığını, başta demokratik karakteri olmak üzere laik ve sosyal kimliğinin ortadan kalktığını propaganda ediyor. İktidara gelirsek tüm bu alanlarda ülkeyi refaha ve huzura kavuşturacağız, diyor. Kuşkusuz, CHP’nin söylemlerinde en fazla dikkat çeken ve halk tarafından kabul gören yanlar demokrasi ve adalet vurguları oluyor. Teşbihte hata olmaz fakat bir dönemlerin Akp’si gibi CHP de şimdilerde oldukça üst perdeden vaatlerde bulunup halktan destek istiyor.
Fakat her geçen gün daha fazla görülüyor ki, CHP’nin vaat ettiği yeni bir şey yok. Kürt sorununun çözümünde iktidar gibi düşünen, dış politikada var olan hegemonik politikaları yetersiz gören, içeride genişletilmiş parlamenter sistem dışında herhangi bir söz söylemeyen CHP’nin asıl kavgasının koltuk kavgası olduğu netleşiyor. Sokaklardan, meydanlardan insanlar ‘Tek derdimiz parlamenter sistem değil’ diyedursun, CHP bildiği yolda yürümeye devam ediyor. Söylemde ayrı olduğunu söylüyor fakat uygulamada iktidardan pek de ayrılmadığını gösteriyor. Hatta öyle ki, birçok noktada, ortağı İyip’in söylemlerine bakılırsa’ var olanın da gerisine düştüğünü açık ediyor.
Haliyle, bu durumda CHP’nin yaratmak istediği alternatif iktidar algısı yerle yeksan oluyor ve toplum bunların da çare olmadığını görüp yönünü köklü çözüm vadeden güçlere dönüyor.
Görülüyor ki, iktidar uğruna devletin bilinen çizgisine tam teslimiyet ile sonuçlanan CHP duruşu dönüp dolaşıp kendisini vuruyor. Tezkereye hayır diyerek umut yaratan ve farklı görünen CHP, şimdi tezkereye fiilen evet diyerek iktidarı ayakta tutan savaş siyasetine karşı olmadığını söylüyor ve sıradanlaşıyor.