İtirafçı-iftiracı yalanları ve asılsız iddialarla, somut delil yoksunu bir komplo davasından tutuklu olduğunu kaydederek Silivri Kapalı Cezaevi’ne ölüm orucuna başlayan İleri Kızılaltun adil yargılama, sohbet, kitap hakkı içeren talepleriyle ilgili Adalet Bakanlığı’na dilekçe yazdı
Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde Sibel Balaç, Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nden Gökhan Yıldırım’ın ölüm orucu devam ederken, Silivri Kapalı Cezaevi’ne de İleri Kızılaltun ölüm orucuna başladı. İleri Kızılaltun, ölüm orucuyla ilgili Adalet Bakanlığı’na dilekçe yazdı: ‘Çünkü bu ülkede adalet yok. Adil yargılanma hakkımı istiyorum’
İleri Kızılaltun dilekçesinin girişinde Sibel Balaç ve Gökhan Yıldırım’ın ölüm orucuna devam ettiğine işaret etti.
“Fakat değişen bir şey var. Artık onlara bir ölüm orucu direnişçisi daha ekleniyor. Dahası, yaşananlar öyle gösteriyor, talepler noktasında adım atılmadığı sürece yeni ölüm orucu direnişçileri de direnişe başlayabilir.
Ben İleri Kızılaltun… Bir devrimciyim… Sosyalistim… Yoksul-emekçi halkımızın bir ferdiyim…” diyen İleri Kızılaltun
Silivri Kapalı Hapishanesi’nde ölüm orucuna başladığını vurguladı.
‘Çünkü bu ülkede adalet yok’
İleri Kızılaltun şöyle devam etti: “Çünkü bu ülkede adalet yok. Halkımızın her kesiminden insanlarla birlikte her geçen gün daha da artan adaletsizlikleri yaşayan biri olarak, bir devrimci olarak adaletsizliği kabul etmiyorum. Adaletsizliği kanıksatmak için, bana boyun eğdirmek için yapılanları kabul etmiyorum. Hukuksuz gözaltılar ve tutuklamaları, komplo davalarını, verilen haksız-hukuksuz hapis cezalarını, işkenceleri, hak gasplarını, yalan ve demagojileri, gerçekleri tersyüz eden ideolojik propagandaları… kabul etmiyorum. Adaletsizliği kanıksamıyorum ve asla kanıksamayacağım. Ve bunun, devrimciliğimin doğal bir gerekliliği olduğuna inanıyorum. Halktan, halkın yaşamından, tarihten ve bilimden öğrendiklerim bunu gerektiriyor. Entelektüel vicdan, halk aydını olma misyonu ve bilimsel namusum, emekçi-insanlık onurum bunu gerektiriyor; adaletsizliğe karşı mücadele etmek ve asla kanıksamamak. Halkımızın da adaletsizliği kanıksamaması için, hak ettiği yaşama kavuşabilmesi için yapabildiğimi yapıyorum; marjinal ya da uç bir eylem değil… Ve bugün, bu söylediklerimin pratik karşılığı ölüm orucu direnişidir. Bakanlığınızın bilgisi dahilinde olan talepleri yinelemeden önce kişisel, hukuki durumuma da değinmem gerekirse; 15.10.2021’den bu yana itirafçı-iftiracı yalancılarla ve asılsız iddialarla, somut delil yoksunu bir komplo davasından tutukluyum. Daha iddianamemi bile görmedim. Savcılığın ‘’mükerrerlik’’ nedeniyle, devam eden mahkemelerimden birine gönderdiği dosya o denli boş ki -öyle olduğuna şüphe yok- şu an denenen yöntem; tutukluluğu uzatmak için dosyayı askıda bırakmak. Dosya önce kabul edilmiyor ve daha sonra birleşme olduğu bilgisi tebliğ ediliyor. İddianamesini görmediğim dosyanın ilk mahkemesine birleştirme ‘’sayesinde’’ 6 Ekim 2022’de çıkabileceğimi öğreniyorum. Özetin özeti denilebilecek bu hukuk(suz) durum, elbette kişisel bir direniş nedenidir ancak ölüm orucu direnişine başlamamın ancak küçük -çok küçük- bir nedeni olabilir.”
Taleplerini sıraladı
İleri Kızılaltun taleplerini şöyle sıraladı:
“-Halk için adalet istiyorum
-Adil yargılanma hakkımı istiyorum
-İftiracı yalanlarıyla oluşturulan, uydurma dijital materyal ve ‘’delil’’lerle oluşturulan komplo davalarının düşürülmelerini, verilen hapis cezalarının iptalini talep ediyorum. Buna bağlı olarak Sibel Balaç’ın ve aynı durumda olanların tahliyesini istiyorum.
-Yasal-demokratik mücadelenin önündeki, emekçi halkımızın adalet mücadelesinin önündeki engellerin kaldırılmasını, tüm yasak ve anti demokratik uygulamaların sona erdirilmesini talep ediyorum.
-Hapishanelerde bulunan yüzlerce hasta tutsak, artık bakanlığınızın da kabul ettiği bir gerçektir. Gereği yapılmalıdır. Hasta tutsakların tedavilerinin önündeki engeller kaldırılmalı, hasta tutsaklar serbest bırakılmalıdır.
-Büyük bedellerle kazanılan, Adalet Bakanlığı’nın yasal teminatı olarak 45/1 No’lu genelge kapsamında yer alan SOHBET HAKKI, tüm hapishanelerde tam ve sürekli olarak uygulanmalıdır.
-Kitap ve yayın takip etme-okuma gibi en doğal gereksimimizin, hakkımızın engellenmesine son verilmelidir.
-Uyuşturucuya, halkımızın uyuşturucu ile zehirlenmesine karşı çıkan, bunun için mücadele eden Gökhan YILDIRIM gibi devrimciler değil; uyuşturucu baronları, onların devlet içindeki paydaşları ve hamileri tutuklanmalı, cezalandırılmalıdır
-Halkımız üzerindeki ekonomik ve siyasal baskıların, adaletsizliğin, saldırıların son bulmasını istiyorum.
Elbette ki bu taleplerle ilk kez karşılaşmıyorsunuz, bu talepleri içeren bir dilekçeyi ilk kez almıyorsunuz. Bunlar Gökhan YILDIRIM ve Sibel BALAÇ’ın direnişe başlarken dile getirdiği taleplerdir. Devrimci tutsaklar olarak yazdığımız yüzlerce dilekçede, yaptığımız destek açlık grevlerinde, attığımız sloganlarda, ailelerimizin sunduğu dilekçelerde, yapılan basın açıklamalarında, yurt içi ve yurt dışı onlarca eylemde, basına yazdığımız ve basında yer alan mektuplarımızda, haberlerde, çeşitli DKÖ’lerin ve aydın-sanatçıların açıklamalarında, sosyal medya paylaşımlarında, çekilen video mesajlarda… dile gelen taleplerdir bunlar… ”Görüldü ki su yasaklanabilir; ama susuzluk asla.”
-Eduardo Galeano
Her adaletsizlik, halka suyu yasaklamaktır; bunu yapıyorsunuz. Susuzluk ise adalete olan özlemdir. Adalet mücadelemizdir. İşte bunu, tıpkı susuzluğun yasaklanamaz olması gibi, yasaklayamıyorsunuz, engelleyemiyorsunuz. Ki bu mümkün değildir.”
İSTANBUL