Kötülüğe karşı mücadele insanlığın varlık gerekçesidir. İnsanlık kötülüğe ve örgütlü kötülüğe karşı iyiliği, adaleti, eşitliği özgürlüğü ve hakikati temel alarak ve bu uğurda mücadelesini vererek kendini koruyabilmiştir. Ahlakını, vicdanını dayanışmasını ve toplumsallığını koruyabilmiştir
Dinlerin, kutsal kitapların, felsefenin insana, insanlığa temel mesajı; kötülükten yana olma, kötülüğü görmezden gelme, kötülüğe karşı mücadele içinde ol, üzerinedir. İnsanlığın güzergahı kötülüğe karşı mücadele üzerine kuruludur.
Şimdi bu temelde duygu projektörlerimizi bilinç ve vicdan ufkumuzu Türkiye’de cereyan eden örgütlü kötülüğün yol açtığı tahribata, yıkıma çevirelim.
6 Şubat depremi çok ağır yıkıma yol açtı, on binlerce insan hayatını kaybetti, yüz binin üzerinde insan ise yaranlardı, on binlerce insan ise ölü veya diri daha enkaz altında.
İktidar müteahhitlerle yürüttüğü rant, rüşvet, hırsızlık ve talan konseptinin yol açtığı yıkımın üstünü örtmek için yıkımın sebebini depremzedelerin kaderinden kaynaklı olduğunu belirtti. Bu kadarına da pes doğrusu. Bu söylem örgütlü kötülüğün açık bir manipülasyonudur.
Hakikat odur ki depremzedelerin hayatına bu boyutta bir yıkımı sokan AKP iktidarının kendisidir. İktidarın rantla olan sistematik angajmanından kaynaklı bir yıkımdır.
Deprem felaketine karşı insanlık bir şeyler yapma, bir dayanışma gösterme çırpınışı içindeyken, AKP iktidarı deprem felaketi koşullarında uçaklarla, toplarla, SİHA’larla Rojava’ya, Kuzey Doğu Suriye’ye yönelik saldırıları sürdürmeye devam etti.
Türk ordusunun 16 Şubat’a Til Rifat’taki depremzedelerin yerlerine yönelik yaptığı bombalamada 70 yaşındaki Yuşef Ebid hayatını kaybetti, bazı depremzedeler de yaralandı ve Rojava’ya yönelik saldırılar devam ediyor. Saldırılardan dolayı insanlar hayatını kaybediyor, yerleşim yerleri ağır tahribata maruz kalıyor.
KCK depremin yol açtığı yıkımın giderilmesine ve yaraların sarılması vesileyle 9 Şubat’ta eylemsizlik kararını ilan etti. Ve herkesi depremzedelerle dayanışmaya ve yaraların sarmasına güç ve destek sunma çağrısında bulundu.
AKP iktidarının tutumu ise Güney Kürdistan alanlarına, HPG alanlarına yönelik bombalama ve kimyasal saldırıları sürdürme yönünde oldu.
Kürtlerin öldürülmesine, mekanlarının tahrip edilmesine, demografik yapısını lime lime etmeye sonuna kadar odaklanmış AKP iktidarının insana, insan hayatına ve insanlığa yönelik sağlıklı bir zihniyete ve sağlıklı bir tasavvur içinde olması mümkün mü!
Şimdi herkes soruyor: İktidar depreme karşı niye tedbir almadı? Tedbir almaması iktidarın söz konusu anti insani zihniyetinde ve Kürtlere yönelik düşmanlık politikasından kaynaklanmakta.
AKP iktidarının son on yılda Kürtlere karşı savaşta ve işgallerde harcadığı bütçe depremin vurduğu 10 ili birkaç defa yeniden inşa etmeye yetecek miktarda bir bütçe.
AKP iktidarı sömürgeci kötülüğü Kürt halkına karşı doğrudan sürdüren bir iktidardır. Kürt halkına yönelik bundan ötesi bir tasavvuru yoktur.
Depremdeki yıkımın baş sorumlusu AKP iktidarıdır. İktidar depremin en kritik aşamasını seyirci kalmakla geçirdi. İkinci etapta ise Olağanüstü Hal’i ilan ederek olağanüstü yetkilerle, hukuk dışı yetkilerle depremzedeleri, kamuoyunu ve basını susturma üzerine bir siyaset yürüttü. Sonrasında ise halkın, sivil toplum örgütlerinin iktidarın ittifakı dışındaki siyasi patilerin yardımlarına engel çıkarmakla, yardımları kendi tekeline almak için hayli büyük bir efor sarf etti ve etmeye devam ediyor.
İnsanların, Kürt halkının, HDP’nin, demokratik güçlerin ve Alevi kurumlarının depremzedelerle dayanışma ve hatta dayanışma duygusundan korku sendromuna bu kadar kapılan bir iktidar, AKP iktidarı iyilik yerine kötülüğü, örgütlü kötülüğü tüm yoğunluğuyla sergilemekle meşgul.
İktidar yardım kampanyalarına kayyum atamakla meşgul. Tam bir faşist zihniyet, tam bir örgütlük kötülük olarak tahribat yaratmaya devam ediyor.
İktidar tüm aparatlarıyla gerçeklerin üstünü örtme ve manipülasyon yaratmakla meşgul. Bunu varlığının devamı için hayati sayıyor. Ama iktidar artık siyasi bir cenazedir.