Ölüm döşeğinde tahliye edildikten sonra hayatını kaybeden Ali Ekber Oruç’u anlatan mücadele arkadaşı Mehmet Zengeralp, ‘En büyük hayali Kurdistan’ın özgürlüğüydü. Zorlu koşullarda mücadele verdi’ dedi
Şirnex’in (Şırnak) Hezex (İdil) ilçesinde 1 Ocak 1993’te gözaltına alınarak tutuklanan Ali Ekber Oruç, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde (DGM) yargılandı. “Devletin birlik ve bütünlüğünü bozma” iddiasıyla müebbet hapis cezasına çarptırılan Oruç, yıllar içinde birçok cezaevine sürgün edilirken, aynı zamanda yakalandığı hastalıklardan kaynaklı İnsan Hakları Derneği (İHD) ağır hasta tutsaklar listesinde yer aldı. Oruç, Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) “Cezaevinde kalamaz” yönündeki raporuna rağmen uzun süre tahliye edilmedi.
Tutsaklığının 21’inci yılında, 28 Eylül 2014’te yatalak halde tahliye edilen Oruç, 22 Eylül’de hayatını kaybetti. Oruç, Xana Axpar (Çınar)İlçesi’ne bağlı Mezrik Mahallesi’nde son yolculuğuna uğurlandı.
Hem çocukluk arkadaşı hem yoldaşı
Oruç’un çocukluk ve cezaevi arkadaşı Mehmet Zengeralp, Oruç’u anlattı. Oruç’la birlikte aynı dosyadan yargılanan ve müebbet hapis cezasına çaptırılan Zengeralp, 3 Nisan 2023’te tahliye oldu. Amed ve Erzirom’da bulunan cezaevlerinde 15 yıl Oruç ile birlikte kalan Zengeralp, “Oruç’un en büyük hayalinin Kurdistan’ın özgürlüğüydü” dedi. Oruç’un sisteme karşı mücadele ettiğini ve sürekli olarak Kurdistan’ın özgür olduğu dönemde nasıl güzelleştirilebileceği yönünde kafa yorduğunu belirten Zengeralp, Oruç’un sürekli Kürt dilini, kültürünü, tarihini araştırdığını söyledi.
Sürekli tartışmalar yürütürdü
Mücadeleyle tanıştıktan sonra sürekli tartışmalar yürüttüklerini ve tartışmalarının “Özgürlük hareketi nedir? Kürtlerin hakkı nedir? Biz niye özgürce ülkemizi kendimiz yönetmiyoruz?” soruları etrafında olduğunu dile getiren Zengeralp, Ali Ekber Oruç’un 1988’de aktif mücadeleye katılarak kendilerine öncülük ettiğini ifade etti.
Ağır işkenceden geçtik
Zengeralp, 1993 yılında çalışma için gittikleri Hezex’te ilçesinde yanlarında bulunan 2 kişinin teslim olması sonrasında Oruç’la birlikte gözaltına alındıklarını ve askerin kendilerine işkence ettiğini söyledi. Hezex’ten sonra getirildikleri Cizîr’de 2 akşam tutulduklarını ve ardından gözleri bağlı halde Xana Axpar’a getirildiklerini belirten Zengeralp, araçta yol boyunca işkencenin devam ettiğini belirterek yaşadıklarını anlattı: “Xana Axpar’a vardığımızda bir yerde durup, ‘Yaptıklarınızı kabul etmezseniz sizi öldürürüz’ dediler. Yere koydular, gözümüz kapalıydı, silahları bize doğrulttular. Silahı bize doğrulttuklarında, Ali arkadaş, ‘Bunlar mahsus böyle yapıyorlar’ dedi. Bizi korkutmak için bir şeyler söylememiz için öyle yaptılar. Yine bir şey söylemedik. Akşama kadar yolda kaldık. Akşamdan sonra bizi Xana Axpar’da bir odaya bıraktılar. Elimizi, gözümüzü açtılar. Birini gördüm, gözleri karanlık, kan doluydu. ‘Heval sen beni tanımıyor musun?’ dedi. ‘Sen Ali heval misin?’ dedim, ‘Evet, Sende heval Mıheme misin’ dedi. Birbirimize baktıktan sonra ikimizde güldük. Bu gülüşümüz halimize değildi. İkimizde orada fark ettik ki; ona da işkence yapmışlar bir şey dememiş, bana da işkence ettiler bir şey demedim. Bu biraz sakinliğin, rahatlığın gülüşüydü. Diğer iki kişi karşımızdaydı. Baktık onlara bir şey olmamış, ‘Tamam doğru yoldayız’ dedik.”
Falaka, elektirik, su dökme…
Sonrasında diğer iki kişinin ifadesiyle köyleri çevresinde çok sayıda kişinin tutuklandığını belirten Zengeralp, “15 gün boyunca sadece bana ve Ali arkadaşa işkence ettiler. Gördüğümüz işkence, falaka, elektrik, su dökme, tekerleğe koyma… “dedi.
Kendini arkadaşlarına siper etti
İşkence altında geçen 30 günlük gözaltı sürecinin ardından tutuklandıklarını, 1993 yılının Mart ayında cezaevine gelen askerlerin “arama” adı altında saldırı düzenlediğini aktaran Zengeralp, “Bizi havalandırmaya çıkardılar. Yüzlerce asker oraya geldi. Sopalarla, kalaslarla saldırdılar. Ali arkadaşta yanımdaydı. 2 arkadaşı korumak için kendini onların üstüne attı. Saldırdıktan sonra ayağa kalktık, hepimizin başı kırılmıştı, yaralıydık. Ali fedakârlığını orada gösterdi” dedi. Cezaevinde iyi, kötü birçok anı biriktirdiklerini olduğunu dile getiren Zengeralp, dışarıdaki kimi gündemlere müdahale edememenin kendilerini üzdüğünü ancak cezaevinde bir düzen oturttuklarını ifade etti.
‘Benim düşmanım bellidir’ dedi
Amed’den Erzirom’a (Erzurum) 1997 yılında sürgün edildiklerini anlatan Zengeralp, elleri ve ayakları bağlanmış bir şekilde cezaevine götürüldüklerini belirtti. Cezaevi önüne gittikleri zaman kendilerine “Düşmanın var mı?” sorusunu yöneltildiğini herkesin “Yok” karşılığına karşı Oruç’un, “Benim düşmanım bellidir, devlettir. Başka düşmanım olmaz ki” dediğini aktardı. Oruç’un cezaevinde de mücadelesini sürdürdüğüne dikkat çeken Zengeralp,” Bizi ayakta tutan şey inancımızdı. Biz biliyorduk ki, haklıyız ve doğru bir yoldayız. Bizim arkadaşlığımız hakikat, bağlılık arkadaşlığıydı. Ne kadar zorluk zahmet görsen de, daha çok arkadaşına bağlanıyorsun. Arkadaşın güçlüyse aslında sen güçlüsün. Bu arkadaşlık bizi ayakta tutuyordu” dedi.
Ondan şey çok öğrendik
Oruç’un en öne çıkan özelliğinin mütevazılığı olduğunu dile getiren Zengeralp, “Herkes onu çok seviyordu. Onunla kalanlar her yerden geliyor şimdi. Bunu oluşturan Heval Ali’nin cezaevindeki duruşudur. Ondan çok şey öğrendik” diye konuştu.
Öylesine hastaneye götürülüyordu
Oruç’un 2005’ten sonra yavaş yavaş hastalıklarının açığa çıkmaya başladığını kaydeden Zengeralp, Oruç’un 2-3 defa Erzirom’da hastaneye sevk edildiğini fakat orada da hastalıklarının anlaşılmadığını anlattı. Zengeralp, cezaevinin tutsağı hastaneye götürme yaklaşımının “kural yerine gelsin” anlayışı olduğunu tam teşekküllü bir hastaneye götürülmediklerini 2008 yılında hastalığının kendini daha fazla hissettirdiğini söyledi.
Gözün arkada kalmasın
“Bu devlet Kürtlere karşı nasıl bir tutum içerisinde herkes biliyor” diyen Zengeralp, birçok tutsağın ölümle burun buruna gelmeden bırakılmadığına dikkat çekti. Zengeralp, Oruç’un defnedildiği gün mezarında dile getirdiği “Uğurlar olsun değerli ve güzel arkadaşım. Gözün arkada kalmasın. Milyonlar hayalini yerine getirecek” sözleriyle konuşmasını noktaladı.
50 gün hastanede kaldı
Oruç’u eşi Cemile Oruç da eşi cezaevindeyken ve tahliye olduktan sonra yaşadıklarını anlattı. Hasta halde çıkan eşinin sürekli ambulansla hastaneye götürüldüğünü yemek yiyemediğini söyledi. Son olarak Amed’te 50 gün hastanede kaldıktan sonra yaşamını yitirdiğini dile getiren Oruç, erken tahliye edilmesi durumunda iyileşebilme ihtimalinin olduğunu ifade etti.
Başımız onunla dik
Oruç’un ağabeyi Mehmet Oruç, kardeşinin cezaevinde çok acı çektiğini dile getirerek, “Çok üzüldük. Yani kardeşimdi ve elimizden hiç bir şey gelmiyordu. Cezaevinden çıktıktan sonra 10 yıl boyunca her yıl İstanbul’a gidiyorduk. Son yılda zaten durumu ağırlaştı. Enfeksiyon kapmıştı” dedi. Oruç, “Başımız onunla dik. O başımızı dikleştirdi. Biz ona borçluyuz ve izinde olacağız” dedi.
Haber: Rukiye Adıgüzel / MA