Egemen ulus ve devletin kurucu ve koruyucu rolünü üstlenerek tek başına iktidarda bulunduğu dönemde CHP birçok partiyi kapattı. Askeri ve sivil elitlerle toplumu sıkı bir şekilde denetleyerek sürdürdüğü tek parti diktatörlüğünden çok partili hayata geçilmesi sürecinde önce bölündü, sonra da iktidarını kaybetti. CHP’nin eski önderlerinden ve Kuvay-ı Milliye’nin sivil kanadından olan Celal Bayar’ın liderliğinde kurulan DP kısa zamanda iktidara geldi. 27 Mayıs 1960 askeri darbesinden sonra DP kapatıldı, ancak askerler CHP’nin yeniden iktidara gelmesini sağlayamadı. Bunun yerine DP’nin yerine kurulan AP’nin iktidar dönemi başladı. CHP ise uzun yıllar devam edecek olan müzmin muhalefet partisi oldu.
1965-1970 döneminde CHP ve AP içinden yeni partiler ortaya çıktı. CHP’den ayrılanların kurduğu MGP ve CP, AP’den kopanların kurduğu DP gibi partiler, 12 Mart döneminin ara rejim partileri olmaktan öteye gidemedi. Bu dönemde TİP ilk kez sol ve sosyalizm siyasetine damgasını vururken, dönemin sonuna doğru faşist MHP ile İslamcı MNP/MSP siyasette boy gösterdi. 1974’te kurulan CHP-MSP koalisyon ile Ecevit çizgisinde CHP kısa bir dönem iktidar olma şansını yakaladı. TİP’de başlayan ve daha sonraki süreçte hızlanarak devam eden sol ve sosyalist hareketteki bölünme ve parçalanma 12 Mart’tan sonra SDP, TSİP, TİP, TEP, VP ile devam ederken, illegal faaliyet sürdüren onlarca siyasal örgüt ve hareket de ortaya çıktı. Milliyetçi Cephe Hükümetleri döneminde ise MSP ve MHP siyasal meşruiyet kazanarak varlıklarını korudu.
Bu dönemde bölünmüş ve parçalanmış haliyle sol ve sosyalist hareket, hem MHP ve MSP’nin hem de CHP’nin ağır saldırılarına uğramaktan kurtulamadı. 12 Eylül’den sonra müesses nizam partileri olan AP, CHP, MHP, MSP kulvarında tüm partiler kapatıldı ve bunların isimlerinin kullanılması yasaklandı. Darbenin yarattığı siyasal konjonktürde ANAP iktidara gelirken MDP ve HP sadık muhalefet görevlerini üstlendi. Eski partilerin yerine MDP, ANAP, HP/SODEP/CHP/DSP, MÇP/MHP/BBP, AP’nin yerine DYP, RP/FP/SP kuruldu. 12 Eylül askeri darbesiyle günümüze kadar devam edecek olan Türk İslam sentezli iktidarlar dönemi başladı. Bu süreçte siyasal İslam ilk kez 1995 genel seçimlerinde iktidara gelince 28 Şubat darbesi oldu. 1999 seçimlerinden sonra kurulan Ecevit Koalisyonu döneminde ise RP’den ayrılanlar AKP’yi kurdu. Siyasal bir kumpasla Ecevit koalisyonunun 3 Kasım 2002’de erken seçime gitmesinin ardından AKP iktidara geldi, daha doğrusu 11 Eylül konjonktüründe ABD’nin çabalarıyla iktidara getirildi.
Daha önceki yıllarda DP, CHP, AP ve TİP gibi partilerde yer alan Kürt siyasetçiler, 90’lı yıllardan itibaren kendi partileriyle siyaset arenasında yerlerini aldı. Devletin ve iktidarların baskı ve kapatma politikalarına rağmen adeta her seferinde küllerinden doğarak yoluna devam eden Kürt partiler kulvarı oluştu. HEP ile başlayan kulvarda, ÖZDEP, DEP, HADEP, DEHAP, Özgür Parti, DTP, BDP, HDP, DBP adlarıyla 9 parti kuruldu. Kürt demokratik siyaseti ardında binlerce gözaltı ve tutuklama, yüzlerce ölüm ve faili meçhuller bırakırken HDP, çok sayıda bileşenden oluşan ve Türkiye’nin batısını da kapsayan birleşik bir parti olarak devrimci ve demokratik siyaseti temsil etmeye başladı. Gelinen aşamada parlamentonun üçüncü büyük partisi olan HDP’nin ne seçim barajı sorunu ne de siyasal ve toplumsal meşruiyet sorunu var. Buna rağmen ve gerçekte bu konumundan dolayı HDP’nin kapatılması konuşuluyor ve partiler mezarlığına yeni bir taş dikilmek isteniyor!
HDP kapatılırsa ne olur? Hiçbir şey olmaz, yenisi kurulur ve yola devam edilir! Devlet, iktidar ve müesses nizam partileri, artık parti kapatma ya da siyaset yapma yasakları ile demokratik muhalefetin engellenemeyeceğini bilincine varmış olmalı ki, VP’nin başlattığı kampanyaya destek vermiyor ya da şimdilik öyle görünüyorlar. AKP-MHP iktidarı ise, kendisine cepheden muhalefet eden tek parti olan HDP’nin genel başkanlarını, parti üyelerini, yöneticilerini, belediye başkanlarını, meclis üyelerini, milletvekillerini cezaevlerine doldurarak, belediyelerine el koyarak, demokratik eylemlerini polis zoruyla engelleyerek, parlamentoda dışlayarak siyaset arenasında HDP’yi etkisizleştirmeye çalışıyor.
Başkanlık rejiminin tekçilik anlayışı ve siyasal felsefesiyle de örtüşen bu yöntemin başarılı olacağı söylenemezse de yapılan bu şeyin, oligarşik devletin 60 yıllık siyaseti dizayn etme refleksinin bir yansıması olarak algılanması gerekiyor.