Bu yazı seçim süreci boyunca yazacağım ve dahil olduğum siyasi hareketin kadın siyasi hareketinin günümüzde geldiği yeri tarihsel süreci ile ele alacak ardıl birkaç yazının birincisidir. Dilim döndüğünce seçim süreci üzerinden Kürt kadın siyasetinin kazanımlarını anlatmayı istiyorum. Ben de Yeşil Sol Parti’nin milletvekili adaylarından biriyim. Kürt Özgürlük Hareketi’nin asil bir siyasi geleneği vardır. Tevazu ve tıpkı ulus bilinci gibi bir görev bilinci, bu siyasi geleneğin en net örneklerindendir. Milletvekili adaylığı da bir görev olmalıdır. Bu görev üzerinden seçim sürecinden başlayarak emek koymak, büyütmek, örgütlenmeye katkı sağlamak adaylık görevinin özündeki motivasyon olmalıdır. Oldukça umut ve neşe dolu halk buluşmaları ve programlarının içindeyken gördüğüm her bir onuru, mağrur, inançlı yüz bana hep bu siyasi geleneği hatırlatıyor. İlk kez adaylık deneyimini yaşarken hep aklımda bu mücadele için büyük emekler sarf eden, mücadeleye kendini adayan kadınlar oluyor. Kürt halkı ve sol sosyalist demokrasi güçleri bu ülkede siyasette bir kadın devrimi yaptı. Bu devrim sözü abartılı geldiyse yazının sonuna dek bekleyin derim. Bunun için sadece 2023 seçimi kadın aday istatistiklerine bakmak fikir verici de olacaktır. Siyasette kadınları bir mor yıkama aracı ve vitrin öznesi olarak gören zihniyete karşı Yeşil Sol Parti’nin kadın aday istatistiği adeta bir siyasi sözde ilkeli olmak örneği gibidir.
Birçok partimiz kapandı. Büyüklerimiz hala HADEP diye ansa da, HDP siyasetin paradigma değişikliğine gitmesi gerektiğini bir turnusol gibi kanıtlayan parti oldu. Dünyayı, gençleri anlayan bir hareket olarak çok büyüdü. Kadın siyaseti de aynı şekilde büyüdü ve güçlendi. Bizleri HADEP geleneği gibi gören büyüklerimize de teşekkür ederim ayrıca. Bu bir onurdur. Seçim çalışmaları süresince coşku ile parlayan, neşe ve umut dolu yüzleri gördükçe kendimi onurlu bir geleneğin mirasçısı olarak görüyorum. En büyük motivasyonum bu geleneğe ve mirasına layık olmak oluyor.
Seçim çalışmaları sırasında sık sık Gültan Kışanak’ın Kürt Siyasetinin Mor Rengi kitabının Kürt kadın siyasetini tarihsel bir düzende anlatan kitabı ile ilgili düşünüyorum. Bu süreçte tekrar okumaya başladım çünkü Kürt kadın siyasetçilerin ne zorluklarla, ne şartlarda bizleri bugünlere taşıdıklarını hep aklımda tutmak istiyorum. Gültan Kışanak o sade ve çarpıcı yazım dili ile bir bir bizlerin şu anda mirasçısı olduğumuz Kürt kadın hareketini anlatıyor. Hala erkek egemen, baskın dayatmacı ve ayrımcı ve merkezi bir düzene karşı mücadele ediyoruz. Hala kadın eşitlik mücadelesini siyaset ile yükseltmek için çalışıyoruz. Fakat bize bu mirası bırakanlar bu kadın devrimini var ettiler. Biz şu anda bunu var edenlerin mücadelesini büyütmeye çalışanlarız.
Parti çalışmalarımız her kesimden, her yaştan kadınlarla dolu oluyor. Birçok genç kadın arkadaşımın ışıl ışıl bakışları içimdeki umudu büyütüyor. Özellikle bir grup var ki, verdikleri gücü, inancı ve bilgeliği tarif edemem. Beyaz tülbentli annelerimizin her birinin bakışlarındaki o acı, umut, bilgelik ve cesaret öylesine güçlü ki adeta bulaşıcı oluyor. Fakat en cesur eleştirileri de onlardan alabileceğimi bildiğim için Annelerimiz’in yanında heyecanla karışık bir mahcubiyet yaşıyorum. Partide çalışmalar yaptığım her dönemde, her çalışmada birbirinden değerli farklı siyasi geleneklerden gelen ve güçlü mücadele deneyimleri olan, adeta genç kadın siyasetçilere yaşayan birer okul gibi olan kadın siyasetçi arkadaşlarımız bizlere çok şey katıyor. Bir kadının siyaset yaparken de erkeklerle eşit şartlarda bu yarışa girmediğini biliyoruz. Fakat siyasetin içindeki her bir kadın tam da bu şartları eşitlemek için mücadele veriyor. Kadın siyaseti güçlendikçe cinsiyet eşitsizliğine dayalı bu uçurum daha da kapanır oluyor.
2020 yılındaki HDP Kadın Meclisi’nin ilk toplantısında ilk söz aldığımda söylediğim ilk şeyi hiç unutmuyorum. ‘Bir kadın olarak kendimi ilk kez bu kadar güçlü hissediyorum’ demiştim. Aslında bu cümle bile kadın siyasetinin güçlenmesi için emek veren tüm kadınların başarısının göstergesidir. Genç bir kadın siyasetçiye daha yolun başında güvende, eşit ve güçlü hissettirebilmek bu alanda emek koyan her bir kadının emeklerinin karşılığını bulmasıdır. Aynı şekilde yeni kuşaklardan genç kadınlar siyasetin başında daha da güçlü hissetmeliler; bu tam da yazının başında bahsettiğim görevin amaçlarından birisi olmalıdır.
Çocukken gözlemlediğim siyaset hep orta yaşlı erkeklere mahsus bir şeymiş gibi gelirdi. Bu erkeler siyaset yaparken asıl emek hep kadınların ve görünmezdi. Toplamak, kurmak, pişirmek, temizlemek, bazen sorun çözmek hatta iyi fikirler sunmak kadınlara mahsustu fakat sözü kuran, koltuğa oturan hep erkekler oluyordu. Küçük bir kız çocuğunu bile içten içe öfkelendiren bir adaletsizliktir bu. Bunu okuyan her kadının zihninde benzer şeyler canlanacaktır. Kendim siyasetçi olacak yaşa geldiğimde adaletsizliğe öfkeden bir şey kaybetmeden mücadeleye koyulduğumda, baktığım yerde benim öfke duyduğum adaletsizliği yıkmaya çalışan birçok güçlü kadın gördüm. Siyasetin erkek işi olduğu öğretilen bir kız çocuğundan siyasetin ancak adil bir toplumsal cinsiyet eşitliği ile yalnızca birkaç adama değil bütün topluma yarayan, geliştiren, değiştiren bir araca dönüşebildiğini gözleri ile gören bir genç kadın siyasetçiye dönüşebildiysem, bu siyasette kadın devrimi değil de nedir? Erkek egemen bir toplumda bin bir zorlukla yetişen bir kız çocuğunun siyasete dahil olup bir de üstüne kendini kadın yoldaşları ile güçlü hissedebilmesi bir devrimdir.
Bu vesile ile yüz yüze tanıştığım veya tanışmadığım Kürt kadın siyasetçilerine, Türkiye’nin sol sosyalist demokrasi geleneklerinden gelen kadın siyasetçilerine binlerce kez teşekkür ediyorum. Bizler tam da şu anda, bu seçim döneminde sizlerin onurlu mirasının mirasçılarıyız. Hala birlikte mücadele ettiğim değerli kadın siyasetçi arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum. Öfke duyduğumuz o adaletsiz düzeni her yeni dönemde daha da sarsıyoruz ve yıkacağımıza güvenim tam. Tüm kadın adaylarımıza en içten dileklerime başarılar dilerim. Biz de genç kadınların daha da güçlenmesi için birer vesileyiz.