Ayasofya ile yeniden hatırladık ya… Türk milleti Fatih denilen padişaha bayılıyor.
Bayılsın.
Bayılsın ama bazı hakikatleri de bilsin.
Mesela şu bilgi aşırı milliyetçi Türk kardeşlerimiz için ilginç olabilir:
Osmanlı ordusu İstanbul’da kimlerle savaştı? Bizim ezberci hazır cevap: Yedi düvelle…
Bu defa sanırım tutturdu. İnanmayacaksınız ama, Fatih yalnız Bizans İmparatoru’yla savaşmadı. Osmanlı topraklarında “hak iddia eden” Türklerle de savaştı. Saltanatta söz sahibi olan Orhan adlı Müslüman ve de Türk oğlu Türk Şehzade Bizans İmparatoru ile birlikte ordusunun başında Fatih’in ordusuna karşı savaştı ve o savaşta bazı Türklere göre “şehit” düştü, bazı Türkler onun öte tarafa dinsiz, imansız gittiğine inandı. Buyurun size muamma dolu bir soru: İstanbul’u kim kimlerden aldı?
Bir de “neyle aldı?” sorusu var. Maalesef İstanbul’un zaptında asıl rolü oynayan ve bizim Türklerin “Fatih’in topu” diye bildiği top Bizans’tan Osmanlı’ya para karşılığı kaçan bir Macar mühendisin topuydu. Yani “yerli ve de milli” değildi. Urban’ın topu olmasaydı, Fatih İstanbul’u kuşatmaya muhtemelen kalkışmayacaktı.
Hadi bu neyse de, bu işin içinde daha beteri de var.
Fatih Mehmet, İstanbul kuşatması esnasında daha henüz çocuk denecek yaştan ergenliğe yeni adım atmıştı. Ona akıl veren çok önemli iki kişi vardı. Birisi öz be öz Türktü. Adı Halil Paşa’ydı. Bu Türk, Fatih Mehmed’i iki defa tahttan indirmiş, padişahlıktan bıkan babası Murat’ı yeniden tahta oturtmuştu. Daha sonra “Fatih” olacak olan Mehmed bu Türkten nefret ediyordu.
İkinci kişinin adı Zagonos idi. Mehmed’i küçük yaştan beri yetiştiren koruyan bu kişi idi. Fatih ona büyük güven duyuyor, her konuda akıl danışıyordu.
İstanbul kuşatması bir ara zora girdi. Divan toplandı. Halil Paşa kuşatmayı İmparatoru haraca bağlama karşılığında kaldırmayı ve geri çekilmeyi önerdi. Zagonos ise savaşa devamdan yanaydı. “Ölmek var dönmek yok” filan diyordu. Fatih, Halil Paşa adındaki Türkten şüphe duyuyordu. Zagonos’un düşüncesini onayladı.
Zagonos Türk değildi. Üstelik İstanbul’un Rumlarındandı.
Fatih Türk ve Müslüman Halil’i dinleseydi, Rum ve Hıristiyan Zagonos’u dinlemeseydi, bugün belki de Ayasofya’da hala çan çalıyor olacaktı.
Fatih de zaten bunu bildiği için, fetihten hemen sonra Halil Paşa’yı idam etti. Mesela Devlet Bahçeli’ye soralım: “Fatih’in yerinde olsaydın Türk Halil’i mi dinlerdin, Rum Zagonos’u mu?” Erdoğan’a soralım: “Fatih’in yerinde olsaydın Müslüman Halil’i mi idam ederdin, Hıristiyan Zagonos’u mu?” Zor sorular…
Ama dikkatinizi istirham edeceğim. Fatih Sultan Mehmed Han Hazretleri sadece Türk ve Müslüman Halil Paşa’yı idam etmekle yetinmedi. Türk kardeşlerime üzülerek duyuruyorum:
İstanbul’u Rumlardan ve Osmanlı’yı da “Türklerden kurtardı”.
Aman aman, sakın ha, ben demiyorum. Durun, telaş etmeyin, yerinizden zıplamayın, rahatlayın ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en meşhur Osmanlı Tarihçisi Ord. Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın resmi “Osmanlı Tarihi” adlı eserinin Birinci Cildi’nin 499. sayfasından şu satırları hep birlikte okuyalım:
“İstanbul’un fethini meteakip Halil Paşa öldürülüp diğer Türk beyleri işbaşından uzaklaştırılınca, meydan devşirmeden yetişmiş olanlara kalmış ve bundan sonra tam manasıyla Osmanlı Saltanatı başlamıştır.”
Uzunçarşılı, işte böyle, açık açık yazabilmiş. Yeni baskı 1982. Faşist cunta var. Osmanlı devletinin Fatih’e kadar Türk devleti olduğunu, İstanbul’un fethi ve Türk beylerinin devletten tasfiyesi ile birlikte bu devletin “Türk devleti” olmaktan çıkıp, gerçek anlamda “saltanat devleti” haline geldiğini, yani “Oğuzların Kayı Boyuna ait” bir “etnik devlet” olmaktan çıkıp, “soy sop sulale devleti” haline geldiğini işte böyle anlatmış.
Şu sıralar Erdoğan rejiminin yarı-resmi organı Yeni Şafak yazarları “Hilafet” diye bağırıp çağırmakta, Kemalistlerle bitmeyen kavgalarında onları “Selanik Dönmesi” diye yerden yere vurmakta, bunları yaparken, İstanbul’un fethiyle birlikte Osmanlı devlet bürokrasisinin bizzat Fatih tarafından Türklerden arındırıldığını, “devşirme” unsurların eline geçtiğini unutmakta.
Her neyse, biz soralım:
Erdoğan 24 Temmuz günü Ayasofya’da Fatih Sultan Mehmed’in yanı sıra, onun iki akıl hocasından hangisinin ruhuna “Fatiha” okudu?
Halil Paşa’nın mı yoksa Zagonos Paşa’nın mı?
Müslüman Türk milleti, o gün neye şükretti?
İstanbul’un Rumlardan “kurtarılmasına” mı, yoksa saltanatın Türk beylerinden kurtarılmasına mı?