79 yıl önce, 30 Nisan 1945 gününün akşamında Hitler intihar etti. Adolf Hitler’in hikayesi 1889 yılının Nisan ayında küçük bir Avusturya kasabasında başlayıp, 30 Nisan 1945’de Berlin’de son buldu. Otoriter bir babanın oğluydu. Çocukluğu uyumsuz geçmiş, en büyük hayali ressam olmak olan Hitler nasıl oldu da 20. yüzyıl, belki de insanlık tarihinin en nefret edilen insanı haline geldi?
Onbaşılıktan parti liderliğine
Viyana’da işsiz güçsüz dolaşıp, kartpostal resimleri yaptığı dönemde, ressam olmaya karar verir. Viyana Güzel Sanatlar Akademisi’ne başvurur ve yetersiz olduğundan okula kabul edilmez. Birinci Dünya Savaşı öncesinde Avusturya Ordusu’na başvurur, boyunun kısalığından ve çelimsizliğinden dolayı oradan da red cevabı alır. Almanya’ya gelir. Savaşın başlaması ile birlikte Alman Ordusu’na girer. Bavyera Bölüğü’nde onbaşı olur. Savaşta yaralanır. Sonrasında Münih’e döner. Viyana’da olduğu dönemlerde, Yahudi nefreti yavaş yavaş oluşmaya başlar. Lanz von Liebenfels’in ırk ideolojileri ve antisemitizm hakkındaki yazılarından ve Viyana Belediye Başkanı, aynı zamanda Hristiyan Sosyal Partisi’nin kurucusu ve tarihin en şiddetli demagoglarından Karl Lueger ve pan-Cermenist Georg Ritter von Schönerer gibi politikacıların yarattığı polemiklerden etkilenir. 1919 yılında Karl Harrer tarafından kurulan Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’ne girer. Hiçbir vasfı olmayan Hitler Münih’te işsiz güçsüz bohem bir hayat sürmektedir. 1. Dünya Savaşı’ndan yenilgiyle ayrılan Almanya’da büyük bir ekonomik buhran yaşanmaktadır. Birahaneler, günlük siyasi konuşmaların yapıldığı yere dönüşmüştür. Hitler de buralara takılır. Viyana’da edindiği antisemitik, antikomünist düşüncelerini Münih birahanelerinde yüksek sesle dile getirir. Almanya’daki sefaleti Yahudilere bağlayan konuşmalar yapar. Öte yandan Almanya’da komünizm rüzgarları esmektedir. Liderliğini Karl Liebknecht ile Rosa Luxemburg’un yaptığı Spartakist Hareket’in yaktığı ateş, Almanya Komünist Partisi ile büyümektedir. Ajitasyon yeteneği olan Hitler’in farkedilmesi uzun sürmez. Alman sermayesi Hitler’i 1921 yılında Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’ne lider yapar. İşin trajik yanı Yahudi sermayesi de Hitler’i komünist mücadeleye karşı kullanılacak bir aparat olarak görüp, destekler.
Kavgam kitabı ve iktidara yürüyüş
Hitler ve partinin paramiliter grubu SA (Fırtına Birliği) ile birlikte 8-9 Kasım 1923 tarihinde Münih’teki Bavyera Hükümeti’ni devirmek için darbe girişiminde bulunur. Sonuç başarısızlıktır. Karşılığında sembolik olarak 5 yıl ceza alır. İçerideyken Kavgam (Mein Kampf) kitabını yazar. Genç yaşta girdiği Landsberg hapishanesinde 1924 yılında yazdığı, daha doğrusu Rudolf Hess’e yazdırdığı “Mein Kampf” kitabı, Versay Anlaşması sonucu darmadağın olan Almanya’nın, işsiz, başıboş, sefalet içindeki gençliğine hitap eder. Bütün bu kötülüklerin temel nedeninin Yahudiler olduğunu belirtir. Kavgam ilk olarak 1925 yılında Almanya’da yayınlanır. Tamamen Anti-Semitist (Yahudi düşmanı) ve Alman ırkının yüceliği üzerine dem vuran yazıları, 2. Dünya Savaşı’nda milyonlarca insanın ölmesine neden olan sapkınlıklarının ipuçlarını ele veriyordu.
Mein Kampf (Kavgam) kitabı, ne edebi anlamda, ne siyasal anlamda ne de insani anlamda hiçbir estetik, zeka ve etik değeri içinde barındırmamasına rağmen, o günkü koşullarda Nazi örgütlenmesinin amentüsü oldu. Kitapta “Çoğunluk, bireyi asla temsil etmez. Çoğunluk yalnız bilgisizlik değil aynı zamanda korkaklık ve alçaklığı temsil eder… Yahudiler başka milletlerin bünyelerinde parazit olarak yaşayıp zenginleşmektedirler. Yahudilere karşı koyarak Tanrı’nın buyruğunu yerine getiriyorum” derken işsiz, aç Almanlara zengin olmanın yolunu gösteriyordu. Bu zenginlik Yahudileri yok etmekten geçiyor demekteydi. Ayrıca ateist olmasına rağmen, Yahudileri öldürmenin tanrı buyruğu olduğunu söyleyerek bir yandan da Vatikan’a mesaj veriyordu. Kitabın yazılmasından hemen sonra Hitler serbest bırakılır. Çünkü ona dışarıda ihtiyaç vardır.
Hitler’in liderliğini yaptığı partisi ilk olarak 1924 seçimlerine girdi ve sadece %6,5 oy aldı. 1928 seçimlerindeyse desteği daha da düştü, aldığı oy sadece %2,6’ydı. Hitler iktidara gelmeden önce Almanya’nın ekonomik panoraması şöyle idi; 40 milyonluk Almanya’da işsiz sayısı 10 milyonu buluyordu. Enflasyon %3000’di. Bu manzaraya koşut olarak, Alman düşüncesi yeni içerik peşindeydi. Hitler’in adı daha hiçbir şekilde duyulmadan bir yaşama felsefesi ortaya atılmıştı. Bunun bir ayağı Nietzsche’de, bir ayağı da Spengler’deydi. Bu düşüncenin çevresinde birçok ikincil derecede isimler vardı. Kimisi devlet misyonunu yeni bir savaşta görüyordu, kimisi de yeni bir sosyalizmden , Prusya sosyalizminden yani “Alman Nasyonal Sosyalizminden” söz ediyordu. İşte bu kafa bulanıklığını iyi gördü Hitler. Üstelik komünizm tehlikesi de kapıdaydı. Alman sermayesi Hitler’in eteğine tutuştu. İnanılmaz para desteği sunuyorlardı. Öyle ki Hitler, 1930 seçimleri öncesi tarihte ilk kez olarak bir şey yaptı. Partisinin kiraladığı bir uçakla, şehirden şehire seçim çalışmasına gidiyordu. 1932 seçimlerinde %37,4 ile birinci parti oldu. Şansölye Hinderburg, Katolik Merkez Partisi ile koalisyona gitmesini önerdi Hitler’e, sonrasındaysa onu başbakan olarak atadı. 27 Şubat 1933’teki Reichstag’da (Alman Parlamentosu) yangın çıkardılar. Bu yangını muhaliflere mal edip, onları da tasfiye ettiler. Bütün partileri yasakladılar. Sanatçılar, yazarlar ülkeyi terk etti. Nazi propagandası yapmayan bütün sanat eserleri yasaklandı. Grev yapmak yasak hale getirildi. Ari alman ırkına mensup olanların çok çocuk yapmaları teşvik edildi. Yahudi işyerlerine boykot uygulandı. Gazeteciler tutuklandı, politikacılar kurşuna dizildi. Zamanla gücü eline geçiren Hitler, 1933’te cumhurbaşkanlığını lağvederek tek lider, Führer oldu.
Faşizm, hukuk ve Irk Yasası
Artık sıra Kavgam kitabında yazdığı şeyleri hayata geçirmeye gelmişti. Hitler tarihin en büyük mitinglerinden birini Nürnberg’de 1934 yılında gerçekleştirdi. Yine tarihin en aşağılık yasasını da 1 yıl sonra burada ilan etti. 15 Eylül 1935 tarihinde Nürnberg Irk Yasası’nı duyurdu. Önemli iki alt başlığı vardı: Reich Vatandaşlık Yasası ve Alman Kanını ve Alman Onurunu Koruma Yasası. Alman Kanını ve Alman Onurunu Koruma Yasası, Nazilerin ırkları birbirine karıştırma ya da “ırkı kirletme” (“Rassenschande”) olarak gördükleri duruma karşı çıkarılan bir yasaydı. Bu yasa uyarınca Yahudiler ve Alman ya da Alman kanıyla ilişkili kişiler arasında evlilik yapılması ve cinsel ilişki yaşanması yasaklanmıştır. Naziler, “karma ırk” mensubu çocukların doğmasına neden olduğu için bu ilişkilerin tehlikeli olduğunu düşünüyordu. Nazilere göre bu çocuklar ve onların soyundan gelenler, Alman ırkının saflığına zarar veriyordu. Örneğin Aufartung, ırk sağlığının amacı, Blutbewusstsein ise kanın bilincinde olmak anlamına kelen kelimeler türetilmiş, 1924 yılında Blutschander kelimesi, anne veya kardeşle cinsel ilişki (ensest) anlamına gelirken, bu kelime 1936 yılında yapılan bir değişiklikle “Aryan olmayan biri ile yakın ilişki” şeklinde değiştirilmiştir. Yani üstün Alman Irkından birinin Yahudi biri ile ilişkiye girmesi, ensest ilişkiye girmiş gibi lanetleniyordu. Aryan ırkı en üstteydi. Fransız, İngiliz gibi ırklar bir altta. Slavlar daha düşük bir ırktı Hitler’e göre. En altta ise Yahudiler, çingeneler, özürlüler, komünistler yer alıyordu. Bütün bunlar olurken, 1936 Berlin Olimpiyat Oyunları’nın Almanya’da düzenlenmesine dünya sessiz kalıyordu. 1937 yılında Adolf Hitler Parti Okulları adında 12 yatılı okul açıldı. Bu okulların amacı genç erkek ve kızları çiftleştirip, Aryan ırkına mensup çocuklar yapmaları içindi. 1936’da Irk Yasaları’nın yürürlüğe girmesi ile birlikte başta Yahudiler ve komünistler tutuklanmaya başlandı. İlk toplama kampı bu dönemde yapıldı. 9 Kasım 1938 gecesi, tarihe Kırık Camlar Gecesi olarak geçen eylem organize edildi. Nazi Fırtına Birlikleri’ne bağlı kişiler tarafından Yahudi işyerlerine, evlerine, dini mekanlarına saldırılar yapıldı. 400 Yahudi öldürüldü. Binlerce işyeri, ev, sinagog tahrip edildi, yakıldı. 35 bin Yahudi toplama kamplarına gönderildi. Artık Nazi Partisi’ne üye olmayanlara hayat hakkı yoktu. Propaganda Bakanı Goebbels, Nazi ideolojisinin ve Hitler’i Führer yapan propagandanın ardındaki isimdi. Tek Devlet, Tek Millet, Tek Lider üçlemesi, Nazi Almanya’sının ete kemiğe bürünmüş haliydi.
Hukuk artık yoktu. Harry Reicher, Nazi hukukunun mantığını tek bir kelime ile özetlenebileceğini söyler: “Führerprinzip”. Liderin sözünü yazılı yasanın üstünde tutan bu “liderlik ilkesi”, devletin bütün gücünün, bu gücü keyfi olarak kullanabilen tek bir adamın elinde toplanmasını ifade eder. 1934’te Nürnberg’de düzenlenen Nazi Partisi mitinginde bu husus, Hitler’in özel sekreteri Rudolf Hess tarafından dile getirilir: “Parti, Hitler’dir. Bununla birlikte Hitler Almanya’dır, tıpkı Almanya’nın Hitler olduğu gibi.” Öyle ki Adli Yıl açılışında konuşan Adalet Bakanı Franz Gürtner, “Bir karar verirken önce hukuk metinlerine değil, Führer’e bakın. Verdiğiniz karar Führer’i mutlu ediyor mu diye düşünün”.
Sonrasını herkes biliyor. Polonya işgali, 2. Dünya Savaşı, toplama kampları, ZiklonB Gazı, Krematoryumlar, milyonlarca ölüm. Ve nihayetinde en büyük hayali SSCB’ne diz çöktürmek olan Hitler, Kızıl Ordu Berlin’de sığınağına 200 metre uzaktayken siyanür ve tabanca ile intihar etti. Madde bağımlısı, sosyopat, psikopat bir kişiliğe bütün suçları yüklersek eksik kalır. Kötücül bir ekibi vardı: Ribbentrop, Himmler, Göring, Speer, Goebbels, Borrman, Heydrich, Eichmann… Sorulması gereken asıl soru şu olmalı: Faşizm sadece bir ideolojiydi, Hitler ve ekibi bütün bu kötülükleri yaparken, milyonlarca Alman bu kötülüğe nasıl ortak oldu? Belki de faşizmin sıradanlaşmasındandı.
Notlar…
- Hitler’in, gün gelecek tüm Yahudileri öldürmedim diye bana küfredeceksiniz adlı bir sözü bulunmamaktadır. Aksine Hitler’i iktidara getiren Yahudi sermayesiydi. Almanya’da sermaye Yahudilerin elindeydi. 1930’ların başında iktidara aday iki güç vardı. Bunlar komünistler ve Hitler’in partisi Nasyonal Sosyalist Parti’ydi. Yahudi sermaye Hitler’i destekledi. Thysen, Krupp, Kirdoff ve Rotchilds ailesinin Amerika’da bulunan uzantılarına ait olan General Motors, Du Pond, Ford’un yanı sıra Yahudi petrol şirketi Standard Oil (Rockefeller Ailesi’nin şirketi) Hitler’e destek olan kuruluşlardan bazılarıydı. Daha ötesi toplama kamplarında kullanılan Zyklon B gazını Nazilere satan Farben de bir Yahudi şirketiydi.
- Hitler sadece 6 milyon Yahudiyi öldürtmedi. 250 bin Çingeneyi de yok etti. Bu sayı Avrupa’daki Çingenelerin üçte biri demekti. 150 bin civarında özürlünün de öldürülme emrini verdi. 1939 yılında Berlin’deki bir akıl hastanesinde kalan 350 civarındaki hastanın zehirli iğne ile öldürülmesini de hatırlamak lazım.
- Führer kendisine biat etmeyen herkese düşmandı. Sosyal demokratlar, liberaller, sosyalistler, din adamları da bu katliamlardan paylarına düşeni aldılar. Hitler’in başlattığı savaş sonucu yaklaşık 70 milyon insan öldü. Bunların 8 milyonu toplama kamplarında Naziler tarafından öldürüldü. Yaklaşık 35-40 milyon Sovyet vatandaşı anayurtlarını savunmak için hayatını kaybetti.
- Hitler 1933 yılında bir parti toplantısında yaptığı konuşmada, ‘genetik havuzu temizleme’ diye bir programın başlayacağını belirtti. Bunun sonucunda, ülkedeki tüm “özürlü, sakat, cüce, çirkin” Almanlar kısırlaştırıldı.
- Hitler’de psikoseksüel bozukluk en üst noktadaydı. Yeğeni Geli ile bir süre ensest ilişki yaşamıştı. Orgazm olmak için Geli’nin üzerine çiş yapmasını emrettiğini yakın komutanlarından Roehm’e söylemişti. Mazoşistti. Başkanlık Sarayı’na çağırttığı Renarte Müller’in sevişme öncesinde kendisini tekmelemesi ve hakaret etmesi için ayaklarına kapanıp yalvarmıştı. Bu iki kadının sonradan intihar ettikleri söylendi. (Hitler’in Psikopatolojisi- Walter C. Langer kitabında daha detaylı bilgi vardır.)
- Naziler, işgal edilen ülkelerdeki kadın-erkek politik aktörleri yok etme kararı aldı. Bütün istenmeyen insanlar, özellikle Yahudiler, Çingeneler, Slavlar ortadan kaldırılacaktı. 1941 yılında SSCB ile savaş başladığında, komünist olarak bilinen bütün memurlar partizan olarak nitelendirilip yok edildi. Bu görevlerin uygulanması Himmler ve Heydrich’e düşmüştü. (Polis Devleti-Roger Manvell/Nazi Faşizmi üzerine yazılmış en iyi kitaplardan biridir.)