14 Kasım Çarşamba günü Temucuicui’de Şili polisi tarafından düzenlenen bir cinayet eyleminde başından vurularak öldürülen kardeşimiz Camilo Catrillanca ve ailesinin acısını Mapuçe halkı ve Wallmapu Bölgesi ile ilgilenen coğrafyacılar olarak paylaşıyoruz. Bu olay, Şili devletinin Ercilla Komünü’ndeki (Malleco Eyaleti, Araukanya İdari Bölgesi) Mapuçe Bölgesel Yönetimi’ne, topluluğun direnişte olması ve artık kendi toprakları üzerindeki kontrolü ele alması nedeniyle uyguladığı polis şiddetini de içeren politik bir bağlamda gerçekleşti. Temucuicui toplumunda çocukların ve yetişkinlerin haklarını, onları sürekli şiddetli polis operasyonlarına ve baskınlara maruz bırakarak ihlal eden polis gücünün gereksiz kullanımına karşı duruşumuzu ifade ediyoruz. Bu sebeple, Araukanya İdari Bölgesi’nin müfettişi Luis Mayol’un ve bu olaylardan sorumlu tutulan Şili İçişleri Bakanı Andrés Chadwick’in istifasının yanında Ercilla komününün de Araukanya İdari Bölgesi Orman Komutanlığı’ndan arındırılmasını talep ediyoruz. Modernist düşünce ve piyasalaştırma kurallarına uygun bir biçimde özelleştirmeyi teşvik etmek suretiyle, egemen ordu güçleri aracılığı ile Mapuçe bölgesinin paylaşılması ve mülksüzleştirerek birikim sağlanması yoluyla, Şili ve Arjantin ulusal devletleri, Wallmapu’da başından beri sömürgeci şiddet uyguladı. Bugün sömürgeciler, genç isyancıları (Weychafe) ve Mapuçe otoritelerini (Logko-politik lider, Werkén- sözcü, Machi -ruhani lider) öldüren ve hapseden bir inkâr politikasını zorla uygulayarak, halkımızın bilgisine ve bölgesel pratiğine tahakküm etmeye devam etmektedir. Huequén bölgesi, Ercilla’nın Komünü’nde bulunan Temucuicui halkı, Wallmapu’daki bölgesel direnişin en önemli aktörüdür. Bu toplum önceleri ormancılık şirketleri ve toprak sahiplerinin elinde bulunan ve daha sonra Alaska, Karadağ ve Romen Gayrimenkul adlı şirketlere geçen geniş toprakları geri almıştır. İsyancılardan (Weychafe) biri olan Camilo Catrillanca, bölgeyi geri kazanma sürecinde hayatını kaybetti. Topraklar bir kez kurtarıldıktan sonra, ne polis ne de devlet bu bölgelere yeniden girecekti. Bu sebeple, bölge için o trajik günde meydana gelen polis baskısına rağmen, kardeşimiz Camilo Catrillanca traktörüyle ilerlemeyi sürdürerek bölgesel kontrol ve otonomi hakkını göstermek için kendi bedenini kullandı. Wallmapu’daki Polis Özel Operasyon Birimi olan Orman Komutanlığı tarafından sürdürülen sistematik polis baskısı yalnızca Mapuçe halkları, Şili toplumu ve devleti arasındaki diyaloğun devam eden çabalarını engellemekle kalmayıp, Colombia’nın kendi kaderini tayin hakkını kullanan Afrika kökenli halka ve yerlilere yaptığına benzer bir şekilde terörün coğrafyalarını inşa ederek baskın toplum tarafından tarihsel olarak müdahale edilen ve yoksullaştırılan bir bölgede aynı zamanda şiddeti kışkırttığına da inanıyoruz. Öte yandan, Şili devleti tarafından bölgelerimizde uygulanan sömürgeci model, istisnasız tüm yaşam biçimlerine karşı bir tür ölümün jeopolitiği olarak görülebilir. Ngen (Doğal Ruhlar), leufu (nehir), lemu (ağaçlar), uñum (kuşlar), wingkul (dağlar), mallin (sulak alanlar), şimdi Mapuçe varoluşuyla ilişkisi olan diğer birçok varlıkla birlikte kendilerini tehdit altında bulmaktadır. Böylece yapısal, epistemik ve ontolojik bir şiddet sarmalı ortaya çıkmaktadır. Bu durum Mapuçe bölgesel düzenini ve halkımızın yaşam hakkını tehdit etmektedir. Bunların yanında, resmi yayın organlarının, “çatışmalı Mapuçe bölgesini” kırmızı alan olarak nitelemesi ve etnik terörizm üssü olarak lanse etmesi suretiyle bütün gerçekliği manipüle edilmiş hayali bir coğrafya inşa etme çabası halkın meşru direnme hakkını kriminalize etmekte ve de Şili toplumu içinde ırkçı bir söylemin hayat bulmasına sebep olmaktadır. Bölgemiz ve halkımız için verdiğimiz savaş terörizm olarak görülemez.
Coğrafya, Mapuçe halkına borçludur
Coğrafya, bir sosyal bilim olarak Mapuçe halkına borçludur. Şili’de tarihi bir bölgesel anlaşmazlık karşısında uzlaşmacı bir sessizlik içinde olmuştur. Coğrafya disiplini içinde bu temaların işlenmesine karşı sergilenen direncin anlaşılması mümkün değildir. Oysaki bu mevzuların açılması hem aciliyet arz etmekte hem de işimizin gereğidir. Son 20 yıldır Mapuçe halkları ile çalışmakta olan, ilgili çalışmaları konferanslarda paylaşılan coğrafyacılar olsa da, bunlar genel coğrafya camiası içinde hala marjinal kalmaktadır. Hakim militarist rejimden devralınan betimsel mekan okumasının coğrafya öğretisi içinde nasıl hüküm sürdüğüne şahit olmaktayız. Bu okuma direnen Mapuçe bölgelerini haritadan silmekte, kapitalist karakterli bölgesel gelişim söylemini pompalamakta, Güney Şili’deki Mapuçe halklarının bölgesel haklarını gözeten eleştirel bir yaklaşımın çok uzağında yer almaktadır. Farklılıkları gözeten, Şili toplumunun bilgi birikimini yeni bir diyaloğun zemini olarak gören bir coğrafya anlayışına doğru yol almanın barışın coğrafyasına giden yolu inşa ederken önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu maksatla, öğrenci, araştırmacı ve akademisyenleri bölge gerçeklerine ve bilgisine aşina bir biçimde eğitmenin hayati önemde olduğu kanaatindeyiz. Bu bağlamda atılacak bir dizi önemli adım bulunmaktadır: Öncelikle, yerlilerin bölgesel taleplerine duyarsız kişilerce yerlilerin topraklarının kiralanmasının ve satışının önünü açan Araukanya Planı gibi girişimler vasıtasıyla Yerli Kanunu’nu değiştirme girişimlerinin neoliberal politikaların somutlaşmış biçimleri olarak sorgulanması gerek. İkinci olarak, yerli halkın coğrafi, sosyal, tarihsel ve politik taleplerini görünür hale getirmeliyiz. Bu talepler ülkenin her yerinde öğretilen coğrafya içeriği ile doğrudan ilişkilidir. Bu yöntemin benimsenmesi, muhtemel çözümlerin ortaya çıkarılmasına da yardımcı olacaktır. Üçüncü olarak, okul ve üniversitelerde benimsenen ve coğrafya öğretimini de kapsayan tek kültürlü müfredat modelinin sorgulanması gerekir. Bu model mekânsal kategorileri homojenize etmekte, böylece mekânın kültürel olarak algılanmasını engellemektedir. Dördüncü olarak, etik araştırma sorumlulukları içerisinde yerlilere karşı olan yükümlülüklerimizi yerine getirmeliyiz. Coğrafyacıları yoksul yerli halkların bölgesel taleplerine daha fazla kulak kabartmaya davet ediyoruz. Onların direnme pratiğinden öğreneceklerimiz olduğu kanaatindeyiz. Biz coğrafyanın sosyal dönüşümler ve daha ümitvar bir dünya mücadeleleri ile yakından ilişkili olduğuna inanıyoruz. Bunun için neoliberal, modernist dünya tahayyülünün yol açtığı sıkıntılarla yüzleşmek durumundayız. Tam da Daniel Catrileo’nun dediği gibi: “Bugün bunun sadece epistemolojik bir akıl yürütme olmadığını aynı zamanda politik bir girişim olduğunu gösterebilecek durumdayız. Bugün herkesin konforundan ödün vermesine ihtiyacımız var, çünkü onlar bizi öldürmekte ve hiçbir makale bu acıyı dindirmeye yetmiyor.”
*Anarchist Geography’deki İngilizcesinden Pınar Yurdadön Aslan tarafından çevrilen bu yazı Sendika.Org’dan alınmıştır.