Ezgi Koman
“Türkiye’nin demokratikleşebilmesi için demokrasi ve insan hakları sorunlarını gerçek bir çatışma çözüm süreci ile çözmesi ve geçmişi ile yüzleşmesi gerekmektedir”.
“Türkiye’nin gerçek bir çatışma çözümü ile birlikte yeni ve demokratik bir Anayasaya ihtiyacı bulunmaktadır. Yeni ve demokratik Anayasa yapılmadığı sürece 1980 askeri darbesini yapan generaller tarafından yapılmış 1982 Anayasası üzerinde yapılacak değişikliklerin çözüm getirmesi mümkün değildir”.
“İfade özgürlüğü olmadan demokrasi olmaz. İfade özgürlüğü demokrasinin temelidir. Demokrasiye giden yolun açılabilmesi için ifade özgürlüğünün mutlaka sağlanması gerekir”.
“Türkiye’nin en önemli sorunlarından birisi devlet içi çete yapılanmalarının tasfiye edilmemiş olmasıdır”.
“Türkiye’de 2019 yılında yapılan yerel seçimler göstermiştir ki demokrasi, insan hakları ve barıştan yana güçlü bir siyasi ve toplumsal muhalefet bulunmaktadır. Siyasi ve toplumsal muhalefetin en geniş tabanda demokrasi ve insan hakları ilkesinde birleşik mücadele yürütmesi halinde verilecek mücadele ile Türkiye’nin demokratikleşmesi sağlanabilir”.
“Ayrımcılığın temelleri arasına etnik köken, cinsel kimlik, her türlü inanç veya inançsızlık eklenerek nefret söylemi yasaklanmalı ve nefret suçları yeniden düzenlenmelidir”.
“Cumhurbaşkanlığı’nın Anayasa 90. Madde uyarınca kabul edilen uluslararası sözleşmeden tek başına çıkma yetkisi bulunmamasına rağmen bunun gerçekleşmiş olması yeni tip keyfi ve belirsizlik rejiminin önemli bir göstergesi olmuştur. İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması mücadelemiz devam edecektir”*.
Bu cümleler, geçen hafta 36. kuruluş yıldönümünü kutlayan İnsan Hakları Derneği’ne ait. 1986 yılından bu yana insan hak ve özgürlükleri için çalışan dernek, yıldönümünde ayrıntılı insan haklarının tam olarak hayata geçmesi için tespit ve önerilerini yaptığı bir açıklamayla bir kere daha yineledi.
Evet, dernek tam 36 yıldır insan hakları mücadelesini sürdürüyor. Her ne kadar amacı “İHD’ye gerek duyulmayan bir dünya” ise de bu gerçekleşene kadar mücadelesinden vazgeçmeyeceğini de belirtiyor.
12 Eylül darbesinin hüküm sürdüğü sıkıyönetim koşullarında kurulan İHD; aktivistleri insan hak ve özgürlüklerini hayata geçirmek adına durmadan çalışmaları yürütüyor, raporlar yazıyor, ülkedeki ve dünyadaki insan hakları ile ilgili uygulamaları izliyor, bilimsel incelemeler ve araştırmalar yapıyor.
İHD tam 36 yıldır hak ihlallerine maruz kalanların başvurularını alıyor ve yargı süreçlerini takip ediyor, ihlale maruz bırakılanlara ve yakınlarına destek veriyor. Onlar için adaletin peşine düşüyor.
İHD, Türkiye’deki insan hakları ve demokrasi sorununa sebep olan temel problemlerden biri olan Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yollarla çözümü için çaba gösteriyor. Türkiye’nin geçmişi ile yüzleşmesi konusunda çalışmalar yürütüyor, cezasızlıkla mücadele ediyor, adaletin, eşitliğin, özgürlüğün ve barışın tesisi için çalışıyor. Yani İHD tam 36 yıldır, hiçbir ayrım gözetmeksizin her bir kişinin hak ve özgürlükleri için onca tehdide, onca baskıya ve engele karşın, 28 şubesi, 7 bin civarı üyesi ve binlerce gönüllüsü ile durmadan mücadele ediyor.
İHD’nin kuruluş yıldönümünde rastlantısal olarak felsefeci Gilles Deleuze’ün bir videosunda, insan hakları üzerine konuştuğu bir bölümün Burcu Yalım tarafından yapılan çevirisini okumuştum. Deleuze şöyle diyordu: “Adalete seslendiğinizde –adalet diye birşey yoktur, insan hakları diye birşey de yoktur. Önemli olan içtihattır: hakların icadı, yasanın icadıdır. Öyleyse bize insan haklarını hatırlatmakla ve insan haklarını ezbere sayıp dökmekle yetinenler, budalalardır. Bu bir insan haklarını uygulama sorunu değil. Bu, her bir vakada, şunun ya da bunun artık olanaklı olmayacağı ‘içtihatlar’ icat etme sorunudur. Bu da çok farklı bir şeydir”**.
Deleuze insan haklarının bir “içtihat” yani “jurisprudence” icat etme olduğunu söylerken tam ne demek istedi ve ben tam olarak anladım mı henüz bilmiyorum ama… Türkiye’nin insan hakları hareketinin ve mücadelesinin kurucu örgütü İHD’nin 36 yıldır yılmadan, hiç vazgeçmeden insan haklarının yaşamın temel içtihatlarından olması için uğraştığını biliyorum… İyi ki varsın İHD!