TARİHİN BELLEĞİ
Gerilladan devlet başkanı yardımcılığına ulaşan uzun bir yol… Lucia Topolansky, bir kadın olarak bu yolun her santimini kendisi açarak yürüdü. Şimdi 75 yaşında ama hala umutla dolu
Politik geçmişi ve görüşleri kadar yaşam tarzı ile de bütün dünyada sempati toplayan Uruguay eski devlet başkanı Jose Mujica’nın (Pepe) öyküsü bilinir. Şüphesiz Pepe’nin kazandığı bu ün boşuna değildir. Ama bu arada, o köhne çiftlik evinde zaman zaman onun yanında gördüğümüz kadına gözlerimizi çevirmezsek, sadece haksızlık yapmış olmayız; aynı zamanda bu, Tupamaro tarihine de eksik bir bakış olur.
Sözünü ettiğimiz kadın, halen Uruguay Devlet Başkan Yardımcısı olan Lucia Topolansky, ‘Mujica’nın eşi’ olmaktan çok ama çok fazlasıdır ve adının onunla birlikte anılması da hiç gerekmiyor.
Hırsızların kötü zamanı
Lucia Topolansky, Uruguay siyasi tarihinin en belirleyici örgütlerinden olan Tupamaros gerilla hareketinin kritik anlarında hep sahnenin en önünde olan kadındır. 1944’te Montevideo kentinde doğan Lucia, aslında devrime o kadar da ihtiyaç duymayan bir aileden geliyordu. 19. yüzyılın başında Uruguay’a göç eden Büyükbaba, Polonya kökenliydi. Babası, inşaat mühendisi Luis Topolansky, muhafazakâr bir adamdı. Annesi María Saavedra Rodríguez ise İspanyol asıllıydı. Aile, Montevideo sahilindeki lüks Pocitos mahallesinnde otoruyordu ve hiçbir ekonomik sorunları da yoktu. İkiz kardeşiyle birlikte bir kolejde okuyan Lucia, daha sonra, 1960’larda, üniversitede devrimci hareketlerle tanıştı ve dönemin tartışmaları içerisinde hızla ‘silahlı mücadele’ kanadında yer aldı. Artık MLN’nin, yani bilinen ismiyle Tupamaros’un bir parçasıydı.
Ancak onun asıl macerası, Monty Financial House isimli finans kurumunda çalışmaya başladığında ortaya çıktı. Kurumda işlerin yolsuzluk ve hırsızlıkla yürüdüğünü fark eden Lucia, önce kişisel çabasıyla gerçekleri duyurmaya çalıştı ama başarılı olamadı. Sonunda, Tupamaros, onun yardımıyla bankaya baskın düzenleyerek bir miktar paranın yanında bütün yolsuzluk dosyalarını alıp gitti ve ülke karıştı! Gerilla, hırsız bankacıları, paravan firmaları ve rüşvetçi bürokratları ifşa edince, savcılık soruşturma başlattı. Şirket geriye kalan belgeleri yaktı ama gerilla bu kez elindeki defterlerin fotokopilerini hâkim ve savcıların kapılarına bırakmaya başladı. Sonuçta iş büyüdükçe büyüdü, çok sayıda memur ve politikacı tutuklandı.
Kadınlar firarda!
Ancak bu arada Lucia’nın legal hayatı da sona ermişti. Doğrudan gerilla hareketine katıldı ve sonraki birçok eylemde yer aldı. Mujica ile de bu arada tanıştılar; uzun yıllar boyunca resmi olarak hiç evlenmediler, gerek de duymadılar buna.
Bu arada bir operasyonda yakalandı Lucia. Sakin ve kararlı kişiliğiyle La Tronka (Ağaç Gövdesi) adını orada kazandı. 70 ve 71 yılları, Uruguay’da cezaevi firarları dönemiydi. Bu süreçte Lucia, iki muazzam firarın örgütlenmesinde bizzat yer aldı. Özellikle ülkenin en büyük kadınlar hapishanesinden kazılan tünelde büyük payı vardı ve zaten kendisi de aynı tünelden kaçmıştı. 36 kadının özgürleştiği eylemi yıllar sonra hatırlayan bir kadın militan, Adriana Castera, zaman zaman çömelerek, zaman zaman sürünerek lağım borularının pisliği içinde yapılan 45 dakikalık yolculuğu anlatırken onu anmadan geçemiyor. Pislik içinde yapılan yolculuktan sonra başka bir tünelle varılan güvenli ev ve temiz elbiseler, ayakkabılar ve arabalar… Bütün bu organizasyonun içinde yer alan Lucia’nın şansı ise pek yaver gitmez. Lucia ve bir arkadaşı, kısa bir süre sonra yeniden yakalanırlar ve bu kez artık zindan hayatı uzun sürecektir: 13 yıl…
Zindandan senatoya
Artık sıra, bütün Tupamaroslar gibi, direnme ve hayatta kalma mücadelesine gelmiştir. Lucia, bu korkunç tecrit yıllarını da eğilip bükülmeden atlattıktan sonra 1985’te cezaevinden çıktığında vakit geçirmeden hareketin yeniden örgütlenmesine katıldı. Daha sonra ise senatörlük ve cumhurbaşkanı yardımcılığı görevleri geldi. Ama o da Pepe gibi saraylarda değil, kendi küçük çiftliklerinde basit bir yaşam sürdürmeyi tercih etti ve ‘First Lady’ saçmalığını hep reddetti: “Kendimizi onların dediği gibi ‘yoksul’ olarak görmüyoruz. Sadeyiz çünkü bu bize uygun. Daha mutluyuz, daha az dertlerimiz ve sorunlarımız var.”
“Politik düşünce evrimleşebilir, ancak temel olan şeyler vardır, örneğin insanın insan tarafından sömürülmesine son vermek. Bu dünyada tek bir birey sömürülüyorsa eğer, mücadele için bir nedenimiz var demektir” diyordu son röportajlarından birinde.
Montevideo’nun kibar mahallelerine sorarsanız o hala bir soyguncu ve suikastçı! Ama varoşlar öyle demiyor. 75 yaşındaki Lucia ve onun temsil ettiği adalet duygusu, orada karşılığını buluyor.
Arif MOSTARLI