Aziz Oruç/Hewler
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle DTK Eşbaşkanı ve HDP Milletvekili Leyla Güven’in 113 gün önce başlattığı açlık grevi eylemi Kürdistan, Avrupa ve dünyanın birçok yerine yayılarak devam ediyor. Güven’in açlık grevi eyleminin ardından 100’e yakın cezaevinde yaklaşık 350 tutuklu 75, Strasbourg’ta gazeteci ve siyasetçilerin 74, Birleşik Krallık Bölgesi’ne bağlı Galler’de İmam Şiş’in 73, Kanada’nın Toronto kentinde Yusuf İba’nın 47. gününde devam ediyor. 1 Mart itibariyle ise cezaevlerindeki tüm PKK ve PAJK davası tutukluları açlık grevine başlıyor. Açlık grevleri eylemlerinin merkezi yerlerinden biri de Federe Kürdistan oldu. Hewlêr’de Nasır Yağız’ın açlık grevi eylemi 100., Süleymaniye 77., Mexmur 75., İştar Meclis Üyesi Fadile Tok’un 40., Kelar’da süresiz dönüşümsüz açlık grevine başlayan Herêm Mahmud’un 5. gününde. Türkiye’de iktidara yakın medyanın açlık grevi eylemlerini görmezden geldiği gibi Federe Kürdistan’da KDP, YNK ve hükümete yakın medya organları da 100 gündür devam eden eylemleri görmüyor. Federe Kürdistan’da Güven’den sonra açlık grevine başlayan ve bugün eyleminin 100. gününe giren HDP Üyesi Nasır Yağız, Yeni Yaşam Gazetesi’nin sorularını yanıtladı. Yağız’ın durumu dün itibariyle söyleşi yayıma hazırlandığında kötüleşmiş, kalp ritim bozukluğu başlamıştı. Yağız hastaneye kaldırıldı ancak tedaviyi kabul etmedi.
Kendinizden biraz bahsedebilir misiniz?
Batman Gerçüş’e bağlı Ezdara köyünde 14 Temmuz 1992 yılında dünyaya geldim. 4 çocuklu bir ailenin en büyük çocuğuyum. Yurtsever bir ailede büyüdüm. Çevrem ve ailemin destekleriyle Kürt halkının yürüttüğü mücadeleyle tanıştım. 1980 ve 90’lar dönemindeki baskılardan ailem olduğu gibi ben de nasibimi aldım. 1992 yılında 2 dayım kontra güçleri tarafından öldürüldü, köyümüz yakıldı, yerimizden edildik. Tüm yaşananlara rağmen ailem her dönemde mücadelede aktif olarak yer aldı. Siyasi parti çalışmalarına ilk olarak 2014’te HDP Gençlik Meclisi Üyesi olarak görev alarak başladım. Ağustos 2016’da yapılan operasyonlarda gözaltına alınıp, tutuklandım. 7 ay cezaevinde kaldım. Cezaevi deneyimimden sonra 6 kez daha gözaltına alındım. Türkiye’de cezam kesinleşmeden 2018 yılında Batman’dan Federe Kürdistan’a geçmek zorunda kaldım. Hewlêr’e geldikten sonra HDP Temsilciliği’nde siyasi çalışmalarıma kaldığım yerden devam ettim.
Eyleme nasıl karar verdin, karar verirken zorlandın mı?
Açlık grevi kararım birden oluşmuş bir karar değildi. Eylemim, vicdan sesimden kendimi bana tanıttı. Vicdan, zihniyet devriminden gelen bir sorumluluktu. Leyla Güven’in dışardaki sesi olmama beni ikna etti. Kendi irademle kararlaşıp, bu kararı aldım. Vicdanımın sesini dinledim. Bu eyleme karar verirken, birçok kişi bana “Sen intihara kalkışıyorsun”, “Yapma” dedi. Ama ben açlık grevinin sadece zindandaki arkadaşlara bırakılacak bir eylem olmadığını düşündüm. 82’deki Kemal Pir, Hayri Durmuş, Akif Yılmaz’ın direnişini 2018’deki Leyla Güven’in direniş ruhuyla dışarda da diriltmek istedim. Kemallerin, Hayrilerin, Leylaların ruhunu dışarıya taşırıp, halkımızın tecride karşı bir tepkisini ortaya çıkarmak istedim. Güven açlık grevine başladıktan bir hafta sonra yoğunlaşıp, kararımı verdim.
Ailen kararı nasıl karşıladı?
Eyleme karar verdikten sonra aileme söyledim. Ailem ilk başta yapma şeklinde yaklaştı, bir annenin duygusallığı ile annemde böyle bir yaklaşım vardı. Ama ailem kararlığımı gördükten sonra en büyük destekçim oldu. Ailem Batman’da kalıyor. Bana destek için annem ve amcam Hewlêr’e geldi. En büyük destekçim annemdir, ondan büyük güç ve moral alıyorum. Annem için oğlunun gözleri önünde erimesi az bir şey değildir. Annem eylemimin halkım ve Öcalan için olduğunu bildiği için bana eylemi bırak demiyor. Annem, taleplerin bir an önce yerine getirilmesini, eylemin zafere ulaşmasını istiyor ve diliyor. Annem hep, “Nasır’ı iyi tanıyorum, bir şeye baş koyarsa sonuna kadar gider” diyor.
Açlık grevi eyleminiz 100. gününe girdi, başlarken bu kadar uzayacağını düşünmüş müydünüz?
Bu eylemin ölüme kadar gidebileceği ilk günden beri belliydi ve bunu bilerek bu yola çıktım. Türkiye’deki baskılar Sayın Öcalan üzerindeki tecritle birlikte daha da arttı. Direnmeden, bedel ödemeden zafere ulaşmayacağımızı biliyordum. Bu eylemde “ölmek” amacımız değil. Ölüme değil, yaşama sevdalıyız. Onurlu bir yaşam için ölünecekse de onurlu ölmek istiyorum. Toplumun barışı, huzuru için ölünecek. AKP-MHP zihniyeti öyle kolay pes etmeyecek. Buna karşı da sonuna kadar direneceğiz. Bu karanlığı yırtmak, tecridi kırmak için eylemimi sonuna kadar sürdüreceğim. 250 gün de olabilir ama zafer, ne olursa olsun bizim olacak.
Leyla Güven’in eyleminden 13 gün sonra sen açlık grevine başladın ve sembol oldun. Buna dair neler söylemek istersin?
Ben sessizliğe karşı bir çığlık olmak istiyordum. Faşizmin panzehiri direniştir. Direniş toplumsal bir hakikate dönüşürse anlamlı olur. Eylemimiz, aynı zamanda halkı direnişe çağırıyor. Halka öncülük etmek çok önemlidir. Leyla arkadaşın yoldaşı olmak istedim. Halkımızın yüzünü kara çıkarmayacağım, direnişimi sonunu kadar götüreceğim. Tecridi de kıracağız.
Sağlık durumun nasıl?
Fiziken yaşadığım sağlık sorunlarını aslında çok da dile getirmek istemiyorum. İsmim ya da sağlığım değil, tecridin öne çıkmasını, gündem olmasını istiyorum. Ama sorduğunuz için söyleyeyim, sağlık durumum “kritik” bir aşamada. Kalp sorunları yaşıyorum. Beyne giden ve kan dolaşımını sağlayan damarlardan biri tıkalı. Bu hastalığım daha önce de vardı. Sol kulağım yavaş yavaş duymamaya başladı. Gözlerim ışıktan rahatsız olur. Işığa çok duyarlı oldum. Tansiyonum çok düşük, mide bulantısı, ciddi baş ağrıları yaşıyorum. Geceleri uyumakta zorlanıyorum, günde en fazla 2 saat yatabiliyorum. Ciddi kilo kaybı yaşadım. Ama bunların olacağını ilk günden biliyordum. Onun için hiçbir şekilde moralimi bozmuyor. Asla tedaviyi kabul etmeyeceğim. Bunun çok iyi bilinmesini istiyorum. Bu yola girerken, halkımızın özgürlüğü için ölümü göze aldım. 40 yıldır bedel ödeyen halkımız var. Nasır Yağız olarak oturup, sağlığımı düşünmeyeceğim. Halkımızın karşısında başım hep dik olacak, kahkalarımla, gülüşümle eylemimi zafere götüreceğim.
Mutluluktan kalp krizi geçirdim…
12 Ocak’ta Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan kısa bir görüşme yaptı. Görüşmenin ardından da eylemler devam ediyor. Niye devam ediyor?
Görüşme öncesinde Öcalan’dan hiçbir şekilde haber alınmıyordu. Açlık grevi eylemleri ve halkın direnişiyle Öcalan ile bir görüşme yapılabilindi. Yaşamı, sağlığı konusunda haber almak bizim için çok önemliydi. Ama tecrit tamamen ortadan kaldırılana kadar biz eylemimizi sürdüreceğimizi belirtmiştik. Bir görüşmeyle de tecrit kalkmadı ve hala devam ediyor.
Peki neden devlet tecritte ısrar ediyor sizce?
1998’de başlayıp 1999’da Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesi için uluslararası bir komplo uygulandı. Ancak halkımızın ortaya koyduğu direniş ve Öcalan’ın İmralı’da geliştirdiği paradigmayla komplocu devletler yenildi, komplo boşa çıkartıldı. Öcalan ve Kürt halkı komploya hiçbir zaman boyun eğmedi. Rojava’da yaşananlar da bunu ortaya koyuyor. Rojava’da, Kuzey Suriye bir statüye yakın iken, Öcalan’ın Ortadoğu’ya yapacağı hamlelerden Türkiye’deki iktidar ve egemen güçler çok korkuyor. Yine DAİŞ’in bugün nasıl yenildiğini herkes görüyor. Türkiye Öcalan üzerindeki tecridi kaldırmak yerine tecridi derinleştiriyor. Tecridi, basit bir avukat görüşünün yapılmaması, ailenin gitmemesi olarak görmemeliyiz. Kürt halkına, Ortadoğu’nun geleceğine yönelik bir tecrittir. Son 3 yıldır barışa savaş açıldı. Barış tecrit edildi. Cizre, Sur, Nusaybin, Şırnak ve birçok şehir yıkıldı. Bunlar tecridin sonuçları. Tecritle Ortadoğu’nun kaderi değiştirilmek isteniyor. Çünkü Ortadoğu’nun kaderi Öcalan’ın elindedir. Barışı, huzuru getirecek olan da Öcalan’dır.
Öcalan’la kardeşinin görüştüğü haberini aldığınızda neler hissetiniz?
Haber aldığım zaman çok mutlu oldum ve hatta mutluluktan ritim bozukluğu nedeniyle kalp krizi geçirdim. Görüşmenin üzerinden bayağı zaman geçti ama hala o müjdenin, haber almanın mutluluğuyla yaşıyorum. Tecridin kırıldığı, özgürlüğün geleceği günü hayal ediyorum. Ne olursa olsun bunun gerçekleşeceğine olan inancım sonsuz.
Açlık grevi eyleminizin 100 gününü kısaca özetlerseniz neler söylemek istersiniz?
Eylemim ruhsal, vicdani bir eylem olduğu için her gün bunu tazelemekle geçiriyorum. Bir ayrıma gitmek çok zor. Her gün ayrı bir duyguyla geçiyor. Direnişim boyunca hayatımda unutmayacağım çok şey yaşadım. Ama 5 yaşında bir çocuğun her gün beni takip etmesi, durumumu sorması, her an beni merak etmesi beni çok etkiledi. Arayıp konuştuğumda bana “Sen bugün bunu yaptın, hastaydın, bugün şu parçayı söyledin, bugün bunu ettin, sana bir şey olur diye korkuyorum, ölme, sana bir şey olmasın” diyor. Küçük bir çocuğun yüreğine dokunmak beni çok etkiledi. Bizim yaptığımız eylem çocuklarımızın geleceği, özgürlük içinde yaşaması içindir. Her gün doğru yolda olduğumu biraz daha anlıyorum, biraz daha yaşıyorum.
Heyecanlı, eylemlere katılan, gitar çalıp, şarkılar söylüyen, gelenleri büyük bir heyecanla karşılıyorsunuz. Bize biraz yaptıklarınızdan bahseder misiniz?
Gitarı iyi çalamıyorum ama çabalarım var. Sanat çalışmalarını seviyorum, içinde yer almaktan da mutlu oluyorum. Türkiye’de tiyatrocuydum, birçok oyunda yer aldım. Halkımızın yaşadıklarını sanatla yoğurup, gerçekliğimizi ortaya koymayı seviyorum. Sanat toplumun acılarını, sevinçlerini, direnişlerini de ortaya koyar, topluma ayna tutar. Halkımızla birlikte olmak benim en büyük moral kaynağımdır. 20 yıldır beni ayakta tutan Öcalan’ın felsefesidir. 100 gün boyunca çok parça seslendirdim ama en çok “Oy felek” şarkısını dillendirdim. Bunu biraz da sitemi dile getirmek için istedim. İsyanımı ortaya koymak istedim.
Talepleriniz kabul edilir tecrit kaldırılırsa yapmak istediğiniz ya da bizimle paylaşmak istediğiniz bir şey var mı?
En büyük hayalim Sayın Öcalan’ın özgürlüğüdür. Kişisel, halkımdan kopuk hiçbir talebim yok, olmayacak da. Ama tecrit kalkar, mevsim bahar olursa Mawa Dağı’nın eteklerinde bulunan Ezdara’da, benim köyümde bir şey yapmak istiyorum. Ezdara köyünün Miradê Kinê’nin Seyre û Eliye Memed’in bir aşk hikayesi var. Aşk dengbêj öyküsüdür. Hayalim de Miradê Kinê’nin Seyre’sini anlatmak, belgeselini yapmaktır. Bu hayalimi gerçekleştirmeyi çok istiyorum ama tabi ki de özgür yarınlarda.
Leyla Güven’in ardından açlık grevine siz başladınız ve bugün cezaevlerinde 317 kişi Avrupa ve birçok yerde eylemler devam ediyor, buna dair neler söylemek istiyorsunuz?
Cezaevlerinde geçmişten günümüze bir direniş geleneği var. Bugün de yüzlerce tutsak açlık grevinde. Ruhen beraberiz, karşılıklı güç alma durumu var. Cezaevindeki arkadaşlarla kısmen, Avrupa’dakilerle ve Leyla ile sürekli irtibat halindeyiz. Cezaevinden çıktığında Leyla ile ilk konuştuğumda inanın dehşet mutlu oldum, büyük bir enerjim oldu ve sanki açlık grevine başladığım ilk günmüş gibi kendimi dinç hissetim. Hala telefon aracılığıyla görüşüyoruz. Bazen konuşmasam bile Leyla’yı gördüğümde kendimi güçlü, mutlu hissedebiliyorum. Leyla’nın yoldaşı olduğum için, onunla bu yolda birlikte direndiğim için kendimle gurur duyuyorum. Buradan sizin aracılığınızla Leyla Güven’i selamlıyorum. Tecridi Leyla arkadaşın direnişiyle kıracağız.
Tecrit kaldırılırsa ne değişir?
Tecrit kaldırılır, Öcalan özgürleşirse Rojava’da gelişen sistem bütün Ortadoğu’da can bulur. Ortadoğu’nun her yerinde uluslararası güçlerin kirli planlarıyla bir savaş yaşanıyor. Halkı sömürmenin peşindeler. Ama tecrit kaldırılır, Öcalan özgürleşirse, Ortadoğu’da savaş biter barış gelir, insanlar özgürce yaşar. Bunu uluslararası güçler veTürkiye de görüyor. Tecrit de tam bunların olmaması için yapılıyor.
Yeni Yaşam Gazetesi aracılığıyla bir mesajın var mı?
Yeni Yaşam Gazetesi çalışanlarını saygıyla selamlıyor, sesimize ses oldukları için de kutluyorum. Halkımıza, direnişe destek vermeleri için çağrıda bulunuyorum. Mehmet Tunç, Asiye Yüksel’in çağrılarına halk olarak yanıt olamadık. Bu kez bunu kıralım, Leyla’nın, Nasır Yağız’ın, cezaevindekilerin, Avrupa’dakilerin sesi olalım. Görkemli bir zaferin arefesindeyiz. Tarihin yeniden yazıldığı böylesi bir süreçte her yerde mücadele edelim. Herkesin yapacağı bir şey vardır. Ne olursa olsun son muhteşem olacak. Halkımızın önünde saygıyla eğiliyorum. Mücadelemiz, direnişimiz hala tecridi kırmış değil, onun için elimizden gelenin daha fazlasını yapalım, bir daha aynı pişmanlığı yaşamayalım.