Türkiye’nin Federe Kürdistan Bölgesi’nde süren operasyonlarda kimyasal silah kullanımını değerlendiren IPPNW örgütünden Doktor Gisela Penteker, Suriye’de de benzer durumlar yaşandığı için OPCW’den birçok kişinin istifa ettiğini belirtti
Federe Kurdistan Bölgesi’nde 17 Nisan’da başlayan Türkiye’nin saldırıları Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerinde devam ediyor. HPG’nin açıkladığı ve paylaştığı görüntülerde kimyasal slah kullanıldığı belirtilen operasyon KDP işbirliğinde ilerlerken, AKP iktidarı saldırılarda kimyasal silah kullanıldığını ret etmeye devam ediyor. Buna karşı bağımsız heyetlerin incelemesi için çağrılar da sürüyor. Buna karşı uluslararası kurumların sessizliği de sürüyor.
Sağlam bulgular var
JINNEWS’ten Dilan Babat’a değerlendirmelerde bulunan Nükleer Silahların Önlenmesi için Uluslararası Hekimler (IPPNW) örgütünden Doktor Gisela Penteker, “Tüm o korkunç videoları görüyorum ve tüm raporları duyuyorum, inceliyorum. Bu konuda uzman olan meslektaşlarım ve Dr. Jan Aken bölgeye gittiği zaman ben gidemedim. Fakat hazırladıkları raporu okudum ve her ne kadar ‘delil yok’ diye ısrar etseler de bence bu rapor ve delillerde oldukça sağlam ve bulgular var” dedi.
Klorür bulgular var
Bulguların çok daha fazla olduğunu ama bunları kanıtlayacakları bir mekanizmanın olmadığını vurgulayan Penteker, en büyük problemin bu mekanizmalardaki eksiklikten dolayı inceleme yapamamaları olduğunu ekledi. Penteker, “Klora ilişkin sonuçlar buldular ve başka kanıtlar da buldular, ancak bunların gerçekten kanıt niteliği taşıması için detaylı inceleme yapmaları gerekiyor. Böyle olunca sadece ‘Evet bulgular var’ diyebilirler. Zehirli gazla mücadele ediyor ama uzmanların görebildikleri kadarıyla esas olarak klorür bulguları mevcut” diye belirtti.
Batı Türkiye’yi suçlamaz
Penteker, Batılı hükümetlerin doğal ortakları olan Türkiye’yi suçlamaya hazır olmadığına işaret ederken, bunu bir “siyasi irade meselesi” olarak tanımladı. Penteker, “BM grubunu daha fazla kanıt aramaya ve dünyada saygı duyulan ve inanılan bir rapor hazırlamaya zorlamak lazım” dedi. OPCW’nin bu süreçteki rolüne dikkat çeken Penteker, “Bence bir ülke veya bir grup ülke, OPCW’ye bu incelemeyi yapması için emir vermeli ve bunu kimin yapabileceğini ön göremiyorum. Irak tepki gösterecektir muhtemelen ve incelemeye ‘dur’ diyecektir. Bu ülkenin inceleme için başvuracağını sanmıyorum. Tüm bunlar Kürtler için! Sözde uluslararası hukuk gittikçe kötüleşirse, kimsenin saygı duymadığı bir hal alacak” dedi.
Uluslararası hukuka zarar veriyor
Uluslararası hukukta yaşanan sorunlara da değinen Penteker, Türkiye’nin uluslararası hukuka zarar verdiğini belirterek, uluslararası anlaşmalara saygı duyulmazsa güvenin de kalmayacağını söyledi. Penteker, örgütlü olarak yapılabilecek şeyin, “hükümetlere baskı kurmak” olduğunu söyledi. Penteker, “Harekete geçeceklerinden pek umutlu değilim. Çünkü Türkiye’nin uluslararası hukuka zarar verdiği birçok durumda susup ‘evet’ diyorlar, ‘Türkiye’nin kendi güvenliğini arama ihtiyacını kabul ediyoruz’ diyorlar ki bu çok saçma” şeklinde konuştu.
OPCW iktidarların elinde
Ortaya çıkan durumun uluslararası kuruluşların artık çalışmadığını gösterdiğinin altını çizen Penteker, OPCW’nin bazı bağışçıların ve bazı iktidarların elinde olduğuna dikkat çekerek, “Yani ABD bunu istiyor, Ruslar hayır diyor. Ruslar bunu istiyorsa ABD hayır diyor. Dolayısıyla bu veto mekanizması tüm sistemi bloke etmektedir. Biz de yıllardır Barış Hareketi olarak bu uluslararası kuruluşlardan, kurumlarını reforme etmelerini istiyoruz ve hep birlikte bunu yapmaya çalışmalıyız. Kurumlar artık işlevsel değil ve bunu birçok yerde görebilirsiniz” yorumunda bulundu.
KDP karşı duruyor
KDP ve Türkiye arasındaki ilişkinin bu sürece yansımasını da değerlendiren Penteker, “KDP’nin Türkiye ile bağlantısının diğer Kürt gruplara göre çok daha yakın olmasını uzun zamandan beri eleştiriyoruz. Kürt halkı, en azından bazı durumlarda ortak bir paydada buluşup konuşmayı başaramadığı sürece araştırma süreci çok zor olacaktır ve KDP bu gemide görünmüyor” dedi. Video görüntülerini incelediğini söyleyen Penteker, kullanılan maddeye ilişkin, “Sinirleri klordan daha fazla etkileyen zehirli bir maddeye benziyor, belki sarin ya da onun gibi bir şey. Hangi maddeye sahip olduklarını ne kullandıklarını bilmiyorsunuz. Kimyasal bir silah olarak sayılmayan beyaz fosfor da olma durumu var ama beyaz fosfor tanım gereği kimyasal silahlar arasında sayılmıyor. Yani OPCW’ye göre kimyasal silah değil ve onun için de sorun teşkil etmiyor” değerlendirmesi yaptı.
Birçok kişi OPCW’den istifa etti
Penteker, OPCW’nin kimyasal silah tanımına eleştiride bulunarak, “Yani neye kimyasal silah diyeceğiz o zaman? İnsanları öldüren bir maddeyi başka nasıl tanımlarız? Beyaz fosfor da listede olmalı ama benim tek başına yapabileceğim bir şey yok, bunları mantıklı bir şekilde, tartışabilirsek tartışmalıyız. Ama inceleme yaptıkları Suriye’deki kimyasal gazı diğer yerlerde görüyorsunuz. OPCW’nin inceleme yaptığı yerde kullanıldığını kanıtladılar ama suçu birilerine atamadılar, kimin kullandığına ilişkin. Ve raporu o kadar çok değiştirdiler ki, raporu yapan araştırmacıların bir kısmı OPCW’den istifa etti. Çünkü dediler ki, ‘Raporun sunulmadığını göremiyorsak neden bu işi yapıyoruz?” diye belirterek kimyasalın netliğe kavuşturulmasının OPCW’ye güven açısından önemli olduğunu belirtti.
HABER MERKEZİ