Son yıllarda çatışmalar ve hava saldırıları sonucu Kürt coğrafyasındaki ormanlar cayır cayır yanmaktadır. Ancak Türkiye’deki basından, sivil toplum örgütlerinden, siyasetçilerden, aydın, yazar ve sanatçılardan ses yok. Sanki Dersim’den Hakkari’ye kadar ormanların yakılması serbest. Yine Türkiye sınırları ötesindeki ormanlık alanları yakmak serbest. Şu anda Dersim’den Kandil’e kadar onlarca alanda ormanlar yanmakta ve kimse de söndürememektedir. Çünkü orman yakmak serbest ama söndürmek yasak. Söndürmeye gidenlere bu alanlara girmek yasak, deniliyor. İşte bölücülük bu. Söylenildiği gibi oralar Türkiye’nin parçası ve vatan olarak görülmüyor. Mardin milletvekillerinin dediği gibi Kürt coğrafyası insansızlaştırılmak isteniyor.
Ormanlar sadece Türkiye’nin değil tüm insanlığın ciğerleridir. Örneğin Amazon Ormanları yansa tüm dünya etkilenir. Herhalde kelebek etkisi en fazla da ormanların yakılmasıyla gerçekleşir. Çatışmalar ve hava saldırılarından dolayı yakılan ormanlar konusunda insanlık Türkiye’yi dava etse cumhurbaşkanından sıradan erine kadar hepsi dünyaya düşmanlık ve tüm insanlığa saldırıdan ağır cezalar alır. Türkiye yasalarında bile orman yakmak suç ama Türkiye’de asker ve polise orman yakmak serbest. Özellikle yaz aylarında uçaktan atılan her bir roket yangın demektir. Her top atışı yangın demektir. Türkiye’nin birçok yerinde kalkan savaş uçakları her gün dağlara yüzlerce roket atıyorlar. Askeri güçler top atışları yapıyor. Ormanlık alanlarda her roket ve top atışı yangın çıkarmaktadır. Nitekim son zamanlarda her yerde orman yangınları çıkıyor. Dersim’de, Elazığ’da, Amed’de, Mardin’de, Hakkari’de, Şırnak’ta ormanlar yanmaya devam ediyor. Bu bile başlı başına Kürt karşıtlığıdır.
Birkaç gün önce bir gazete çifte standart diye Dersim ve Hatay orman yangınlarını veriyordu. Hatay’da devlet birkaç yangın söndürme uçağı, itfaiyeler ve başka araçlarla ormanları söndürmeye çalışıyor. Dersim’de ve Mardin’de ise devlet kılını kıpırdatmadığı gibi halkın söndürmesine de izin vermiyor. Bu durum aslında toplumsal ahlak yoksunluğunu ifade ediyor. Toplumsal ahlakta bir yerde orman yangını çıktığında devlet, halk ve kimin imkânı varsa onlar ormanı söndürmeye koşar. Dolayısıyla orman yanarken seyretmek ahlaksızlıktır; insanın kendisine saygısını yitirmesidir. Dinde bile ormanlar ve canlılar insanlığa emanettir. Ormanları yakarak, yakılmasını seyrederek Allah’ın emanetine de ihanet edilmektedir.
Ormanlar HPG’liler barınıyor, diye bilinçli yakılmaktadır. Kimyasal silah kullanmak ne kadar suçsa ormanları yakmak da o kadar suçtur. Çünkü dünyaca yasaklanmış bir eylem yapılmaktadır. Ormanlar yakılmaktadır. Tüm insanlığa karşı suç işlenmektedir. Her nedense hava saldırıları ve çatışmalarda ormanların yakılması gündeme getirilmemektedir. Hâlbuki dünya insan hakları örgütlerinin ve çevre örgütlerinin, ekolojist hareketlerin bu yangınları çıkartanlar için harekete geçmeleri gerekir. Türkiye’de ne savcılar ne de başka yetkililer harekete geçmektedir. Çünkü harekete geçseler erleri, subayları ve polislere yargılamaları gerekir. Buna da hiçbir savcı cesaret edemez. Nasıl ki Roboski katliamını yapanlara dokunulmuyorsa, orman yakanlara da dokunulmuyor. Bu orman yangınlarının hiçbiri kazayla olmuyor. Hava saldırısı ve top atışı yapanlar önceden yangın çıkacağını biliyorlar. Dolayısıyla bu suçlar bilerek ve planlayarak yani taammüden işlenmektedir.
Türkiye’de eskiye nazaran bir ekolojik bilinç ve duyarlılık gelişmiştir. Ancak bu duyarlılık Dersim, Hakkari, Amed ve Şırnak olunca gösterilmiyor. Bu kabul edilemez. Cerattepe’de ormanlıklar kesilince, HES’ler yapılınca tepkiler gösteriliyor. Siyanürle altın aramaya tepki gösteriliyor. Kürtlerin yaşadığı alanlardaki ormanlar değersiz midirler? Bu yangınlara yeterince ses çıkarılmıyor. Sol ve demokrat basın da yeterince ilgilenmiyor. Bizim gazete biraz duyarlı ama bu yetmiyor. Bilinçli orman yakmaların mutlaka gündemleşmesi gerekiyor. Gündemden de düşürülmemeli; çünkü sürekli yakılıyor. Zaten her gün yakarak toplumu da çevrecileri de duyarsız hale getirdiler.
Kuşkusuz demokrasi güçleri, tüm insanlık ve ekolojistler bu yangınlara duyarlı olmalı ve seslerini çıkarmalıdırlar. Ancak en başta da yangınların çıktığı alanlardaki halk örgütlenerek yangın çıkaranlara tepki göstermelidir. Nerede bir yangın çıkıyorsa harekete geçmelidirler. Yangın başlar başlamaz halk kazma, kürek ve yangını söndürecek araçları alarak yangın yerine koşmalıdırlar, yangını söndürmelidirler. Bu konuda uzmanlar her yerde yangın nasıl söndürülür eğitimi vermelidirler. Yine uzmanlar televizyon, radyo ve gazetelerde yangın nasıl söndürülür konusunda görüşlerini sunabilirler.
Yangınlarda da erken müdahale önemlidir. Özellikle gençler her yerde yangına ilk müdahaleyi yapmalıdırlar. Kim engel oluyorsa onlara karşı da direnmelidirler. Yangın çıkaranlara ve yangını söndürmeyi engelleyenlere yapılacak direniş meşrudur. Allah’ın emanetine sahip çıkmak anlamında da kutsal bir görevdir.