Kürt siyasi hareketi ve Türkiye’nin devrimci demokrat güçleri, kadın hareketlerinin cinsiyet eşitliği adına verdiği mücadele aslında bu memleketteki tüm genç kadınları etkiliyor. İster destekçisi olsun ister olmasın HDP’de cisimleşip baraj yıkan, Yeşil Sol ile de saltanatı yıkacak bu kapsayıcı, çok sesli, eşitlikçi, adil ve şen olması direngenliğinden gelen gelenekteki güçlü kadınlar herkesi etkilemektedir. Birçoğu tutsak olan bu kadınlar sadece tanınmış siyasetçiler de değil. Zira hangi birinin ismini ötekine haksızlık etmeden verebilirim ki. Hele ki sağlığını hatta hayatını kaybedenler. Ne desem az ve eksik kalır. O kadar çok isim var ki; hem gönüllerde olup bazen güleç yüzlü bir fotoğrafını ve kendine getirici bir sözünü duyduklarımız var hem de sadece artık sevdiklerinin rüyalarında olanlar var. Ben hiçbirine kıyıp da zikretmiyorum ama birçok yürekte o isimler var. Şüphesiz.
Bu onurlu geleneğin mücadelesini her yerde, hapiste, evde, iş yerinde, bir kadına yüklenebilecek her tür ağır yükün olduğu yerde, bir de kimi zaman yoksulluğa rağmen işini gücünü bırakıp partisinde, kurumunda, derneğinde siyasi mücadelesini veren milyonlarca kadınız biz. Bu kurduğum cümlenin bir yerinde kendini görebilen milyonlarca kadınız. Mücadelemiz asla bitmiyor. Zaman, mekan değişiyor ama o umutlu mücadele devam ediyor. Kimi zaman oy kullanmaya gidebilmek bir devrimken, kimi zaman halkın vekili olarak iktidar ve para için insanlığını kaybedenlerin yüzüne ve gözünün içine bakarak hakikati haykırmak devrim oluyor. Devrim memlekette olmuyor elbette ama kadınların özellikle genç kadınların ve kız çocuklarının dünyasında bir devrim oluyor. İşte tam da burada tek adama karşı, çok kadın sloganı hayat buluyor. Örneğin, bu seçim çalışmaları sırasında Van adayı Havin Kiye’ye, İstanbul adayı Dersim Dağ’a, Berfin Polat’a bakınca gurur duymakla beraber güven de duyuyorum. Elbette iki arkadaşımızın şahsında bu hareketin içinde mücadele eden tüm genç kadınlara söylemekteyim bu sözlerimi; şu anda gurur, gelecek için de güven veriyorsunuz. Daha çocuk halleri ile birçok şeyi yetişkin gibi kavrayıp bu mücadelenin ne manaya geldiğini bilen kız çocuklarına da ana dillerini, özgürlüklerini, adil bir geleceği, umut etmeyi ve hayal kurmayı borçlu olduğumuzu düşünüyorum.
Kadınların birbirine aktardıkları bilgiler kadimdir. Çok eski çağlardan beri ataerkil eşitsizliğe karşı ve kadın dayanışması kadim bilgilerle aktarılır. Belki de neden üretenin hatta ürettiği için kontrol etme potansiyeline de sahip olanın kadınlar olduğuna dikkat çekmek gerekiyor. Doğuştan ayrıma uğramış olanların verdiği mücadele olgunluğu ne parayla, ne statü ile alınabilecek, öğrenilebilecek bir durum değildir. Çocukluk hatıralarımda babaannemin peynir yaparken püf noktalarını anlattığını hatırlıyorum. Peyniri süzdükten sonra üstüne koyduğu taşın ağırlığının önemini anlatırdı. Ne ezecek kadar ağır ne de suyunun süzülmesine yaramayacak kadar hafif olmaması gerekiyordu. Taşın sırrını bilen iyi peynir yapıyordu. Annem her bahar, ektiği bostanın yerini değiştiriyordu. Toprağı dinlendirmek ve her ürünün en güzel yetiştiği yeri görmek için yapıyordu bunu ki hala yapar. En iyi ürünü alabilmek toprağı anlamayı gerektiriyordu. Bu bilgilerin önemini ve başarma potansiyelini görüyorsunuzdur. Bu onurlu gelenekte kadınların siyasi mücadelesi de aynı kadim kadın bilgilerini aktaran kadınlar gibi veriliyor. Ardımızdan gelecek olanlara, bilgi ve güç bırakmak istiyoruz. Sözle anlatılmasa, gözle görülüyor ve birlikte yaşayarak birlikte büyüyoruz ve çoğalıyoruz, öğreniyoruz.
Bu onurlu geleneğin kadın siyaseti de güçleniyor ve büyüyor. Size şunu söyleyebilirim ki bu mücadelenin içinde olmak her zaman bir okul gibi öğretici, geliştirici oluyor. Çok üzüldüğümüz, yüreğimizin yandığı günlere rağmen ısrarla büyümesinin sebebi tam da öğrenmek, aktarmak ve mücadeleyi büyütmektir. Haziran 2015’in ardından dimdik ayakta durup inadına güçlenen bu gücün ardında elbette bütün emek veren arkadaşlarımız, yoldaşlarımız var ama kadınların mücadelesi iki kat daha zor ve bu yüzden daha güçlü.
Çok kritik seçime bir haftadan az bir vakit var. Yeşil Sol ve Emek Özgürlük İttifakı bileşenleri dışındaki siyasi partiler kadın siyaseti konusunda sınıfta kaldı. Mutabakat bildirgelerinde İstanbul Sözleşmesi diyememek, kadın temsiliyeti konusunda iktidar partisinin dahi gerisinde kalmak bir kadın kazanımı değildir. Kadınlar cinsiyet eşitliği mücadelesi veriyor. Elbette LGBTİ+lar da bu mücadeleyi veriyor. Ben haddim olmayarak öznesi, yaşayanı olmadığım bir mücadelenin anlatanı da olmaktan imtina ettiğim için burada duruyorum. Yoksa bir körlükten değil. Zira bu mücadeleyi verenler çok güzel ifade ediyor, asıl onlara kulak vermek gerekiyor. Bir mücadele yoldaşlığı ise muhakkak. İşte tam da bu güçlü iradenin seçime hem temsiliyet hem vaatler konusunda gönül rahatlığı ile yansıdığını söyleyebildiğim siyasi odak, Yeşil Sol Parti ve Emek Özgürlük İttifakı’dır.
Bu seçim kadın kazanımları açısından çok şey ifade ediyor. Kadına karşı şiddete, kadın cinayetlerine, ellerimizden alınan haklarımıza bakın. Kadın iradesi sağlamdır. Bu sağlam iradenin bu seçimde hem sandığa hem de devleti kadınca yönetebilmeye yansımalı. Bu yüzden kadınlara açıkça aradığınız mücadele Yeşil Sol’da ve bu kez çok güçlü kazanabiliriz ve sandığa kadın mor rengi damgasını vurmalıyız diyorum. Birbirinden yetkin kadın adaylarımızın Meclis’e girmesi önemli. Oy pusulasında ümit veren o ağacın altına evet mührünü vuralım.
Hayat biziz, hayatın kadim bilgilerinin sahibiyiz. Kadınlarla değiştireceğiz, birlikte başaracağız.