İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline ilişkin Danıştay’a açılan davanın duruşması görüldü. Duruşmada HDP Eş Genel Başkanı Buldan, kadın örgütleri, siyasetçiler ve kadınlar savunma yaptı. Savcı, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararnamesinin iptalini istedi. Gözler 14 ve 28 Haziran’daki duruşmalara çevrildi
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının iptali için açılan davaların 10’una dair duruşmalar Danıştay’da gerçekleşti. Türkiye’nin dört bir yanından gelen kadınlar, “İstanbul Sözleşmesi yaşatır”, “Kazanacağız İstanbul Sözleşmesi bizim”, “Kadın cinayetlerini durduracağız” dövizlerini taşıdı. Kadınlar sık sık, “İstanbul Sözleşmesi yaşatır”, “Kadın yaşam özgürlük” ve “Yaşasın kadın dayanışması” sloganları attı.
Duruşması öncesi Danıştay önünde bir araya gelen kadınlar açıklama yaptı. Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği davalarını üstlendiği ailelerle birlikte Danıştay önünde açıklama yaptı. Açıklamada konuşan aileler, artık başka kadın ve çocuklar katledilmesin diye sözleşmeye sahip çıkacaklarının vurgusunu yaptı. Ardından dernek adına açıklama yapan Avukat Müjde Tozbey, sözleşme için mücadele vermeye devam edeceklerini belirtti.
Av. Av. Müjde Tozbey Erden’in konuşması sırasında erkek şiddeti ile katledilen kadınların yakınları salonda ayağa kalkıp ‘Buradayım’ dedi
HDP’li kadınlar Danıştay önünde
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partini grup başkanvekili Meral Danış Beştaş ile çok sayıda kadın milletvekili Danıştay önünde kadınlarla bir araya geldi. Burada Buldan açıklama yaptı.
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Kadınların uzun yıllar verdiği mücadele sonucu emekleriyle bedenleriyle sözleriyle ve ödemiş oldukları bedeller ile kazandıkları bir hak olan İstanbul Sözleşmesinin bir gece yarısı bir erkek tarafından feshedilmesini asla kabul etmediğimizi her yerde ifade ettik bugün burada bir kez daha söylüyoruz. İstanbul Sözleşmesi bir erkeğin iki dudağı arasında çıkacak bir sözle attığı bir imza ile asla feshedilecek ve yok sayılacak bir sözleşme değildir. Bugün Türkiye’de binlerce kadın erkek şiddetine maruz kalırken, binlerce kadın canını verirken, katledilirken yaşamını yitirirken böylesi önemli bir sözleşmenin bir gece yarısı feshedilmesini asla kabul etmeyeceğiz ve bunu savunmaya her yerde devam edeceğiz” dedi.
‘Mücadeleyi bırakmayacağız’
Sözleşmeyi savunacaklarını dile getiren Buldan, “Bu kararın bugün Danıştay’dan olumlu bir şekilde çıkması sadece bizim değil bu ülkede yaşayan milyonlarca kadının talebidir ve biz milyonlarca kadını temsilen bu duruşmayı izlemek üzere buradayız. Bu hukuksuzluğu asla kabul etmeyeceğimizi bir kez daha belirtiyoruz. Burada gözü yaşlı anneler var, kızlarını erkek şiddetiyle kaybeden annelerimiz var ama bu ülkede yaşayan milyonlarca annenin aynı durumu düşmemesi için hep birlikte bu sürecin takibi olacağız. Milyonlarca kadının bu sürecin takibi olması için elimizden geleni yapacağız ve asla bunun mücadeleyi bırakmayacağız. İstanbul Sözleşmesi hepimizin kırmızı çizgisidir biz bu kırmızı çizgimizden asla vazgeçmeyeceğiz asla taviz vermeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
Buldan’ın ardından açıklama yapan baro temsilcileri de davaya sonuna kadar sahip çıkacaklarının mesajını verdi.
‘Kazanacağız’
Cumhuriyet Halk Partisi’nden birçok milletvekili de Danıştay önünde. Grup Başkanvekili Özgür Özel de açıklama yaptı. Özel, “Danıştay yokluk kararı vermediği taktirde Anayasa’ya aykırı olan bu işlemin iptalini talep ediyoruz. Bu kararı biran önce vermezseniz AİHM’e bırakırsanız biz bu davayı oralarda kazanırız ama o güne kadar birçok kadının cinayetinden sorumlu olursunuz. Hep birlikte olacağız bu mücadeleyi kazanacağız” dedi.
Açıklama yapan kadınlar da “Haklarımızdan, hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz” mesajını verdi.
‘Asıl sahne Danıştay’ın önünde’
Aksaray Barosu’nu temsilen duruşmada söz alan Şenal Sarıhan da 28 Nisan’da aynı heyetin başkanlığını yaptığı 10 duruşmayı hatırlattı, “‘Yasalar sokakta, alanda yazılır’ derler. İstanbul Sözleşmesi de kadınların sokakta yazdığı sözleşmelerden biridir” dedi. Danıştay 10. Daire heyetine “Asıl sahne Danıştay’ın önünde” diyen Sarıhan, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine vurgu yaparak, “Sizinle kürsüde oturan tek kadın arkadaşımızın olması eşitsizliğin görünen yüzü” ifadelerine yer verdi.
Sarıhan, 70 yıllık kadın hakları mücadelesine tanıklık ettiğini ancak son 20 yılı kadınlar olarak sevmediklerine dikkat çekerek, “Kadınlar hep direndi, seslerini yükseltmeye çalıştılar. Ancak biz bu 20 yılı sevmiyoruz. Kadınların haklarını savunmadığı, hatta giderek elimizden aldığı için son 20 yılı sevmiyoruz. Ben vicdanınıza sorarken; çok sevdiğiniz kızınızı, eşinizi, annenizi anımsayarak karar vermenizi talep ediyorum” değerlendirmesinde bulundu.
‘Cübbelerimizi şiddet mağduru kadınlara siper etmekten gocunmuyoruz’
Kırklareli Barosu adına savunma yapan Oylum Yaman da Danıştay Başsavcılığının Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin iptalini talep ettiği mütalaasını savunduklarını kaydetti. Dava konusu işleminin fonksiyon gaspı sonucu ortaya çıktığını ve ‘yok hükmünde’ olduğunu belirten Yaman, şöyle konuştu:
“Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku (TÜBAKKOM) Komisyonu’nun dönem sözcüsüyüz. Bugün burada tüm baroların kadın hakları komisyonları adına da buradayız. Cübbelerimizi bugün şiddet mağduru kadınlara siper etmekten gocunmuyoruz. Dava konusu işlemin iptalini talep ediyoruz.”
Özgür Özel: Tarihi sorumluluğunuzu talep etmek için karşınızdayım
İstanbul Sözleşmesi duruşmasında CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in başvurusu görüşüldü. Savunmasını kendisi yapan Özel, davayı açma sebeplerini şu şekilde sıraladı: “Burada bulunmamamın sebebi dava açmış olmam. Bu mesele sadece bir kadın meselesi değil. Git derdini Marko Paşa’ya anlat deniyor. Nasıl anlatalım? Bugün tarihi sorumluluğunuzu sizden talep etmek için karşınızdayım. Anayasanın 90. maddesinin 1. fıkrası; uluslararası sözleşmelerinin Meclis tarafından yürürlüğe koyulan anlaşmaların yine Meclis kararıyla kaldırılacağını söyler. Cumhurbaşkanının ‘Ben bu kanunu yürürlükten kaldırdım’ demesi akılla, mantıkla çelişmektedir. Bazı uluslararası anlaşmaların tartışmaya açılması beka sorununa işaret eder.”
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldığı günden bu yana kadın cinayetlerinin artığına dikkat çeken Özel, şu ifadelere yer verdi: “İstanbul Sözleşmesi özelinde çok kritik bir süreç ile karşı karşıyayız. Burada verilecek kararın önemi şudur: Sözleşmeden çıkılmadan önceki 11 ayda 413 kadın öldürüldü. Sözleşmeden çıkıldıktan sonraki 11 ayda ise 495 kadın cinayeti yaşanmış. Yani 80 kadın cinayeti daha fazla yaşanmış. Daha doğmamış kız çocukları, torunları düşünme vaktidir. Bir kız babası olarak, cumhuriyeti kurmuş bir siyasi partinin sözcüsü olarak, yaşanan her şiddetten utanç duyan bir erkek olarak elinizdeki yetkiyi kadınlar ve kamu adına karara bağlayacağını ümit ediyorum.”
‘Çatışma döneminde şiddeti yasaklıyor’
Duruşmada, Halkların Demokratik Partisi (HDP) adına avukat Sipan Cizreli söz aldı.
Sözleşmeden çekilme kararının yok hükmünde olduğunu ifade eden Cizreli, kararı tanımadıklarını söyledi. Cizreli, sözleşmenin kadına yönelik şiddetle mücadelede en kapsamlı sözleşme olmanın yanı sıra, kadına yönelik erkek şiddetinin kaynağının toplumsal cinsiyet eşitsizliği olarak tanımladığını kaydetti.
Sözleşmenin yalnızca barış dönemlerinde değil, silahlı çatışma dönemlerinde ve sonrasında devam eden şiddeti de yasakladığını ifade eden Cizreli, “Sözleşme çatışma sürecinde sivil kadınlar kadar çocukları da korumakta ve taraf devletlere sorumluluk yüklemektedir. Örneğin; Diyarbakır’ın Sur ilçesinde 2015 yılında yaşanan çatışma döneminden küçük kız ve erkek çocukların, güvenlik önlemi gerekçesiyle silah doğrultularak kıyafetlerinin çıkartılmasına dair görüntüler, hala kamuoyunun hafızasında” dedi.
Kaçırılan Êzidi kadınlar
Sözleşmenin yalnızca taraf devletlerin vatandaşı olan kadınlar için değil, sığınmacı ve hukuki durumu ne olursa olsun göçmen kadınlar için de koruma sağladığını dile getiren Cizreli, “Ortadoğu’da faaliyet gösteren IŞİD terör örgütü tarafından kaçırılan yüzlerce Êzidi kadın ve çocuklardan bir kısmının Türkiye’de zorla alıkonulduğu, satıldığı ve ailelerine fidye karşılığında iade edildiği bilinmektedir” diye ekledi. Cizreli son olarak şunları söyledi: “Sözleşme çocuğun, istismarcı babaya verilmesini de engelledi; şiddet uygulayan erkeğin evden derhal uzaklaştırılmasını da sağladı. ‘Sözleşme Yaşatır’ derken kimse afaki bir şeyden bahsetmiyor. İstanbul Sözleşmesi, yaşatır; İstanbul Sözleşmesi, yaşatacak.”
Aksaray Barosu adına avukat Şenal Sarıhan heyette tek kadının olmasına dikkat çekti. Sarıhan, “Salonda yüzlerce kadın otururken, heyette tek kadın var. Bu da açık eşitsizliğin göstergelerinden biri” dedi.
‘Yargı bağımsızdır demek istiyoruz’
Kırklareli Barosu’ndan avukat Oylum Yaman da “Sayın heyet, baroların adli yardım birimlerinde bir gün geçirmenizi isterdim. Biz avukatlar mesleğimiz ve yeminimiz gereği kadınlara, çocuklara bu hizmeti seve seve veriyoruz. Cübbemizi şiddet mağduru kadınlara siper etmekten asla gocunmuyoruz. Ancak ülkemizin kadınları korumamasından gocunuyoruz. Bugün anıt ağaca baktım. 2022 yılında 162 kadın öldürükmüş. Bundan gocunuyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nin yükümlülüklerinin yerine getirildiği bir Türkiye’de 162 kadın öldürülmez. Bunu biliyoruz. Bizler, ‘Yargı bağımsızdır’ demek istiyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Anayasal güvencenin aleyhine adımlar’
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekili Özgür Özel, bireysel başvurusuna dair söz aldı. Yasama, yürütme ve yargı arasındaki kuvvetler ayrılığının fiilen ayaklar altına alındığını vurgulayan Özel, “Anayasal güvencelerin aleyhine adımlar atılıyor. Böyle bir yetki aşımında hepimiz adına karar verecek mahkemenin önüne geldi. Bu tarihi sorumluluğunuzu sizden talep etmek üzere karşınızdayım” dedi. Erkeklerin işlediği her bir cinayetten hemcinsleri adına utanç duyduğunu ifade eden Özel, “Hepimiz adına sizleri bu sorumluluğu ve yetkiyi kamu adına, kadınlar, önümüzdeki nesiller adına karara bağlayacağınızı ümit ediyorum” şeklinde konuştu.
Ardından CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka söz aldı. Sözleşmeden çekilme kararının ardından CHP’nin kadınlarla ilgili çağrı merkezine gelen telefonların arttığını dile getiren Nazlıaka, “Diğer yandan failler avukatlarını arayıp ‘acaba cezaevinden çıkabilecek miyiz’ diye sordular. Fesih kararından sonra kadınların ne kadar güvencesiz olduğu ortadadır” şeklinde konuştu. Nazlıaka, salonda bulunan kadınlara, “Yolda yürürken arkasında ayak sesi duyduğunda tedirgin olmayan var mı?” diye sordu. Salondan, “Hayır” sesleri yükseldi.
Hatice Kaçmaz davası
Nazlıaka ardından mahkeme heyetine, “Siz hiç bir kadının, bir erkeğe ikinci eş olmayı teklif ettiğini, erkek bunu kabul etmeyince kadının onu öldürdüğünü duydunuz mu? Siz bir kadının yemek yapmadı diye erkeği öldürdüğünü gördünüz mü? Siz hiç, bir kadının bir erkek ona karşılık vermeyince ‘çok sevdiği için’ öldürdüğünü duydunuz mu” diye sordu. Nazlıaka, “Ama Hatice Kaçmaz’ın katiline ‘tutku indirimi’ verildi. Yargıtay, ‘eğer Hatice Kaçmaz teklifini kabul etseydi bugün hayatta olurdu’ şeklinde bir karar verdi. Bugün tarihi ve önemli bir sorumluluk düşüyor size. Vereceğiniz karar kadınların yaşam hakkını savunmakla ölüm arasında bir karardır” dedi.
Çıkacak kararın adaletli olmasını arzu ettiklerini dile getiren Nazlıaka, “Tarihi bir gün ve tarihi bir sorumluluk. Kadınların yaşam hakkı ile ölüm arasında bir karar, 42 milyonun yaşam hakkı ile tek adamın kararı arasında bir karar” diye vurguladı.
Barolar: Vazgeçiyoruz
Ardından Denizli, Çanakkale, Artvin, Tokat ve Kars Barosu adına avukatlar söz aldı. Sözleşmeden çekilme kararının yok hükmünde olduğunu vurgulayan avukatlar, “Anayasa’nın fiilen ortadan kaldırılmasını amaçlayan bu girişimin iptalini istiyoruz. Anayasaya göre Cumhurbaşkanı’nın böyle bir yetkisi yok. Buradan iptal kararı çıkmazsa sıra hangi sözleşmeye gelecek? Her gün tacize uğrayan, şiddete uğradığı için kendini suçlayan kadınları dinliyoruz. Kadın cinayeti dosyalarında anne babalarına çocuklarının nasıl öldürüldüğünü anlatıyoruz. Sözleşmeden vazgeçmiyoruz” ifadelerini kullandı.
Sol Parti: 495 kadın katledildi
Sol Parti adına konuşan avukat Gizem Özdem, her gün taciz edilen, ezilen, şiddete maruz kalan LGBTİ+’lar için söz aldığını belirtti. Sözleşmeden çekilme kararından sonra 495 kadının katledildiğini anımsatan Özdem, “Size sayı gibi gelebilir ama bizim için değil” dedi.
Av. Selin Nakıpoğlu da İstanbul Sözleşmesi’nin amaç maddesini okuyarak savunma yaptı. Sözleşme’nin imzalanması sürecinde hükümetin Avrupa Konseyi ile ilişkileri için yürüttüğü politikalardan söz eden Nakıpoğlu, sözleşmenin feshi kararının tarikat ve gerici kurumlar tarafından coşkuyla karşılanmasının aslında başka bir yaşam biçimi tahayyülü olduğunu gösterdiğini söyledi.
Nakıpoğlu’nun savunmasının ardından duruşmaya yarım saat ara verildi. Ara sonrası devam edildi.
Ayşe Sarısu Pehlivan: Politik değil, hukuki bir karar verin
Yargıçlar Sendikası adına söz alan Ayşe Sarısu Pehlivan, “Hem kadın üyelerimizin haklarını korumak, hem de tüm kadınlar için bu davayı açmış bulunuyoruz. 2002 yılından beri mevcut siyasi iktidarın yönetiminde olan bir Türkiye’de yaşıyoruz. Politik değil, hukuki bir karar verin” dedi.
Faruk Eminalioğlu: Noktayı koymazsanız devamı gelecek
Av. Ömer Faruk Eminalioğlu da, “Yargıçlar olarak biz de artık ‘davacıyız’ diyor. İdari işlemi hukuk içinde değerlendirmek mümkün değil. Eğer bu davada atılan adıma noktayı koymazsanız devamı gelecek. Çünkü sözleşme, Anayasa kapsamındadır” diye belirtti.
Sibel Suiçmez: Sözün bittiği yerdeyiz
Malatya Barosu adına söz alan Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkan Yardımcısı Sibel Suiçmez “Artık sözün bittiği yerdeyiz. Hepimiz biliyoruz; evrensel hukuk kurallarını birlikte okuduk, birlikte o sıralarda oturduk. Cübbelerimiz farklı da olsa hepimizin ortak yönü cübbelerde düğme ve cebin olmamasıdır. Hukukçular olarak bu açılan davaların iptal kararıyla sona erebileceğini çok iyi biliyoruz. Sözün bittiği yerdeyiz. Peki ya hukuk, hukukun da bittiği yerde miyiz? Hukukun da bittiği yerde olmadığımızı siz yargıçlar gösterecek. Bugün burada sadece korku ve umuttan bahsedeceğim. Korku çok insani bir duygu ancak bilinçli ve sistematik olarak kullanıldığında cesareti kırar, susturur ve biat ettirir” dedi.
Korkuyu ortadan kaldıracak olanın ise umut olduğunu vurgulayan Suiçmez, “Umut en büyük güçtür cesareti artırır. O nedenle alanda mücadele eden biz kadın hakları savunucuları gücün karşısında, siyasi iktidarın karşısında her zaman her yerde ‘korkmuyoruz susmuyoruz biat etmiyoruz’ dedik etmemeye de devam edeceğiz. Biz avukatlar, umut olmak için buradayız. Danıştay savcısı korkmadı, bu noktada sizin de ‘artık bu ülkede hukukun üstünlüğü, demokrasi yok’ diyerek ülkeden ayrılmaya çalışan tüm gençlerin umudu olmanızı bekliyoruz” ifadelerinde bulundu.
Aslı Arıhan: Şiddet vakalarının yaşanmamasını istiyoruz
Ardından yine Malatya Barosu adına Av. Aslı Arıhan söz aldı. Arıhan, “Bir tarih yazılıyor. Karar bir gecede verildi ve bu karar toplumsal çöküntü yarattı. Şiddet azalmadı sadece adli mercilere yansımıyor. Artık toplumsal olarak şiddet vakalarının yaşanmamasını istiyoruz. Özellikle kadınların tek söylemi bu ‘İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz” dedi.
Hükümet savunmasına tepki
Dava açan kurumların ardından, Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürlüğü Milletlerarası Anlaşmalar Daire Başkanı Emre Topal, Cumhurbaşkanlığı kararını savundu. Topal, sözleşmeden çekilme kararıyla şiddetle mücadelenin aksatılmadığını savunarak, “Yasalarımız yürürlüktedir. Bunun altını çizmek istiyorum” dedi.
Kararın hukuka uygun olduğunu söyleyerek özellikle fesih kelimesini kullanma nedenlerini sözleşmenin orijinal metni sebebiyle olduğunu belirten Topal, fesih kararının, kendisinin milletlerarası anlaşmalar konusunda uzman olduğunu vurgulayarak hukuka uygun olduğunu savundu. Bir sözleşmenin sona erme neden ve yollarını usul hukuku dersi minvalinde açıklamaya başlayan Topal, konunun ileri derece teknik olduğunu ve yorum yapmak için özellikle bilgi sahibi olmak gerektiğini ifade etti.
Topal’ın savunması sırasında salondan tepkiler yükseldi.
Savunmasına devam eden Topal, Meclis’in milletlerarası sözleşmelerle ilgili yetkisinin onaylamaktan ibaret olduğunu ileri sürerek, “Davacıların iddiaları hiçbir şekilde yerinde değildir. Anayasa’nın 90’ıncı maddesinin usule göre yürürlüğe konulmuş anlaşmalar kanun hükmündedir, doğrudur. Ancak uygun bulma kanunu yanlış yorumlanıyor” diye belirtti. 6251 sayılı kanunun İstanbul Sözleşmesi’ni tek başına yürürlüğe koymadığını savunan Topal, “Bu kanun sözleşmeyi iç hukuka da aktarmamıştır. Milletlerarası anlaşmalar Meclis’in iç hukukta kabul ettiği bir kanun değildir. 6284 ve sözleşmenin feshedilmesi arasındaki ilişki, kanunda sözleşmeye atıf yapılan maddenin değiştirilip değiştirilmemesi fesih kararını hiçbir şekilde değiştirmeyecek. Aynı şekilde fesih kararı da 6284 sayılı kanunu hiçbir şekilde etkilemiyor, yürürlükte ve uygulanıyor”
Topal’ın ardından davacı kurumların avukatları söz aldı.
Hülya Gülbahar: Aynen kendisine iade ediyoruz
Söz alan Doç. Dr. Özge Yüce, Topal’ın sözleşmeden çekilme kararının nasıl alındığını ama neden alındığını anlatmadığını vurguladı. Av. Hülya Gülbahar da, “Burada biz hukuk bilmiyormuşuz gibi hakaretlere maruz kaldık. Bizlere cevap verirken idare hep bu tarafa bakarak konuştu bu sözlerin hepsini aynen kendisine iade ediyoruz. Bizden hukuku bilmiyoruz gibi bahsediyor Biz bunu kabul etmiyoruz” dedi.
Savcı iptal yönündeki kararını yineledi
Savunmaların ardından savcı Aytaç Kurt mütalaasını yineledi. Savcı AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bir kararnameyle verdiği İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının iptaline karar verilmesini talep etti.
Savcı, sözleşmeden çekilme kararına ilişkin, “Dava konusu işlemin iptalinin gerektiğini düşünüyorum” dedi. Savcı mütalaası kadınlar tarafından uzun bir süre alkışlandı. Savcı mütalaasına karşı söz alan davacı avukatları, sadece usul yönünden değil, kamu yararı gözetilerek esas yönünden de çekilme kararının iptalini istedi.
Mahkeme başkanı kararı daha sonra açıklayacaklarını belirterek duruşmayı sonlandırdı.
14 ve 28 Haziran’da
Danıştay’ın kararını 14 ve 28 Haziran’da görülecek duruşmaların ardından vermesi bekleniyor. 14 Haziran’da Türkiye İşçi Partisi (TİP), Sedef Erken, İzmir, Trabzon, Mersin, Giresun, Eskişehir, Burdur, Adana, Manisa, Uşak, Bolu, Hatay Barosu ile Tarım Orkam Sen/KESK ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in başvurularına dair duruşmalar görülecek. 28 Haziran’da ise, Kocaeli, Kayseri, Batman, Samsun, Amasya, Antalya, Muğla, Ordu, Yalova, Bursa Van Barosu ile Ankara Diş Hekimleri Odası ve TMMOB’un açtığı davalara dair duruşma görülecek.
ANKARA