AKP/MHP iktidarı, öğretmenlerin tüm itirazlarına rağmen, daha önce Anayasa Mahkemesi (AYM)’nden dönen Öğretmen Meslek Kanunu (ÖMK)’nu yeniden Meclis’e getirdi. Bugüne kadar öğretmenlerin haklarını, görev ve sorumluluklarını düzenleyen bir yasanın olmaması büyük bir eksiklikti. Ancak bu eksikliğin giderilmesi için hazırlanacak bir yasanın, öğretmenlerin ve öğretmen örgütlerinin içinde yer almadığı, anti demokratik bir süreç içinde hazırlanıp dayatılması kabul edilemezdi. Bu yüzden Öğretmenlik Mesleği Kanun teklifi Meclis Genel Kurulu’na getirildiği gün, öğretmenler de sendikalarıyla birlikte Meclis’te ve Milli Eğitim Bakanlığı önünde tepkilerini dile getirmek istedilerler. Fakat polis şiddetine maruz kaldılar, içlerinden bazıları gözaltına alındı.
Böylece bir kez daha görüldü ki, iktidarını sürdürebilmesi için uygulamak durumunda olduğu politikalar ile toplumun genel çıkarları arasındaki açı büyüdükçe AKP, otoriteliğe daha fazla sarılmaktadır. Bu arada OHAL düzeni içinde otokratik bir rejim inşa edilmesine olanak sağlayan 15 Temmuz darbe girişiminin iktidarın en tepesi tarafından neden “Allah’ın lütfu” olarak nitelediği de aradan geçen 8 yılın ardından çok daha iyi anlaşılmış oldu.
Sadece yasaları değil yeni anayasayı da toplum kesimlerinin demokratik katılımı olmadan, oldu bittiye getirerek çıkarmak isteyen AKP, eğitimde başladığı ve önemli yol kat ettiği dönüşümü bekâ meselesi olarak görüyor. ÖMK da hükümet tarafından bu çerçevede değerlendiriliyor ve bu uğurda ne AYM’nin kararını çiğnemekten ne de meslekleri için çıkarılacak bir yasaya müdahil olarak fikir beyan etmek isteyen öğretmenlere şiddet kullanmaktan sakınmıyor.
Peki AKP, “yangından mal kaçırırcasına” Meclis’ten geçirip, yasalaşmasına çalıştığı ÖMK ile neyi amaçlıyor? Öğretmenler bu kanun teklifine neden karşı çıkıyor?
AKP’nin eğitim politikası, “piyasanın talep ettiği nitelikte ve piyasa değerlerini içselleştirmiş işgücü ve devletin ideolojisine uygun vatandaşlar yetiştirmek” hedefine odaklanmış durumda. 22 yıllık iktidarı boyunca AKP’nin eğitim sisteminde yaptığı düzenlemeler (eğitimde toplam kalite yönetimi, 4+4+4 sistemi, özel okulların teşvik edilmesi, MESEM, ÇEDES vb) de bu hedefe sadık kalınarak gerçekleştirildi. Ancak tüm bu düzenlemelerin yaşama geçirilebilmesi için “öğretmenlerin ikna edilmesi ya da öğretmenlerin denetim altına alınarak, zorla bu eğitim anlayışının gereklerini yerine getirmelerinin sağlanması” gerekiyor.
Meclis’te görüşmeleri süren ÖMK, AKP’nin bu muradını yerine getirmeyi amaçlıyor. Bu bağlamda yasa teklifinde yer alan Milli Eğitim Akademisi ile siyasi iktidarın eğitim politikası öğretmenlere empoze edilirken, bu politikalara uyum sağlamayanların(!) elenerek mesleğe alınmaması öngörülüyor. Öte yandan “uzman öğretmen, başöğretmen vb” rütbelerle ayrıştırılan öğretmenler, Bakanlığın belirlediği kriterler üzerinden ücret ve kadro kaygısıyla yarış içine sokuluyor. Sözleşmeli, ücretli öğretmenlik gibi güvencesiz istihdam biçimleri sürerken; biat etmeyen kadrolu öğretmenlerin öğretmenlik dışındaki kadrolarda görevlendirilebilmesinin yolu açılıyor. Özetle siyasi iktidar, ÖMK ile mesleğe atanma sürecinden itibaren öğretmenleri denetim altına alarak, politikalarının birer neferi hale getirmeyi hedefliyor.
Öğretmenlerin ÖMK teklifine karşı çıkmalarında iki temel neden öne çıkıyor. Bunlardan biri “öğretmenlerin kendi emeğine yabancılaştırılmak istenmesine karşı direnme refleksi”dir. Zira ÖMK ile öğretmenlerin denetim altına alınarak, istihdam ve ücret baskısı ile üzerlerinde tahakküm kurulması amaçlanmaktadır; emek gücü üzerinde oluşacak bu tahakküm, diğer tüm emekçiler gibi öğretmenlerin de kendi emeği üzerindeki iradesini kıracak ve onları adeta köleleştirecektir. Dolayısıyla öğretmenlerin ÖMK’na karşı direnişi, siyasi iktidarın tahakkümü altına girmemek ve kendi emeklerine yabancılaşmamak içindir (Burada hatırlatmak gerekir ki; emekçilerin sermayenin ve devletin tahakkümüne karşı mücadelesi aynı zamanda işçi sınıfının mücadele tarihidir ve Türkiye’de öğretmenler, Osmanlıdan bu yana sınıf bilinci ve örgütlü mücadele direnci en yüksek emekçi kesim olagelmiştir.).
Öğretmenlerin ÖMK teklifine karşı çıkmalarının diğer nedeni ise tamamen toplumsal kaygılarla ilgilidir. AKP’nin yerleştirmeye çalıştığı eğitim sistemi, sermayeye ve siyasi iktidara biat etmesi için hurafelerle sarmalanmış, bilimden uzak, düşünmeyen, sorgulamayan; Erdoğan’ın ifadesiyle “dindar ve kindar nesiller yetiştirmek” üzerine şekillenmiştir. Böyle bir eğitim sisteminde yetişen nesillerle Türkiye’nin barışa, refaha ulaşması bir yana giderek daha fazla krizin, kaosun içine süklenemesi kaçınılmazdır ki 22 yıllık AKP dönemi bu savın, bunun açık ispatıdır; öğretmenler de bunun en yakın tanığıdır. İşte bu nedenle öğretmenler, kendi emeklerine yabancılaşmaya karşı çıkmanın yanı sıra; toplumu sömürünün, gerciliğin kucağına itecek bu sürecin bir parçası haline gelmek istemedikleri için -devletin şiddettine maruz kalmak pahasına- ÖMK’ya karşı çıkmaktadır.
Eğitim, bir toplumun geleceğini belirlemesi bakımından son derece önemlidir. Ancak eğitim sistemi üzerinden oynanan oyunlar ne sadece öğretmenlerin sorunudur ne de sadece onların mücadelesiyle engellenebilir. Kendileri, çocukları ve ülkenin geleceğini dert edinen herkes ve tüm demokratik kitle örgütleri, getirilmek istenen eğitim sistemine ve ÖMK’ya karşı öğretmenlerin yanında olmalıdır!