Recep Tayyip Erdoğan, Hatay’daki aday tanıtım toplantısında “Merkezi yönetim ile yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, mahzun kaldı.” dedi, diyebildi.
Çok fazla açıdan demokrasinin ve iyi insan olabilmenin ayaklar altına alınışı.
Farz edelim ki bir ülkede halk, merkezi yönetimi beğenmiyor olmaya başladı. Politikalarını yanlış buluyor artık. Bu esnada yerel seçimler aşamasına gelindi. Halk bu merkezi yönetimi ele geçirmiş klik dışındaki bir siyasi oluşumu tercih edemez mi?
Erdoğan’a göre edemez. Çok seviyorlar ya bu sözü kullanmayı, “maşallah” mafya üyeliği gibi. Katılmak mümkün ama ayrılmak mümkün değil. Genel seçimlerde beka sorunu var çıkamazsın, yerel seçimlerde hizmet kesilebilir ayrılamazsın. Zincirleme gidiyor.
Ey Türkiye sağı hani gönüllere girmeyi çok iyi biliyordunuz. Buyurun barışçıl bir şekilde girin gönüllere fakat tehdit etmeyin, şantaj yapmayın, hileye başvurmayın.
Zaten bu toplumun kodlarını muhteşem kavramışsınız, sosyolojisini gayet güzel okuyabilir hale gelmişsiniz ya. Sakin sakin seçimlere girin. Örneğin kaos yaratmayın, siyasi suikastlara başvurmayın, bomba patlatmayın, hukuksuzluk yapmayın.
Zaten toplum geleneklerine ve kimliklerine çok bağlıdır ve siz de hep bunlara oynarsınız ya. Hoplamayın o zaman. Değil bir cumhurbaşkanını, ortalama iyi insana asla yakışmayacak sözler sarf etmeyin.
Bütün muhalifler için söylüyorum, çok mutsuzlar ama sonuçta yüzde 52’ye yüzde 48 dengesi içindeyiz memlekette. Türkiye sağının bir kısmı bile demokrasiyi, güçler ayrılığını, hukukun üstünlüğünü, laikliği ve açlık sınırında bir ücretin olmaması gerektiğini anlamış durumda.
Çorak topraklarımız için bunlar iyi. Bu birikimlere dayanarak bir kavga vereceğiz.
Unutmak yok, affetmek yok, helalleşmek yok, hesaplaşma var.
Ekim Devrimi yenildiğinde kendisine hiç dokunmaz sananlar bunun acısını sonuna kadar yaşıyor. Laikliği savunanların dahi bu kadar geriye çekilmiş olmasına şaşılıyor. Dünya çapında yenileşmeci sayılabilecek bütün siyasal yapılar zayıflıyor. Neden? Çünkü insanlığı yenileştirmenin anayurdu düşerse herkes bir ölçüde düşer. Bunun farkında olamamış, bunu umursamamış herkes bedelini ödüyor.
Hani Ahmed Arif diyor ya: “Ve yedi iklim beş kıta kar altındadır, vatanım boylu boyunca kar altındadır.”
Ekim Devrimi yani anayurdumuz kar altında. O kar altındayken bahar gelmez. Sorunu başladığı yerden çözmeliyiz.
Bir melankoli olabilir, bir moral bozukluğu, bir yenilmişlik duygusu olabilir.
Ama dövüşenler de var bu havalarda.
Camlı bahçe içre bir çini saksı, bir dal süzülür mavide.
Çetin cevizler hep vardır, yapayalnızken bile açarlar önümüzü.
Düşünün, Özak Tekstil işçileri direniyor sendikası için. Kürt halkı dilinin, kimliğinin mücadelesini veriyor soluksuz. Kadınlar, “Kadın cinayetlerini durduracağız” diyerek sokakları dolduruyor. LGBTQ+’lar gökkuşağını savunuyor. Gençlik barınma sorununu haykırıyor üniversitelerde.
Düşününüz, şu televizyon dizilerinin düşüklüğünün çölünde Nuri Bilge Ceylan’ın filmleri yükseliyor. Bir dal süzülüyor çölden maviye doğru. Nuri Bilge Ceylan varsa umut var demektir.
Evet, tek ülkede sosyalizm olmaz, olamayacağını hayat gösterdi ama sosyalizm son neferine kadar direnebilir ve direniyor zaten.
Tek değiliz daha. Partiler, sendikalar, odalar, kitle örgütleri olarak örgütlüyüz. Her gündemde şehrin en namuslu insanları bir meydana çıkıyor ve iktidarın bütün baskı mekanizmasına rağmen tavrını güm diye koyuyor.
Onlara yıkılmaz gelen zulüm düzeni fiske vuruşuyla yıkılacak bir gün.
Türkiye’de sağ çok güçlüdür güya değil mi?
Hadi kolaysa demokratik bir seçime gidelim de görelim. Grevleri yasaklamasınlar, HDP’yi kapatmaya kalkışmasınlar, Selahattin Demirtaş cezaevinde olmasın, kadınların eylemini engellemek için binlerce polis yığılmasın sokaklara.
Mühürsüz oylar sayılmasın, Anayasa çiğnenmesin, Anayasa Mahkemesi tehdit edilmesin, kayyımlar atanmasın. Böyle gidelim seçimlere de bir, herkes Hanya’yı Konya’yı anlasın.
Bunları akıllıca düşünelim diye söylüyorum, vehmetmeyelim diye söylüyorum.
Yapabiliriz, fiske vuruşuyla yıkılıp giderler.
Orman yangınlarında bütün tohumlar ölmez.
Çapa vurulmadık bu topraklara ilkbaharda tohum ekilebilir bir gün.