Dünyanın iki yakasında iki ‘Korona’ ölümleri tartışması yürüyor. Biri dünyanın en kalabalık ülkelerinden biri olan Hindistan’da. BBC haberine göre, vaka sayısı, çok fazla olmasına rağmen Korona nedeniyle ölüm oranı dünyanın en düşük seviyesinde, yüzde 2 oranında seyrediyor. Bunun nedeni tabii ki Hindistan halkının, iyi hastanelere sahip olması, herkesin düzgün, hızlı ve parasız sağlık hizmetine ulaşabiliyor olması değil. Tam aksine, çok kötü koşullarda yaşayan Hint halkının, mesela el yıkacak suyu bile bulamayanların, bu kötü koşullar nedeniyle bağışıklığının güçlü olmasının, ölüm oranını bu kadar düşük tutması olduğu düşünülüyor.
Öte yandan diğeri ise, yine bir BBC haberine göre, Hollanda’da hastanelerdeki Korona hastalarının çoğunun, göçmenlerin ve mültecilerin, özellikle az gelişmiş ülkelerden gelenler olduğu. Ülkede faşistleri, -her ülkedeki benzerleri gibi- tükürüklerini saça saça konuşturan bu açıklamaya göre de göçmenler yüzünden, bütün ülkenin tehlike altında olduğu iddiası.
Birinde ‘yoksulluk’ Korona’dan ölmeme, diğerinde ise ölüm sebebi olarak sayılıyor. İnsan iki haberi alt alta okuyunca, paradoksal bir girdaba sürükleniyor değil mi?
Hiç boşuna uğraşmayın bence, çünkü kendi içinde, sürekli sizi yeniden başa sürükleyen kelime tekerlemeleri gibi bir şey bu. Çünkü eğer ‘Korona’ yı sadece bir hastalık, numaralı ve tarihli bir virüs markası (!) olarak başa koyup tartıştığınızda her şey başa dönecek ve boşa düşecek. Çünkü hatırlatmalıyım ki ölüm dediğimiz şey, sadece Korona’dan ibaret değil. Bu yüzden dünyada 3 000.000.000 insanın, -vurgulamak için bol sıfırlı yazdığım- yazıyla üç milyar insanın elini yıkayacak suyu bulamadığı bir dünyada, övüne övüne kabına sığdıramadıkları kapitalist tıbbın müthiş önerisi ‘elini yıka’ için bile su bulamadığı bir sayı bu, 3 milyar. Her yıl milyonlarca insanın hava kirliliğinden öldüğü bir dünya bu.
Korona, kolera, tifo, çocuk felci ya da verem hiç birinde katil sadece mikroplar, virüsler filan olarak düşünüldüğü zaman, aşı bir kurtuluş haline dönüşüyor. Halbuki doğru çevre koşullarını, sağlıklı barınma hakkı ve çevre olmadığında bu mikroplar kaderin garip ve komik olmayan cilvesinden başka bir şey değil.
İnsanlık, büyük salgın kapitalizmin ve endüstriyel toplumun ellerinden kurtulmadığı sürece ölümlerden ölüm beğenin
Ya da ister beğenin ve yahut beğenmeyin o bizi zaten buluyor bir yerlerden…