Lozan Antlaşması’nın Kürtlere kaybettirdiklerine dikkat çeken Nilüfer Koç, Antlaşma ile tüm kırım yöntemlerinin kullanıldığını söyledi. Koç, örgütlü bir mücadelenin geleceği belirleyeceğini kaydetti
Meltem Oktay
24 Temmuz 1923’te İngiltere ve Fransa öncülüğünde hazırlanan ve Kürtlerin ulusal haklarının yok sayıldığı Lozan Antlaşması 100. yılında. Kürtler açısından fiziksel, kültürel ve toplumsal soykırım antlaşması olan Lozan Antlaşması’na karşı Kurdistanlılar soykırım antlaşmasının imzalandığı Lozan’da bir araya gelerek “Kürt ve Kürdistanlılar Lozan’dayız, Lozan Antlaşması’nı kabul etmiyoruz, reddediyoruz” dedi. Kurdistan Ulusal Kongresi (KNK) öncülüğünde düzenlenen konferans ikinci bir Lozan Antlaşması’na karşı gelecek inşası tartışmalarıyla sürüyor. 2 günlük tartışmaların sonunda Kurdistan ulusu adına ortak bir bildiri yayınlanacak.
KNK Dışilişkiler Komitesi Eşsözcüsü Nilüfer Koç, düzenlenen konferansı ve Lozan Antlaşması’nı Kurdistan halkları açısından değerlendirdi. Lozan Antlaşması’nın Kürtlere neler kaybettirdiğine dikkat çeken Nilüfer Koç, bu anlaşma ile doğa, kadın ve toplum kırımı olmak üzere tüm kırım yöntemlerinin kullanıldığını söyledi. Koç, “Lozan Anlaşması, 100 yıldır Kürdistan denilen ülkeyi halkıyla beraber ortadan kaldırmanın projesiydi. Ancak bu noktada bizi esas ilgilendiren, bu konferansta üzerine kararların alınması gereken şey bu anlaşmaya karşı gelişen Kürt direnişidir” dedi.
Parçalılık önemli oranda aşıldı
Lozan’ı tartışırken çıkarılması gereken sonuçlar olduğunu ifade eden Koç, öncelikli sonucun parçalılığı aşmak olduğunu söyledi. Kürt siyasetinin yüzde 98’inin konferansta hazır bulunduğunu söyleyen Koç, “Bir iki hareket dışında Kurdistani tüm güçler burada. Bu Lozan sürecinde parçalılığın önemli oranda aşıldığını gösteriyor. Çünkü geçmişte Lozan’da Kürtler arasında iletişim sıkıntılıydı. Belki bazı liderler arasında yazışmalar oldu ama toplumsallaşan bir iletişim olmadı. Bugün burada halklaşmış bir birliktelik var. Ulusal birlik sadece siyasi partilerin bir araya gelmesi değildir. Kurdistan’da 8 farklı inanç var. Bu inançların birbirini tanıması gerekiyor. Çünkü sömürgeciler parçalılığı inançlar üzerinde de gerçekleştirdi. Ama gelinen aşamada bu da önemli oranda aşıldı. Bir kaynaşma gelişti Kürtler arasında. Kültürel anlamda da artık ortak etkinlikler yapılıyor. Artık Kürt siyaseti elitsel yapıdan çıktı, daha da toplumsallaştı” diye konuştu.
Güçlü olmanın örgütlü bir toplum olmaktan geçtiğini kaydeden Koç, siyasi partilerin ise buradaki görevinin elindeki tüm imkanlarla birliği pekiştirmek olduğunun altını çizdi. Bu konferansın da bu açıdan çok önemli olduğunu ifade etti.
Lozan’ın kadın kırımı hiç tartışılmadı
Lozan tartışılırken daha önce kadın boyutunun tartışılmadığını ifade eden Koç, kadın kırımının her zaman genel soykırım kavramı içinde kaldığını söyledi. Koç, “Sömürgeciler soykırımı hiçbir zaman homojen bir biçimde uygulamadı. Toplumsal kesimlere, toplumsal dinamiklere göre özgün politikalar geliştirildi. Bunlardan birincisi kadını ortadan kaldırma üzerineydi. Çünkü Kurdistan’da dilin ve tarihin sözlü aktarımı, gelenek ve göreneklerin kuşaklara aktarımı, toprağa bağlılığın yegane gücü kadınlardı. Geçmişteki Kürt siyaseti de çok erildi. Eril siyaset Kurdistan’a kaybettirdi. İstedikleri kadar kahramanlık yapmış olsunlar ama sömürgeciler Kurdistan’da erkeği inkar etti, erkek de kadını inkar etti. Ama bu gerçeklik Önder Apo’nun paradigmasıyla değişti. Kurdistan’da inkar edilen başka bir kimliğin varlığını ortaya koydu. Bunun ciddi bir uyanışı ve direnişi oldu. Şimdi tüm dünya Kürtleri bu direniş ile tanıdı. Gelinen aşamada inkar edilen bir toplum kadın devrimiyle birlikte böyle bir düzeye ulaştı” diye ifade etti.
Neo-kolonyal bir sömürgecilik dayatılıyor
Lozan’da bir kırılma yaşandığını ifade eden Koç, ikinci Lozan’da Kürt inkarının artık kolay olmayacağını söyledi. Kürtlerin bu anlamda örgütlü ve güçlü olduğunu söyledi. Başka bir soruna işaret eden Koç, “Egemen güçler şimdi Önder Apo’nun yarattığı özgür Kürdü istemiyor. Çünkü Önder Apo, kendi şahsında 21. yüzyılın özgür Kürdünü yarattı. Bunun için kaçırıldı ve İmralı’da tutsak edildi. Şimdi Önder Apo’nun temsil ettiği özgür Kürt çoğaldı ve bundan korkuyorlar. Şimdi bize klasik Türk, Arap, Fars sömürgeciliğinden ziyade neo-kolonyal bir sömürgecilik dayatılıyor. Varsın tamam ama bana göre olacaksın, bana hizmet edeceksin deniliyor” diyerek Kürtlerin içinde bulunduğu tehlikeye dikkat çekti.
Örgütlü mücadele geleceğimizi belirleyecek
Uluslararası siyasetin de bir gelgit sürecinde olduğunu kaydeden Koç, bu önemli aşamada Kürtlerin rolünün belirleyici olacağını söyledi. Bu gelgitlerin siyasette kendilerine bir fırsat sağladığını söyleyen Koç, “Burada örgütlü bir mücadele geleceğimizi belirleyecektir. Bu da Önder Apo üzerindeki tecridi kırmaya kilitlendi. Önder Apo’nun içinde bulunduğu şartlarda yapılacak bir değişim, Kurdistan için bir değişim anlamına gelecek. İkinci bir Lozan’ın engellenmesinin yegane yolu Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlamaktan geçiyor” dedi.
Ortak savunma mekanizmaları kurulmalı
Kurdistan açısından dezavantajların da altını çizen Nilüfer Koç, konferansta da bu noktalar üzerinde durulduğunu ifade etti. Özellikle dört parçada koordineli bir siyasetin elzem olduğuna işaret edildiğini belirten Koç, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 2013’te Kürt Ulusal Kongresi için önerdiği ortak savunma mekanizmalarının kurulmasının konferansta tekrar gündeme geldiğini ifade etti. Koç, “Ortak savunma demek koordineli olabilmektir. Bir parçada oranın gücü yetmiyorsa, diğer parçaların yardımcı olmasıdır. Ortak savunma stratejilerinin belirlenmesidir. Düşman bazen kendi gücüyle giriyor bazen de vekâlet olarak DAİŞ gibi örgütleri kullanıyor. Bunlara karşı da ortak savunmaya vurgu yapıldı. Artık birlikten kaçanlara tavır koymak gerektiği de konuşuldu” şeklinde ifade etti.