Ragıp Zarakolu
Stockholm. Harut Sasunyan, Ermeni Soykırımı’nın uluslararası kabulünün kronolojik tarihine ilişkin bir kitabı da bulunan bir gazeteci. (*) Bunların ilk belgelerinden biri ise Mekke Emiri’nin olayın vukunun hemen sonrasındaki kabulü. The California Courier’de geçenlerde çıkan “Doğu & Batı Arasındaki İp Cambazlığı Kısa Sürede Hüsranla Sonuçlanabilir” başlıklı yazısını paylaşmak istedim. Sasunyan, Amerika’daki Ermeni toplumunun Orta Doğu kökenli üyelerinden biri. Olaya bu nedenle hem ABD, hem Ortadoğu ekseninden bakıyor.
[Geçen kasım ayında Başkan Joe Biden’ın seçilmesinden bu yana, tüm dünyada, Türkiye ile ABD arasındaki problematik ilişkileri analiz eden yüzlerce makale yayınlandı. Başkan Biden, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik düpedüz düşmanlık değilse de hoşnutsuzluğunu gizlemedi.
Birleşik Devletler ile Türkiye arasındaki temel çekişme noktaları şunlardır:
1) Türkiye’nin terörist olarak gördüğü Suriye’deki Kürt müttefiklerine ABD desteği,
2) Türkiye’nin, NATO’nun askerî teknolojisini Moskova’ya ifşa etme riskini barındıran, S-400 Rus füzeleri satın alma eylemi. Sonuç olarak, ABD gelişmiş F-35 jetlerinin satışını iptal etti ve Türkiye’ye yaptırımlar uyguladı,
3) ABD’nin, Türkiye’nin, 2016’da Erdoğan’a karşı darbeyi kışkırtmakla haksız olarak suçladığı din adamı Fethullah Gülen’i iade etmeyi reddetmesi,
4) Türkiye’nin, Başkan Biden’ın kabul edilemez bulduğu uydurma suçlamalarla binlerce masum sivil, gazeteci ve yargıcı hapse atması bağlamında insan haklarıyla ilgili berbat sicili.
Erdoğan, Osmanlı İmparatorluğu’nun uyguladığı, rakip Avrupa güçlerini, taraf ya da ortak değiştirerek birbirlerine karşı manipüle etme stratejisi izliyor. Örneğin, yakın zamana kadar İsrail ile askerî ortaklık sürdürürken, tüm Müslümanların, özellikle de Filistinlilerin savunucusu olduğunu ilan ediyordu. Bir başka örnek, Türkiye’nin, NATO ve ABD silahlarıyla uyumlu olmayan milyarlarca dolarlık sofistike Rus füzesi satın alırken, NATO’nun Batı askerî ittifakına üyeliğini sürdürmesidir. Erdoğan, eşzamanlı olarak, Suriye ve Libya’da Rusya ile askerî bir çatışmaya girerken, sıkı fıkı olmaya da çalışıyor. Normalde düşman iki ülke olan Türkiye ve Rusya, Artsakh ihtilafında geçici anlaşmaya gitmeyi de becerdiler.
ABD ile Türkiye arasındaki ilişkilerin bozulması, Biden’ın başkan yardımcısı olarak görev yaptığı Obama’nın başkanlık dönemine kadar uzanıyor. Erdoğan, başlangıçtaki bir dostluk sonrasında Obama’ya kızmıştı. Ancak Türk lider, Donald Trump’ın başkan olmasının ardından ABD ile ayrıcalıklı bir ilişki geliştirdi. İkisi arasında böylesine sıcak bir kişisel yakınlığa neden olan şeyin ne olduğu hâlâ belirsiz. Trump’ın Türkiye’deki malî çıkarları mıydı, yoksa dünya üzerindeki tiranlara yönelik tuhaf düşkünlüğü müydü? Asla bilemeyeceğiz.
Yine de Biden, Aralık 2019’da New York Times’a verdiği bir röportajda Erdoğan’ı “otokrat” olarak nitelendirerek ilk atışını yapmış ve ABD’nin “Erdoğan’ı alt edebilecek ve yenebilecek Türk muhalefet liderlerini, ancak darbeyle değil, seçimle desteklemesi gerektiğini” belirtmişti.
Bir sonraki garip durum, Erdoğan, kasım seçimlerinden birkaç gün sonra Biden’ı tebrik ettiğinde ortaya çıktı. Dört ay geçti; Biden, diğer birçok dünya liderini aramasına rağmen hâlâ Erdoğan ile temasa geçmedi. Erdoğan, bu diplomatik aşağılamadan derinden rahatsız olmalı.
Biden yönetiminin Türkiye’ye yönelik sert politikasının ilk göstergesi, Senato Dış İlişkiler Komitesi’nin 19 Ocak 2021’deki Blinken’in atama onay oturumu sırasında, Türkiye’yi açıkça “sözde stratejik ortak” olarak nitelendirdiği ve daha fazla yaptırım uygulama olasılığını gündeme getirmesiyle açığa çıkmıştı. Blinken, “Stratejik -aslında sözde stratejik- ortağımızın fiilen Rusya’daki en büyük stratejik rakiplerimizden biriyle aynı çizgide olması fikri kabul edilemez” demişti. “Ben, mevcut yaptırımların yarattığı etkiyi görmemiz ve sonra da daha fazla yapılmasının gerekip gerekmediğini belirlememiz gerektiğini düşünüyorum.”
Blinken’in Türkiye hakkındaki eleştirel yorumları daha sonra, Türkiye’yi “birçok yönden …bir müttefik gibi hareket etmeyen bir müttefik olarak nitelendiren ve bunu “Bizim için çok, çok önemli bir meydan okuyuş ve biz bu konuda çok netiz” diyen ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan tarafından tekrar teyit ediliyordu. Sullivan, Türkiye’yi Çin ile aynı kategoriye yerleştiriyordu.
5 Şubat 2021’de, Pentagon, Biden yönetiminin Rus füzelerini satın aldığı için Türkiye’ye uygulanan yaptırımları kaldırma niyeti olmadığını doğruladı. Pentagon Basın Sözcüsü John Kirby, “Türkiye’nin S-400’ü satın alma kararı ABD ve NATO müttefiki olarak taahhütleriyle tutarsız” demiş ve eklemişti: “Konumumuz değişmedi… Türkiye’yi S-400 sistemini tutmaması konusunda ısrarlıyız… Türkiye son on yılda ABD’den Patriot savunma sistemini satın almak için fazlasıyla fırsata sahip oldu; ancak bunun yerine Rusya’ya gelir, erişim ve nüfuz sağlayan S-400’ü satın almayı seçti.”
Durumu daha da kötüleştirmek adına, Türkiye İçişleri Bakanı Süleyman Soslu, 2016’daki başarısız Türk darbesinin arkasında ABD’nin olduğu yönündeki asılsız suçlamayı şubat ayı başlarında tekrarlıyordu. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, Türk Bakanın iddialarını “tümüyle yalan” diye niteleyerek sert bir azarlamada bulundu. “Türkiye’nin NATO müttefiki ve ABD’nin stratejik ortağı olma statüsüyle tutarsızlık içindeler” diye de ekledi Price.
Bir başka tartışmalı konu ise Lehigh Üniversitesi profesörü Henri Barkey’in 2016 darbesine yardım ettiği iddiasıyla Türkiye’de gıyaben yargılanması. ABD Dışişleri Bakanlığı, Prof. Barkey hakkındaki suçlamaları temelsiz olarak nitelendiriyordu.
ABD Dışişleri Bakanlığı, 10 Şubat 2021’de Türkiye’yi üç yıldan uzun süredir hüküm giymeden tutuklu tutulan Türk hayırsever ve insan hakları aktivisti Osman Kavala’yı hapisten derhal serbest bırakmaya çağırdı. Kavala, haksız yere, 2016 başarısız darbesi sırasında Prof. Barkey ile Türk hükümetini devirmeye çalışmakla suçlanmıştı. Dışişleri Bakanlığı Türkiye’yi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 2019’un sonlarında aldığı Kavala’nın serbest bırakılması kararına uymaya çağırdı.
15 Şubat 2021’de, Blinken nihayet Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nu aradığında, Türkiye’yi Rus S-400 karadan havaya füze sistemini tutmamaya çağırıyordu.
ABD’nin Türkiye’ye, Rus füzelerini satın aldığı yaptırım uyguladığı geçen aralık ayında, Türk Dışişleri Bakanlığı küstahça şu uyarıda bulunuyordu: “Türkiye ilişkilerimizi olumsuz etkileyecek ve misilleme yapacak bu karara karşı gerekli adımları atacak ve uygun gördüğü bir şekilde ve zamanda misilleme yapacaktır.”
Türkiye hâlâ ABD yaptırımlarını aşmanın yolunu bulmaya çalışıyor. 1 Şubat 2021’de, ABD hükümetiyle Rus füzeleri konusundaki anlaşmazlığı çözmeleri için Washington, D.C.’deki büyük bir Amerikan lobi firması Arnold & Porter’ı işe aldı. Sözleşme, Ankara’nın ana savunma sanayii otoritesi, Savunma Sanayii Başkanlığı’na (SSB) ait Ankara merkezli SSTEK Savunma Sanayii Teknolojileri ile imzalandı. SSTEK, Türkiye’ye, ABD yetkililerine “stratejik tavsiye ve erişim” imkânı sağlaması karşılığında Arnold & Porter’a altı ay için 750,000 $ ödemeyi kabul ediyordu.
Türkiye’nin Rus füzeleriyle ilgili anlaşmazlığı kiralık lobicisi aracılığıyla çözebilmesi fazlasıyla şüphelidir. Asıl ilginç olanı, SSTEK ile yapılan sözleşme, Arnold & Porter’ın sonuç alma konusunda “herhangi bir vaat ya da garanti vermediğini” belirtiyor olması. “Konu herhangi bir nedenle başarılı bir sonuca ulaşmasa da SSTEK bu anlaşma hükümleri uyarınca firma tarafından tahakkuk ettirilen tüm ücret ve ödemelerden sorumlu olacaktır.” Bu, Türkiye ekonomisinin çöküşün eşiğinde olduğu ve Türk halkının malî sıkıntılar içinde olduğu bir dönemde dikkat çekici olmalıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan Türk vergi mükelleflerinin 750,000 dolarını gereksiz lobicilik için boşa harcıyor.
Türkiye’nin ip cambazlığı becerilerinin Rus füzelerini tutmayı ve ABD yaptırımlarından kaçmayı başarıp başaramayacağı belli değil. Türkiye füzelerden kurtulmaya zorlanması halinde, Rusya ile ilişkilerinde büyük bir bozulmanın sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kalacak. O zaman da Türkiye Doğu ya da Batı’yı seçmek zorunda kalacak. Artık her iki tarafı da kandıramaz. Biden ve Blinken, Erdoğan’ın tuzaklarına düşmeyecek kadar tecrübeliler.
Gazeteci Nicholas Morgan’ın yakın tarihli bir makalesinin başlığı, ABD-Türkiye ilişkilerinin durumunu çok iyi anlatıyor: “Türkiye Biden’ın cehennemden müttefiki mi?” Yakında öğreneceğiz. Harut Sasunyan] Cehennemden kasıt Orta Doğu’nun şu andaki durumu, yanlış anlaşılmaya! (ç.n.)
(*) Sasunyan’ın yazıları zaman zaman merkezi Ankara’da olan AVİM tarafından tercüme edilir.