ABD seçimleri yapıldı. Trump kazandı. Trump’ın kazanması bazılarını sevindirdi; özellikle diktatörlük heveslilerini. Tabii üzülenler de oldu. Yine en çok sorulan soruların başında, ABD başta Suriye olmak üzere Ortadoğu’dan askerini çeker mi?
ABD’nin bölgede birçok çıkarı var kuşkusuz. Ticaret yolları, petrol, yeraltı zenginlik kaynakları ve benzeri, koruması gereken çok şey var. Trump, çok oy almak için “Amerika dünyanın jandarmalığını yapmayacak” diyor. ABD’nin her yıl bir trilyon dolar civarında askeri harcama yaptığı söylenir. Bu harcamadan vazgeçip, o paraları ABD yurttaşına vereceğini söylüyor. Fakat egemenler şunu iyi bilir: Eğer Amerika dünyada askeri gücünü tümden çekerse, mevcut zenginliğini de kaybeder. Çünkü ABD’nin maddi zenginliği, dünyadaki bu sömürüye bağlıdır. Bunu kaybetmek istemez. ABD kovulmadan bir yeri terk etmez. Birincisi budur.
Keşke ABD zoru görmeden terk etse; herkes kendi başının çaresine bakar ve öz gücüyle kendini var eder. Bu anlamda ABD’nin bölgeyi terk etmesini beklemek gerçekçi durmuyor. Tek başına Trump ya da ekibinin Amerika’yı yöneteceği söylenemez. Burjuvazisi ve ilişkide olduğu küresel sermayenin çıkarlarını gözetmesi gerekir.
İkincisi, İsrail’in güvenlik meselesidir. Batı dünyasının egemenleri için, İsrail’in güvenliğinin son derece önemli olduğu bilinir. Yine, İsrail’in dünya Yahudileri için ne anlama geldiğini bilmek lazım. Bunun temeli, en son İkinci Dünya Savaşında, başını Hitlerin çektiği faşizmin Yahudi soykırımıdır. O soykırımın sonucu, kamplardaki gaz odalarında 6 milyon civarında Yahudi katledilmiştir. Bunlar önemli ama Yahudiler için en önemlisi de, özellikle çok sayıda Yahudi’nin Hitler’den kurtularak gemilere binmesi, denizlere açılması ama hiçbir dünya limanının bunları kabul etmemesidir. Ülkelerine almayan ülkeler, onları denizlerde boğdurmuşlardır.
Aslında, dünyanın herhangi bir yerinde Yahudi katliamı olduğunda yanaşacakları bir liman, inebilecekleri bir havaalanıdır İsrail. O yüzden, Yahudiler dünya genelinde ağırlıklı olarak İsrail’e sahip çıkarlar. İsrail, Yahudilerin hem cenneti hem cehennemidir! İsrail’i, Yahudi birliğinin başkenti olarak değerlendirebiliriz.
Yine, dünyada Yahudilerin elinde hem büyük bir maddi sermayenin olduğu, hem de bilimde, teknolojide çok gelişkin oldukları bilinmektedir. Küresel sermayeyle bütünleşen Yahudi sermayesi, İsrail’in güvenliğini önceler. Bir de buna bakmak lazım. Bu yüzden ABD’nin öyle çok rahat çekileceğini söylemek gerçekçi değil. Belki de Trump ve ekibinin en öngörülebilir yanı, İsrail’in güvenliğidir. Geçmişte Trump’ın en istikrarlı olduğu konu, İsrail’in güvenliği olmuştu, yeni dönemde de benzer olacaktır.
Kürtler açısından şunu vurgulamak gerekir: Trump başkan seçilmesine ne sevinilmeli ne de üzülmeli. ABD, dünyanın en büyük emperyal gücü; başkanı kim olursa olsun, çıkarlarına odaklanır, politika belirler ve uygulamaya çalışır.
Özellikle sanal medya üzerinde akıl verenlerden geçilmiyor. Trump seçimi kazandığı için kutlanması gerektiğini savunarak yönlendirme yapanlar, neredeyse geçilmez. Başkalarının ipiyle kuyuya inilerek demokrasi ve özgürlük kazanılamaz. Şunu belirtmek gerekir: Kürtler, öz gücüyle bugünlere geldiler. Ve Kürtler şu anda Medlerden sonra tarihlerinin en görkemli ve kudretli dönemlerini yaşıyorlar. Özgürlüğe çok yakınlar. Dolayısıyla Kürtler, kendi öz gücünü daha da örgütleyip büyütecekler. Amerika’nın yeni durumu, bölgeyi hareketlendirme ihtimalini artırır. Ortadoğu’da hareket, Kürtlere bereket getirir. Durgunluk ise bozulma ve çürümeye yol açar.
Hareket, fırsat yarattığı gibi riskleri de yükseltir. Konjonktür, demokrasi ve özgürlük için olanakları arttırdığı gibi ciddi riskler de barındırır. Riskleri minimize etme, fırsatları değerlendirme, öz gücüne güvenme ve emek harcama ile başarılabilir. Örneğin, İran-İsrail’in olası bir savaşı fırsat yaratabilir. Daha değişik gelişmelerin olma ihtimali var. Suriye’nin meselesi de var.
Kürtler ve demokrasi güçleri, dostlar açısından özellikle 2023 yılında İran’da başlayan Jin Jiyan Azadi hareketi, Aryenik toplumları dalgalandırdı ve yaygın imkanlar yarattı. Sönmedi, tarihsel olarak daha da mayalanmaktadır. Yeni bir özgürlük iklimi meydana çıkmıştır ve demokrasi zeminini güçlendirmektedir. Bu anlamda, Kürt demokrasi mücadelesi ve özgürlük akışı, bütün bu fırsatları değerlendirebilecek tarihsel tecrübe ve birikime sahiptir. Tarih, yönünü özgürlüğe çevirmiştir.