İnsanlar birlikte yaşamaya başladığı neolitik dönemden bu yana karşısında hep bir “öteki” yaratarak bugüne kadar gelmiştir. İlk insan için “öteki”, doğanın anlaşılamaz yapısal özelliği olmuştur. Anlayamadığı ve dolayısıyla sürekli mücadele içinde olduğu doğa olaylarının insanın yaşamını zorlaştırması nedeniyle doğa ile mücadele içinde olan insanlar yorumlayamadığı ve baş edemediği olaylar nedeniyle tapınma geleneklerini ortaya çıkarmaya başlamışlardır.
Yenemedikleri hayvanlar, şimşekler, gök gürültüsü, depremler, yanardağlar, gece ortaya çıkan ay ve elbette ona yaşam verdiğini gördüğü güneş tapındıkları tanrılar olurken, birlikte yaşamanın insan için tek seçenek olduğunu keşfedip ilkel komünal bir yapıyı var ederek toplumsallaşmaya başlamışlardır.
Toprağa bağımlı yaşama geçtikten sonra köleci ve feodal toplumlarda da tapınma yönelimleri pek değişmese de sınıfların ortaya çıkmasıyla birlikte insanlar için birçok öteki peydalanmıştır. Her toplum kendi tanrısını var ederken bu yolla yeni bir öteki daha ortaya çıkarmış ve din savaşları başlamıştır. Artık feodal beyler din olgusunu büyütüp onun arkasına gizlenip daha çok toprak için insanları savaşlara sürmüş ve köleleştirmişlerdir.
Feodal beylerden sonra patronlar yani kapitalizm kapıya dayanmış ve ötekilerle dolu bambaşka bir dünya yaratmıştır. O kadar çok öteki vardır ki artık, insanlar darmadağın edilirken kapitalizm bir başka şeyi de yani kendi mezar kazıcısını da kendi karşıtı olarak ortaya çıkarmıştır, yani işçi sınıfını! Artık içinde bulunulan çağ devrimler çağıdır ve patronlar artık hiç rahat değillerdir ve birçok yerde yaşamın kıyısına atılmış haldedirler. Bunu sağlayan sosyalizm, kapitalizmi geçici de olsa alt etmeyi başarmıştır.
Sosyalizmin birçok yerde iktidar olduğu dönem içinde kapitalizm boş durmamış ve sosyalizmi çözmeyi başarmıştır. Paris komününden bu yana yani yüz elli iki yıldır artık bir tek “öteki” yaşamımızda yer tutmaktadır; o da patronlardan başkası değildir. Patronların “öteki”si işçiler ve emekçi halklarken, işçi ve emekçiler için “öteki” ise sadece patronlardır yani kapitalizmdir artık. Ancak sonraları patronlar için ‘öteki’ olan bir şey daha ezilenler tarafından farkedilmeye başlanmıştır.
Evet, doğanın da patronların gözünde bir “öteki” olduğu işçi ve emekçilerce görülmüştür artık. İşçilerin ve emekçi halkların kanını içercesine sömürüye uğratan kapitalizmin aynı biçimde doğayı da sömürüye tabi tutmasından dolayı yaşanan yok oluşlar sonucu işçiler, emekçi halklar ve doğa bir yanda; kapitalizm ise öte yanda konumlanmıştır. Artık yaşamımızda iki cephe vardır ve büyük olan, güçlü olan, çok olan işçiler, emekçi halklar ve doğa bir yanda, patronlar yani kapitalizm diğer yanda.
Evet o kadar çoğuz ki patronların yani kapitalizmin bizi yenmesi mümkün değil. Patronlar için öteki olanlar yani Kürtler, Türkler, Ermeniler, Çingeneler, Boşnaklar, Çerkesler, Gürcüler, Araplar yani tüm ezilen halklar o kadar fazlayız ki. Karıncalar, kuşlar, ayılar, balıklar, arılar ve diğer hayvanlar o kadar çoğuz ki! Dağlar, ovalar, topraklar, tepeler, ormanlar, ağaçlar, çiçekler, güller o kadar çoğuz ki. Denizler, dereler, akarsular, göller, bulutlar, hava ve su o kadar büyüyüz ki bizleri kimse yenemez, sömüremez, katledemez, yok edemez, kirletemez, yeterki çok olduğumuzun, güçlü olduğumuzun farkında olalım!
Karşımızdaki bizleri ötekileştiren, sömüren, kanımızı emen kapitalizmi tükürüğümüzle boğabilir ve tarihin kirli sayfalarına geri dönmeyecek biçimde gömebiliriz. Bizleri bölen, birbirimize düşman yapan, bizleri birbirine kırdıran bir avuç sermaye gücünü, patronları yani kapitalizmi yenmek bir zorunluluktur artık. Onların bizlere reva gördüğü kırıntılarla beslenip onların semirmesini izleyemeyiz. Ormanları, ağaçları, toprakları, suları, havayı kirletip yok eden kapitalizme daha fazla katlanmak zorunda kalırsak, yaşamın yani yukarıda saymaya çalıştıklarımızın yani ötekilerin yani bizlerin sonu yakındır artık. Milyarlarca yılda var olmuş ve milyonlarca yıldır içinde yaşadığımız dünyadaki yaşamı sonlandırmaya hazırlanan kapitalizme başkaldırmak zorundayız. Ya onlar tarihin kirli sayfalarında yerini alacak ya da bir avuç sömürgenin çıkarlarına hep birlikte kurban gideceğiz. Ancak buna izin veremeyiz. Ya kapitalizm gidecek ya da yaşam bitecek. Bunun dışında bir üçüncü yol yok artık.