Başkalaşan olduğu gibi artık başkasının olan bazı kavramlar var. Başlangıçta bir ihtiyaç olurken, sonradan bir silaha dönüşebilir. Dünya bu, her şey değişmeye mecburdur. Geçmişten günümüze bazı şeyler ise asla değişmez. Kişiler, ülkeler, diller ve dinler değişir ama kendisi yerinde diretir. Hukuk da bunlardan biri.
Hukuk yani adalet insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanın yarattığı bir şey olduğu için de insan var oldukça sürer bu. Pek tabii, geniş bir kavramdır ve uygulama biçimi de çeşit çeşittir. Diyelim ki bir yerde adaleti tesis eder, bir başka yerde ise zalimleri teselli eder. Evet, zalimlerin hukuku da var. İşte biri veya birileri de çıkar bunu faş eder; şiir, tiyatro, belgesel, roman, resim ve daha birçok alanda.
Gölge Tiyatro Topluluğu’nun Otopsi adlı oyunu da hukukla yani efendinin hukukuyla günümüze değiniyor. Bertolt Brecht’in 1930’larda yazdığı ‘Kuraldışı ve Kural” adlı oyunundan Rewşan Apaydın’ın uyarladığı ve Cenk Dost Verdi’nin yönettiği Otopsi oyunu şu günlerde birçok yerde sahneleniyor. Geçtiğimiz günlerde ise Moda Sahnesi’nde izleyici ile buluştu.
Bir petrol anlaşması yapmak üzere yola koyulan tüccarların ve onların eşyalarını taşıyan hamalların hikâyesini konu alan oyunun kalabalık bir oyuncu kadrosu var. Hasan Yavuz, Kader Toprak, Umut Şahin, Kaddafi Ünal, Rojbin Özmen, İbrahim Ekin ve Aysel Kılıç’ın rol aldığı oyun tüccarların ve hamalların bir yolculuğu ile başlıyor. Yani efendinin hukuku ve kölenin hukuku.
Hukuk özellikle Türkiye üzerinden baktığımızda çeşitleniyor; Burjuva hukuku, sömürge hukuku, erkek hukuku, düşman hukuku ve bunlarla bağlantılı olarak devletin hukuku. Hukuk bir bakıma bir ihtiyaç olarak insan evladı tarafından her yerle temas ediyor. Nihayetinde hukuk adaletli olmakla meşhurdur ama artık ezenin hukuku tüm dünyada kararlar alıp verdiği için başkalaşmış ve başkasının olmuştur.
Otopsi oyununda da bir cinayet üzerinden hukuk eleştirisi yapılıyor. Anarşist düşünür ve eylemci Mihail Bakunin’in “Hukuk iktidarın fahişedir” sözü şu günlerde her güncel haberde karşımıza çıkıyor ve biz bu sözün altını çiziyoruz. Yine tutsak olan ve kendisi de bir hukukçu olan Selçuk Kozağaçlı’nın, “Hukuk diye helvadan put yapmışsınız, acıkınca yiyorsunuz” sözü ya da Kobanê Davası’nda uygulanan sömürge hukuku ilk akla gelenlerden. Ezilene yönelik şiddeti türlü hilelerle aklayan hukuk meselesi artık bizim için sıradan ve bazen biz bu hukukla yargılansak da yargılayanların kim olduğunu biliyoruz.
İş cinayetlerinde katledilen işçiler, nefret cinayetleri, erkek şiddeti, devletin şiddeti ve yine bununla bağlantılı olarak ezilenin şiddetinin yani bir özsavunmanın kriminalize edilmesi. Otopsi oyununu izlerken tüm bunlar ve örnekleri gözlerimizin önünden geçiyor. Kürtlere, Alevilere, gayrimüslimlere, LGBTİ bireylere, kadınlara, işçilere, çocuklara yani devletin hedef gösterdiği ve tehdit olarak gördüğü kesimlere yönelik şiddetin hukukla bağını ortaya koyan bu oyun, her ne kadar 1930’larda yazılmış olsa da güncelliğinden taviz vermiyor. Çünkü efendinin cinayeti, hırsızlığı ve gaspı mahkeme salonlarında yasalarla aklanıyor.
Oyuncuların senkronize bir şekilde kırbaçlanırken Avusturya İşçi Marşı’nı mırıldanmaları ile başlayan oyun bizi bir mahkemeye kadar götürüyor. Her şey efendinin çıkarı ve güvenliği için. Yasalar ve yasa koyucular bu konularda mahirdir. İşte bu yasa ve yasa koyucuların adalet sistemini, manipülasyonunu dert edinen akıcı diyaloglarla oyundan gözünüzü ayıramıyoruz.
Bazen görmek yani şahit olmak gerekiyor. Medyada gördüğümüz bir olayı Otopsi oyununda görebiliyoruz, görmeliyiz de. Bu yüzden Otopsi oyununun şu günlerde sahnelenmesi ayrıca kıymetli. İmkanı olan izlesin. Bunun için Gölge Tiyatro Topluluğu’nun dijital medya hesaplarından oyun takvimini takip edebilirsiniz. Alkışı bol, seyircisi çok olsun.