İki yıl tek kişilik hücrede kalmıştı. Kanser teşhisi konuldu, hastaneye sevk edildi. Ancak kelepçeleri çıkarılmadı. Yoğun bakımda ve bilincini yitirdikten sonra bile iki ayağı ve eli kelepceliydi. Öldüğünde bile kelepçeliydi
Temmuz ayından bu yana Ankara Numune Hastanesi’nde tedavi edilen Koçer Özdal yaşamını yitirdi. Özdal, 19 Temmuz 2018’de tutulduğu Samsun Bafra Cezaevi’nden tedavi edilmek için Ankara’ya sevk edilmişti. 13 Ağustos 2018 tarihinde yoğun bakım ünitesine alınan Özdal’ın kanserin tüm vücuduna yayıldığı anlaşılmıştı. Özdal’ın bilinci 24 Ağustos günü kapanmıştı. Bu süreçte Özdal bileğinden halen yatağa kelepçeliydi. Özdal’ın serbest bırakılması ve tedavisinin yapılabilmesi amacıyla insan hakları örgütleri tarafından kampanya sürerken yaşamını yitirdi. İşlemlerin ardından Özdal’ın cenazesi Muş’ta defnedilecek. 2014 yılından bu yana cezaevinde tutulan Özdal’ın cezaevine girmeden önce sağlık sorunu bulunmuyordu. Koçer Özdal, 19 Aralık 2014 yılında oğlu ile birlikte gözaltına alındı. Örgüt üyesi olmak, adam kaçırmak, mala zarar vermek suçlamasıyla yargılanan Özdal, üç duruşmada, davada ağrılaştırılmış muhabbet hapis cezasına çarptırıldı. 2015 yılında Muş E Tipi Cezaevi’nden Bafra T Tipi Cezaevi’ne sürgün edilen Koçer Özdal, iki yıl tek kişilik hücrede kaldı.
Her şeye hasret gitti
Koçer Özdal’ın eşi Sultan Özdal, “Ölümde bile ellerini çözmediler, onun hasretiyle gitti” dedi. Özdal’ın cenazesi, savcının hastaneye gelmesi ardından Keçiören’de bulunan Adli Tıp Kurumu’na (ATK) kaldırıldı. Özdal’ın eşi Sultan Özdal, savcıya verdiği ifadede eşinin elleri kelepçeli şekilde yaşamını yitirmesinden dolayı şikayetçi olduğunu söyledi.
‘Dilimin altını bile aradılar’
Hastanede Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuşan Sultan Özdal, şunları söyledi: “Her gün ziyarete gittim. Her gün beni zorla aradılar. Saçımı, çoraplarımı, dilaltıma kadar her yere baktılar. En son 5 dakika Koçer’in yanında oturdum. Koçer, dedim, ses vermedi… Elleri, ayakları bağlıydı. Askere dedim, ‘gelin ellerini, ayaklarını çözün, Koçer’e bir şey oldu.’ Sonra çözdüler. Bir elini kelepçeyle bir elini de iple yatağa bağlamışlardı. Sonra beni çıkardılar.” Eşinin cenazesinin kelepçeyle yatağa bağlı olduğunu kaydeden Özdal, “Bugün sabah gittim. Yine gördüm. Bugün de elleri kelepçeliydi. Her yeri yara içindeydi, ağırdı yaraları. Avukat sordu, ‘bu ne hal’ diye. Sonra savcının yanına gittik, elleri çözülsün istedik. İçeri girdim, elimi Koçer’in yüzüne sürdüm, çıktım. Hasretle gitti, evinin, kızının, oğlunun hasretiyle, her şeyin hasretiyle gitti. Ölümde bile ellerini çözmediler, onun hasretiyle gitti” dedi. Özdal, “Allah onların yanına bırakmasın, onlar nasıl Koçer’in ellerine kelepçe taktıysa Allan onların ellerine kelepçe taksın. Koçer’in hesabını soracağım” diye konuştu.
‘Korkuyordu’
Özdal, eşinin durumu için yetkililerle hep görüşmek istediğini hatırlatarak, “Ben hep sordum, hapishaneye sordum, Koçer’in durumu nasıldır, diye. Görevliler bana nefret ve öfkeyle bakıyordu. Koçer de bir şey diyemiyordu. ‘Nasılsın’ dediğimde hemen etrafa bakıyordu. ‘Neden etrafa bakıyorsun Koçer’ diye sorduğumda bir şey demiyordu. Koçer korkuyordu. Bilmiyorum Koçer’in başına ne getirdiklerini. Ama hastanede çok korkuyordu. Koçer derdini bana hiç söylemedi, benden sakladı” diye belirtti.
ANKARA