Abdullah Öcalan, Erdoğan’ın rahmetle andığı Enver Paşa’nın içinde yer aldığı İttihat ve Terakki’nin ‘örtülü-gizli soykırım rejimi’ olduğunu belirterek, bu fikirlerinin halen iktidarda olduğuna işaret etmişti
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 6 Ağustos’taki kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, Enver Paşa’yı andı. Erdoğan, “Ömrü harp meydanlarında geçen, son nefesini savaş meydanında veren Türk-İslam ittihadının büyük mücahidi Enver Paşa’yı bu vesileyle bir kez daha rahmetle yad ediyorum” ifadelerini kullandı.
Erdoğan’ın “rahmetle” andığı Enver Paşa, Ermeni, Süryani ve Pontos Rumları’na dönük katliamlarla bilinen bir isim. Ayrıca İttihat ve Terakki Fırkası’nın askeri kanadının önde gelen isimlerinden biri.
Günümüz siyasetçileri tarafından sık sık gündeme getirilen İttihat ve Terakki Fırkası, Osmanlı’nın son dönemlerinde gizli bir yapılanma olarak kuruldu. İtalya’da faaliyet gösteren Mason Teşkilatını örnek alarak örgütlenen İttihat ve Terakki Fırkası, 1895’te Ermenilerin büyük yürüyüşünü sabote ederek, Ermeni ve Müslüman halkını karşı karşıya getirdi. Üç gün boyunca yaşanan çatışmalar sonrası bu yapılanmanın birçok üyesi tutuklandı. Birçok kişi ise Ortadoğu ve Avrupa ülkelerine giderek, buradaki faaliyetlerini genişletmeye devam etti. Yapılanma daha sonra aynı zamanda bugünkü adıyla Kara Harp Okulu’nda örgütlenmeye devam etti.
Grup, daha sonra Fransa’da “Jön Türk” adında bir kongre düzenledi. Bu kongre, Adem-i Merkeziyetçi sistemi savunanlar ile milliyetçiliği-merkeziyetçiliği savunanlar arasında geçti. Milliyetçiler daha sonra İttihat ve Terakki adında varlıklarını sürdürdü. Mustafa Kemal tarafından kurulan Vatan ve Hürriyet Cemiyeti de daha sonra bu yapılanmayla birleşti. Hala tam olarak aydınlatılmayan pek çok suikast, katliam ve olayda yer alan bu yapılanma, tarih sayfalarında “Bâb-i Âli baskını” olarak bilinen askeri darbeyi düzenledi. Enver Paşa liderliğinde 23 Ocak 1913’te yapılan bu darbeyle yönetim ele geçirildi.
Enver Paşa ve Teşkilat-ı Mahsusa
Enver Paşa, daha sonra istihbarat ve propaganda işlerini yürüten Teşkilat-ı Mahsusa’yı kurdu. Türkçü-İslamcı görüşlerini savunan yapılanma, yurt içi ve dışında çeşitlik suikastlarda yer aldı. Serbesti Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Hasan Fehmi de bu yapılanma tarafından İstanbul’da katledildi. Bu yapılanma, aynı zamanda bir milyona yakın Ermeni’nin katledildiği ve milyonlarca Ermeni’nin sürgün edildiği soykırımda da yer aldı.
Abdullah Öcalan değerlendirmeleri
PKK Lideri Abdullah Öcalan, İmralı görüşmelerinde tarihsel gelişmeler kapsamında Enver Paşa ile İttihat ve Terakki’yle ilgili geniş değerlendirmelerde bulunmuştu. Abdullah Öcalan, 2010 ve 2011’de avukatlarıyla yaptığı görüşmelerde, AKP ile İttihat ve Terakki arasındaki benzerliklere de dikkat çekmiş ve “Bir ulusun küçük bir iktidarı için ya da bir ulusun iktidarını sürdürmesi için herkesi feda edebilecek bir zihniyet” olarak nitelendirmişti. İttihat ve Terakki’nin Yahudiler tarafından yönetildiğini söyleyen Öcalan, “Jön Türk hareketi önemli oranda Yahudilerin etkisindedir ve bir Yahudi hareketi gibidir. Bazı arkadaşlarım da beni bu konuda bilgilendirdiler. Jön Türk hareketiyle ilgili okuduğum bir kitaptaki 1910’daki gelişmeler-belgeler de bunu göstermektedir: Bu tarihte bir İngiliz elçisinin İngiltere’ye gönderdiği bir raporunda Yahudilerin İttihat ve Terakki’yi ele geçirdiğini ve yönettiğini belirtmektedir” demişti.
‘Hitlere fikir babalığı yaptılar’
Cumhuriyetin kuruluşuna kadar bu yapılanmanın Almanya tarafından desteklendiğini dile getiren PKK Lideri Öcalan, “Beyaz Türklerin uyguladığı faşizm diğer tüm farklılıkları yok sayıyor. Bir ulus inşa etme adına bütün farklı dil ve kültürler, kimlikler ve inançlar tek tipleştirilmeye çalışılmıştır. Bu İttihat ve Terakki faşizmi, Hitler faşizmine bile fikir babalığı yapmış, Hitler faşizmini cesaretlendirmiştir. Hatta Osmanlı-İttihat ve Terakki döneminde yapılan Ermeni kırımını Nazi Almanya’sı kendine örnek almıştır, bundan feyz almışlardır. Hitler, faşizmi bunlardan öğrenmiştir. İttihat Terakki ile birlikte faşizm kurumsal olarak ideoloji ve iktidar alanında yer etmiştir. Enver Paşa gibi ittihatçıların çoğunda bu zihniyet egemendir” ifadelerini kullanmıştı.
Yapılanmanın sonraki süreçte İngilizler tarafından desteklenmeye başlandığını ifade eden Abdullah Öcalan, İttihat ve Terakki’nin Mustafa Kemal’e yönelik tutumuna da işaret ederek, “Mustafa Kemal, Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren biraz bağımsız kalmaya çalışmıştır. İşte İngiliz yanlıları olan İsmet Paşa ve Fevzi Çakmak gibi ittihatçı kadrolar tarafından Mustafa Kemal’in etrafı kuşatılmış ve etkisiz hale getirilmiştir. Bundan dolayı Mustafa Kemal, İngilizlere yakınmış gibi görünmek zorunda kalmıştır. Hatta Mustafa Kemal’in ölümü bile şüphelidir” diye kaydetmişti.
‘Tasfiye AKP eliyle yürütülüyor’
İngiltere’nin sonraki süreçte ABD ile birlikte AKP’yi desteklemeye başladığını vurgulayan Abdullah Öcalan, şu tespitlerde bulunmuştu:
“AKP’nin arkasında Anglo-Sakson siyaseti vardır. Londra merkezlidir. AKP İngiltere’de kuruldu. Bunun çok iyi bilinmesi gerekiyor. 2000’den bu yana da tasfiyeyi AKP eliyle yürütüyorlar. CHP-MHP çizgisi Beyaz Türkçülük faşizmidir. Bunların Kürt sorununa bakış açısı inkar ve imhadır, bu nettir. Ama AKP’nin yaptığı da Yeşil Türkçülük faşizmidir. Bunlar çözümden ziyade; çözüyormuş gibi görünüp, tasfiyeyi örüyorlar, yürütüyorlar. Bu nedenle bu politika çok daha tehlikelidir. Bu İngiliz siyasetidir. Kökenleri ta 1550’lere kadar gidiyor. İngilizler, İspanya’ya bu politikayla müdahale ettiler, önce Portekiz’i kopardılar. Basklıların durumu da bunun sonucudur. Avusturya ve Macaristan imparatorluğunu da Prusya’yı kullanarak zayıflatıp çökerttiler. Yine Osmanlı İmparatorluğu’nu bu politikalarla dağıttılar.”
Abdullah Öcalan, İngiltere’nin amacına ilişkin de şunları belirtmişti:
“İşte Kıbrıs’ta, Ermenistan’da, Yunanistan’da yaptıkları gibi küçük bir Kıbrıs, küçük bir Yunanistan, küçük bir Ermenistan yaratarak bu halkları kendilerine bağladılar. Bunun benzeri, Kürtler üzerinde de deneniyor. İşte Güney Kürdistan’da kendi kontrollerinde küçük bir Kürt ulus-devletçiği yaratıp, bütün Kürtleri oraya bağlamayı ve oradan kontrol ederek kendi politikalarının hizmetine koşturmayı amaçlıyorlar. Bunu Diyarbakır’da da geliştirmek istiyorlar. Bunun için de bağımsız duruşu olan ve özgür iradeli Kürt’ü temsil eden Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etmeyi hedefliyorlar. AKP de içine aldığı Kürtler eliyle bu politikayı yürütmeye çalışıyor. Aslında açılım denilen proje de bu politikaların yürürlüğe konulmasıdır.”
‘AKP modern Hamidiye Alaylarını geliştiriyor’
Abdullah Öcalan, aynı dönemde yaptığı değerlendirmelerde aynı zamanda şu vurgularda bulunmuştu:
“AKP uluslararası sermayenin de desteğiyle Kayseri-Konya merkezli İslam-Türk -daha önce Türk-İslam’dı şimdi İslam-Türk- zihniyetini yapılandırıyor, Kürtleri de bu sisteme yedeklemek istiyor. Yani Hamidiye Alaylarının bir tür güncellenmesiyle karşı karşıyayız. Abdulhamit bunu koruculuk temelinde yaptı. Ama AKP modern Hamidiye Alaylarını geliştiriyor; özellikle ekonomik ve kültürel yozlaşma anlamında uyguluyor. Ekonomik sebeplerle tecavüz kültürü geliştiriliyor. Ekonomi alayları, kültürel alaylar, siyasal alaylar şeklinde kapsamlı bir soykırım söz konusudur. Ekonomik anlamda bazı aileleri palazlandırıp kendilerine bağlıyorlar.”
‘Örtülü-gizli soykırım çeteleri’
İttihat ve Terakki’den bu yana Türkiye’de “yüz yıllık bir çete kültürünün” olduğunu vurgulayan Abdullah Öcalan, “İktidarda olmasalar da iktidar adına cinayetler, katliamlar işliyorlar. Ben bunlara ‘örtülü-gizli soykırım çeteleri’ diyorum. İttihat ve Terakki’den bugüne kadar gelen gelenek ‘örtülü-gizli soykırım’ rejimidir. Enver Paşa’nın amcası Halil Paşa, ‘İttihat Terakki adı geçmesin, İttihat Terakki adına olmasın diye biz yöntem olarak şunu geliştirmiştik. Yunanlı askerlerin kılığına girip cinayetler işlerdik. Bu cinayetleri Yunanlılara mal ederek, Yunanlılar adına işlenmiş gibi gösterirdik, üzerlerine Yunan isimleri yazılı mektuplar bırakırdık’ demektedir” diye belirtmişti.
‘Bu bir iktidar savaşıdır’
Avukat görüşmelerinde söz konusu yapıların Türkiye’yi esir aldığını belirten Abdullah Öcalan, şunları dile getirmişti:
“İşte Hizb-i kontra, Türk İntikam Tugayı, TİT deniyordu. İşte Akın Birdal’in vurulması vardı. Bu ölümleri bile anlamıyorlar. AKP’nin bugün temsil ettiği birinci kimlik ‘Türklük’, ikincisi ise ‘İslam’, yani ‘Türk-İslam’dır. AKP bugün bu iki kimliği yani Türk-İslam kimliğini temsil etmektedir. AKP ile bu çeteler arasındaki savaş da bir iktidar savaşıdır. Yoksa sanıldığı gibi statükoya karşı, yeni, değişimci bir mücadele değildir. Bu bir iktidar savaşıdır, ben buna ‘çeteler savaşı’ diyorum. Savaşı kazanırsa diktatörlüğünü ilan edecektir. Bu hegemonik savaşı kaybederse işte bahsedilen Yüce Divan yolu gözükür, yargılanır. AKP de bütün bunların bilincindedir. AKP diktatörlüğe doğru gidiyor. Bütün gelişmeler bunu gösteriyor.”
İki hegemonyaya karşı üçüncü yol’
PKK Lideri Öcalan, değerlendirmelerinde söz konusu yapıların karşısında olduğunun altını çizerek, “Türkiye’de bugüne kadar ortaya çıkan iki türlü hegemonik güç anlayışı var. Birincisi CHP’nin başını çektiği laik-cumhuriyetçi hegemonya. İkincisi ise AKP’nin başını çektiği Türkçü-İslamcı hegemonya. Biz bu iki hegemonyayı da reddediyoruz. Bizim geliştirmeye çalıştığımız üçüncü yol, demokratik modernite anlayışıdır-yoludur. Bizim demokratik modernite anlayışımızda insan haklarına saygılı, demokratik yasal-anayasal bir sistem vardır. Özgürlükçüdür. Özgür yurttaşı hedefler. Biz ne federalizm istiyoruz ne konfederalizm istiyoruz. Ayrı bir devlet de istemiyoruz. Bir devlet verseler de kabul etmeyiz. Biz halk olarak, Kürtler olarak Cumhuriyet içinde demokratik haklarını kullanabilen özgür yurttaşlar ve özgür toplum olarak birlikte yaşamak istiyoruz” demişti.
Haber: Mehmet Aslan\MA