Şemdinli’deki Umut Kitabevi’ni bombalayan JİT elemanları suç üstü yakalanmalarına rağmen zaman içinde tahliye edildi. Kitabevinin sahibi Seferi Yılmaz, Ergenekon-AKP anlaşmasıyla ilk intikamın Şemdinli davasından alındığını, ispat edilen JİTEM’in aklanmak istendiğini vurguladı
Türkiye tarihinde benzer örneklerine çokça rastlanılsa da derin devletin ilk kez suçüstü yakalandığı Hakkari Şemdinli’deki Umut Kitabevi’ne dönük 9 Kasım 2005 tarihinde gerçekleştirilen bombalı saldırının üzerinden 13 yıl geçti. Siyaset, mafya ve polis üçgeninde kurulan kirli ilişkilerin Susurluk skandalı ile açığa çıkması sonrası yeni bir yapılanmaya giden derin devletin ilk icraatlarından biri bu saldırıydı. Saldırının failleri bugün hala cezalandırılmış değilken, onların arkasındaki derin devlet yapılanmasının teşhir edilmemesine dönük karartma girişimleri olayın daha ilk anlarından itibaren başladı. O dönem iddianameyi hazırlayan savcı Ferhat Sarıkaya’nın bugün tutuklanması ve olayın yaygın medya tarafından ‘Şemdinli kumpası’ olarak verilmeye başlanması da karartmanın bir başka boyutu oldu.
Jandarma İstihbarat Teşkilatı (JİT) elemanları Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile itirafçı Veysel Ateş tarafından organize edilip, gerçekleştirilen saldırıda kitabevinin sahibi Seferi Yılmaz sağ kurtulurken, Mehmet Zahir Korkmaz isimli yurttaş hayatını kaybetti, Metin Korkmaz ise ağır yaralandı. Şemdinli halkı, astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz’i suçüstü yakaladı. İkisinin üzerinde askeri kimlik, araçlarında ise kroki ve silahlar bulundu. Hakkari Jandarma Komutanlığı’na ait 30 AK 933 plakalı Renault 19 marka otomobilin bagajında yine 3 kalaşnikof, 10 şarjör, bomba malzemeleri, polis ve asker yelekleri bulundu.
Yakalanarak jandarmaya teslim edilen zanlıların daha sonra serbest bırakılması üzerine Şemdinli halkı günlerce sokaklara döküldü. Olay yerinde inceleme yapan savcı ve dönemin CHP Milletvekili Esat Canan’ın üzerine ateş açılması sonucu 1 kişi daha yaşamını yitirdi. Yüksekova’da yapılan protestolarda ise İslam Bartın, Ergin Mengeç ve Abdulhalik Geylani isimli yurttaşlar polis kurşunlarıyla öldürüldü.
Büyükanıt’ın ‘iyi çocukları’
Olaya dair soruşturmanın başladığı dönemde Kara Kuvvetleri Komutanı olan Yaşar Büyükanıt’ın, faillerden Astsubay Ali Kaya için kullandığı “Tanırım, iyi çocuktur” sözlerinden sonra Van Cumhuriyet Başsavcılığı harekete geçti. Savcılık, Büyükanıt ve bazı subaylar hakkında “yargıyı etkileme teşebbüsünden” soruşturma başlattı. Genelkurmay Genel Sekreterliği, Büyükanıt ve bazı subaylar hakkında soruşturma açılmasına tepki göstererek, durumu “Orduya yargı eliyle darbe girişimi” olarak nitelendirdi. Dönemin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurumu (HSYK), Şemdinli Davası savcısı Ferhat Sarıkaya’yı 20 Nisan 2006’da meslekten attı.
12 Eylül 2010’da yapılan Anayasa değişikliği sonrasında Gülen Cemaati’nin etkili olduğu HSYK, Sarıkaya’yı 26 Nisan 2011’de tekrar mesleğe kabul etti ve Ankara Cumhuriyet Savcısı olarak atadı. Saldırıya dair Van 3. Ağır Mahkemesi’nde açılan davada, 19 Haziran 2006 tarihinde sanık astsubaylar Kaya ve İldeniz ile itirafçısı Veysel Ateş’i ‘insan öldürmek’, ‘örgüt kurmak’ ve ‘insan öldürmeye teşebbüs’ suçlarından 39 yıl 5 ay 10’ar gün hapis cezası verildi. Ardından başlayan itirazlarla mahkemeler arasında gidip gelen, sanıkların bir tahliye edilip bir tutuklandığı dosyada en son 2012’de sanık astsubaylar ile itirafçıya yeniden 39 yıl 5 ay 10’ar gün hapis cezası verildi. Ancak 15 Temmuz sonrası sanık avukatlarının başvurusu kabul edilerek yeniden yargılama kararı verildi.
Katiller aramızda
Van 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen son duruşmada ise mahkeme önce tutuklu bulunan 3 sanığa ‘örgüt kurmak’ suçundan beraat, ‘insan öldürmek ve yaralamak’ suçundan dosyanın tekrar görülmesine karar vererek, tahliye etti. HSK tarafından 1 Kasım’da meslekten ihraç edilen sonrasında ‘FETÖ üyeliği’ suçlamasıyla gözaltına alınan Sarıkaya’nın gözaltı süresi uzatıldı. Sarıkaya hakkında ayrıca, “Resmi belgede sahtecilik, görevi kötüye kullanma, iftira” suçlamalarıyla Van Erciş Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı.
‘Üç kafadarın işi gibi gösteriliyor’
Sahibi olduğu kitabevi bombalanan, Şemdinli Belediye Eşbaşkanı seçilmesi sonrası yerine kayyum atanıp, cezaevine konulan ve bir süre önce tahliye edilen Seferi Yılmaz, saldırıya dair 13 yıldır devam eden hukuksuzluk sürecinin, bugün Ergenekon-AKP ortaklığı ile devam ettiğini vurguladı. Dava savcısının şu anda gözaltında olmasının yaşananların gerçekliğini ortadan kaldırmadığına işaret eden Yılmaz, “Suç delilleri, tanık ve belgeler ortada. Bu iddianameden sonra kaç heyet değişti? Cezayı veren başka bir mahkeme. Heyetin düşüncesi ne olursa olsun delillere dayanarak bir hüküm verilmişti.
Şimdiki bu çabalar Ergenekon-AKP ortaklığı sonucunda diğer JİTEM davalarında olduğu gibi aklama çabasıdır. Bu ortaklık ile güçlenen Ergenekon’un ilk işi Şemdinli davasının intikamını almak oldu. Şuanda yaşanan hukuksuzlukta bu intikamın devamıdır” dedi. Davanın ise kamuoyu baskısı ile açıldığını belirten Yılmaz, şunları dile getirdi: “Ancak yargılama süreci başlar başlamaz olay sanki üç kafadarın işi gibi gösterildi.
Örgütlü bir olay olduğu kabul edilmedi. Adli bir vaka olarak ele alındı. Bunlar örgütlü bir suçtu. Bu kişilerin Hakkari İl Jandarma Komutanlığı tarafından görevlendirildiklerine dair görev kağıtları var. Van Asayiş Kolordu Komutanlığı ve Ankara TEM de bu olayın içindeydi. Tüm bunlar ortadayken, hüküm giymelerine rağmen saldırganlar serbest bırakıldı. 40 yıla yakın ceza almalarına rağmen şuan tutuksuz yargılanıyorlar.”
Kaynak: MA/Fethi Balaman