Depremlerde etkilenen illerden biri olan Amed’te devlete rağmen kısa sürede ortaya çıkan dayanışma ağı, örgütlü toplum ve yerinden yönetimin önemini bir kez daha ortaya çıkardı
Selman Çiçek
Mereş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde meydana gelen ve çevre kentleri de etkileyen depremlerde, resmi rakamlara göre 44 binin üzerinde insan yaşamını yitirdi. Depremden sonra devletin deprem bölgelerindeki kimi yerlere 2 kimi yerlere ise daha fazla bir sürede ulaşması ise tepkilere yol açtı. Depremin üzerinden 27 gün geçmesine rağmen halen bir çok yere yardım götüremeyen devlete rağmen Amed’te depremden sonra ortaya çıkan dayanışmanın önemini bir kez daha ortaya çıkardı.
Depremden yarım saat sonra Amed’te faaliyet yürüten ve kısa bir süre önce kurulan Diyarbakır Kent Koruma ve Dayanışma Platformu bünyesinde 84 sivil toplum örgütü, oluşturduğu kriz masasıyla barınma, gıda, temizlik, iş makinaları gibi acil ihtiyaçlar için kolları sıvadı. TMMOB’un tüm odaları, KESK’e bağlı sendikalar, ekoloji derneği, gazeteci örgütleri, tabip ve ticaret odaları gibi çok farklı kulvarlarda ve sınıfsal yapılarda faaliyet yürüten sivil toplum örgütleri, enkazı kaldıracak bir devlet mekanizmasının olmadığını geçmiş deneyimlerinden öngörerek, önce ihtiyaçları tespit etti, ardından enkazda çalışacak uzman ekiplerle iş makinalarını yıkım bölgelerine sevk etti. Bununla yetinmeyip çaresizlik ve şaşkınlık içinde olan valilikle irtibata geçilerek hazırlıklarını paylaşıp, koordinasyon çalışmalarında kolaylık sağladı. Amed’te ortaya çıkan bu örgütlü dayanışma yerinden yönetimin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya çıkardı.
Platformun bileşenlerinden biri olan HDP Amed İl Örgütü İl Başkanı Zeyyat Ceylan’la deprem sürecinde açığa çıkan yerinden yönetim ve örgütlü toplumun önemini konuştuk.
Toplumu irade kılmalısınız
Yıllardır yerinden yönetiminin önemine dikkat çektiklerini hatırlatan Ceylan, depremde sadece HDP’nin değil HDP gibi düşünmeyenlerin bile merkezi yönetiminin hantallık ve duyarsızlığını eleştirdiğini söyledi. Yerinden bir yönetim anlayışının olması takdirde depremin yıkıcılığının bu denli olmayacağının altını çizen Ceylan, “Niye bir kamyonun yerinden hareket etmesi, bir kepçenin enkaza müdahale etmesi için Ankara beklensin. Yerinden yönetim dediğimiz nokta anında halkın ihtiyacına birilerinden onay beklemeden cevap vermesidir. Siz toplumu irade kılmazsanız, toplum nasıl anında refleks gösterebilir. Siz toplumu inisiyatif kılmazsanız toplum kendi sorunlarına nasıl cevap olabilir” diye konuştu.
Yerel yönetim anlayışı hakimdi
Amed’te ortaya çıkan örgütlülüğün, yılların getirdiği deneyim ve tecrübenin bir sonucu olduğuna dikkat çeken Ceylan, Amed’te halk, demokratik siyaset ve yerel yönetim anlayışına sahip kurumlar olduğu için deprem sonrası böylesi güçlü bir organizasyonun oluştuğunu, bu anlayışı savunmayan STK’ların diğer illerde ancak üçüncü günden sonra organize olduğunu söyledi.
Hizmet için gelmediler
“Kayyumlar olmasaydı ne olurdu” sorusuna da cevap veren Ceylan, kayyumların toplumsal, insani ve sosyal anlamda hizmet için gelmediklerini zaten bildiklerini, fakat böylesi büyük felaketlerde insani davranacaklarını düşündüklerini ancak kayyumun gösterdiği pratikle yanıldıklarını söyledi. Ne deprem öncesi ne deprem sonrası toplumu esas almayan kayyumların politika üretemediğini vurgu yapan Ceylan, “Canlı kurtarma, enkaz kaldırma ve yaraları sarma boyutu ile bir katkı sunmadılar. Sadece kayyumlar değil, AKP belediyeler ortada yoktu, kayyumlar ise hiç yoktu. Bilinçli bir şekilde sahaya çıkmadılar, sonradan billboardlara bir şeyler yazarak sanki kendileri bir şeyler yapmaya çalışıyormuş gibi bir algı yapmaya çalıştılar” diye konuştu.
Yerel yönetimin önemi
Bu halkın bir parçası oldukları için depremden sonra örgütlü dayanışma ağını güçlendirerek sürecin içine girdiklerini söyleyen Ceylan, “Elimizde kazma yoktu, tırnaklarımızla canlı kurtardık. Altımızda araba yoksa yürüyerek ulaştık. Paramız yoktu dayanışma ile para bulduk. Belediyelerimiz yoktu, halkımızla dayanışarak, imkanları ortaklaştırarak halkımızın hizmetine sunduk. Amed kendi yaralarını birinci gün sardıktan sonra depremin birinci gününde diğer illere de yardıma koştu. Yerel yönetimler halkın elinde olsaydı ne olurdu, anında arama kurtarma olayına müdahale ederdi. 10 canlı yerine 110 canlı çıkarma imkanını yaratırdı. Anında aşevleri kurulurdu, anında insanların barınması için imkanlar yaratılırdı. Bunları beklemek için merkezi hükümeti beklemezdi. Bu depremde yerinden yönetim ve ya yerinden müdahalenin ne kadar önemli olduğunu gördük. Bunun faydalarını yaşadık. Yerinden müdahale ile birinin kararını beklemeksizin anında ihtiyaca göre cevap olmanın adıydı” diye konuştu.
Örgütlülüğün yararı
Amed’ten Hatay’a kadar devlet bürokrasisinin sürece çok sonradan dahil olduğunu belirten Ceylan, devlet bürokrasinin ilgili organları, kayyumların derdinin halka hizmet olmadığını, merkezi yönetiminin ne kadar güçlü olduğunu gösterme arayışına girdiklerini söyledi. İnsanlar can derdinde iken merkezi hükümetin halkın yardımların peşine düştüğüne dikkat çeken Ceylan, “Onlara yardım etmen gerekiyor, ama hayır benim aracılığımla müdahale edebilirsin diyor. Keşke yapabilseler, bize ihtiyaç duymazlardı. Ama yapamadılar, merkezi bürokrasi hantal kaldı. O yüzden yerinde müdahalenin önemi ortaya çıktı. Amed örgütlü bir şehir, biz örgütlü bir şehrin nelere muktedir olduğuna tanık olduk. Anında organize olup anında müdahale etme kabiliyetini gösterdi” diye konuştu.
Sorunlara cevap olamıyor
Merkezi hükümetlerin toplumcu olmadığını belirten Ceylan, merkezi hükümetler toplumcu olmadığı için tüm maddi varlığını güvenlik politikalarına yatırdığını bu nedenle merkezi bütçe de AFAD’ın geliri yüzde 8 düşürülerek Diyanet’in yüzde 30 artırıldığına işaret etti. Ceylan, merkezi anlayış toplumun sorunlarına cevap vermediği açığa çıktığını bundan sonra böylesi felaketlerin az hasarla atlatılması için toplumun yerelde kendisini örgütlemesi ile ancak mümkün olacağını söyledi.