Siren Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Sanem Sirer ile yayın dünyasını konuştuk
Ahmet Güneş
Tüm dünyada etkisini sürdüren koronavirüs salgını hâlâ devam ediyor. Aynı şekilde ölümler de her geçen gün artıyor. Bazı ülkelerin aldıkları tedbirler tartışma konusu olmaya devam ederken, bazı ülkelerde ise neredeyse salgın en aza indirildi. Aşı tartışmaları ise devam eden konuların başında geliyor. Salgının ortaya çıkardığı en büyük şey ise eşitsizlik. Her alanı etkileyen salgın sürecinde yayınevleri pek soruşturulmadı ve tartışma ortamı yaratılamadı. Bu süreçte birçok kitapçı kapandı, yayınevleri yeni kitapların basımlarını durdurdu. Ekonomik krizin Türkiye’de değmediği hiçbir alan da kalmadı. Bu kriz ve virüs günlerinde biz de yayınevleri soruşturması başlattık.
Yayınevlerine salgının etkisini, okuma oranında olan bitenler gibi başlıca sorularla başlattığımız dizinin bugünkü konuğu Siren Yayınları. Siren Yayınları Genel Yayın Yönetmeni ile yayınevlerinin durumunu, salgını, okur ve yazar ilişkisini konuştuk. Siren Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Sanem Sirer sorularımızı yanıtladı.
Bilmeyenler için Siren Yayınları ne zaman kuruldu?
Siren Yayınları 2007 yılının ortalarında, çağdaş edebiyatın yeni ve özgün seslerinin Türkçe çevirilerine geniş bir alan açmak gayesiyle kuruldu.
Yayınevi olarak yayın politikanızı anlatır mısınız?
Siren’i çok sesli bir ortam olarak kurguladık ve zamanımıza ait kaygıları, hassasiyetleri ele alan bir çeviri edebiyat platformu yaratmaya çabaladık. Bu bağlamda, içinde yaşadığımız çağın ortak paydalarında buluşan özgün sesleri Türkçe’de okurlarıyla kaynaştırdığımız bir yayın politikası güdüyoruz. Gündeş edebiyatın yaşayan ve üreten seslerinin modern öncülleriyle bir araya geldiği bir alan Siren ve kurmaca ağırlıklı edebiyat yayımlıyor. Günümüz dünyasının edebiyatını yakından takip ediyoruz ve İbranice’den Norveççe’ye, İspanyolca’dan İtalyanca’ya, Japonca’ya, Almanca’ya, İngilizce’ye varana değin farklı dillerde yazan yeni, yenilikçi ve bizce ilgiye şayan yazarlara yer açıyoruz.
Gerek yayın gerekse salgın koşullarında ne tür zorluklarla karşılaşıyorsunuz?
Salgın koşullarının yol açtığı belirsizlik diğer sektörleri olduğu gibi yayıncılığı da doğrudan etkiledi. Üstelik insanları sokaklardan ve diğer insanlardan soyutlayan ya da türlü güvencesizlikle sağ kalım mücadelesinde yalnız bırakan koşullar, psikolojik de bir yük yaratıyor ve bu sürecin izlerini salgın sonrasında da taşıyacağız. Okurla yüz yüze gelebildiğimiz fiziksel ortamlardan mahrumuz şimdi; tüm sorunları bir yana, fuarların sağladığı karşılıklı etkileşim ortamlarından kopmuş haldeyiz. Bu dönemde yayıncılığın en büyük zorluğu bu yalnızlaşma hali diye düşünüyorum; ekonomik belirsizlikler, planlama ve organizasyon sıkıntıları da cabası.
Salgın sürecinde kitap okuma oranı azaldı mı arttı mı?
Salgın sürecinde özellikle kapanmalarda kitabevleri büyük darbe aldı, fakat e-ticaret platformlarında gelişen yoğun talep kitap okuma oranının artmış olduğunu gösteriyor. Kitaba çevrimiçi platformlardan ulaşan okur sayısının çoğaldığını, ancak kitapları -sayfalarını çevirerek, arka kapaklarına göz gezdirerek- deneyimlediğimiz kitabevi ortamlarının kısıtlandığını düşünürsek okurun kitapla kurduğu ilişkinin değişmekte olduğunu söyleyebiliriz. Bu değişim, pandemi sonrası için daha zengin, daha dinamik bir zemin vaat ediyor, ama tabii kitabevlerini korumamız, ayakta tutmamız şart.
Siren Yayınları hangi dosyaları kabul ediyor? Örneğin yazarlar size nasıl ulaşabilir?
Siren çeviri edebiyat yayımlıyor. Dönem dönem yerli edebiyat için başvuruları açsak da şu sıra yeni başvuru kabul etmiyoruz, ancak salgın sonrasında yerli yazarların roman ve öykü dosyalarını yeniden kabul etmeye başlayacağız.
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Zor günlerden geçiyoruz, bir yılı doldurduk, fakat salgın ve açtığı yaralar bir süre daha bizimle olacak. Bugünlerde, bu belirsizlik ve kaygı ortamında nelerin gerçekten önem taşıdığını ve nelerin vazgeçilebilir olduğunu kavradığımızı umuyorum. Dayanışmayla.