Dışarıyla bağlantın hücre içinde yer alan bir düğme ile oluyor. Gardiyanın sadece sesini duyabiliyorsun. Sessizliğin hâkim olduğu bir tabutun içindesiniz. İnsan betondan bir tabutun içerisine sığar mı?
Hüseyin Aykol
Yeni açılan İzmir-Kırıklar Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulmakta olan Mehmet Güvel, 27 Mart 2024 günü gönderilen mektubunda şöyle diyor: “Ben Tutuklu Aileleri Yardımlaşma Derneği (TAYAD) üyesiyim. Hasta bir tutsak olarak beraber kaldığım arkadaşlarım Oktay Kelebek ve Cem Dursun’un başlattıkları ve yaklaşık 1 aydır devam ettikleri ‘Süresiz Açlık Grevi’ direnişi hakkında yazıyorum.
Bizler 6 Şubat 2024 günü İstanbul’da gözaltına alındıktan sonra 10 Şubat’ta tutuklandık. İlk önce Marmara Kapalı Cezaevi’ne götürüldük. 24 Şubat günü ise 28 arkadaşımızla birlikte Anadolu’nun dört bir yanındaki Y, S ve F Tipi hapishanelere ikişerli, üçerli dağıtıldık. Oktay Kelebek ve Cem Dursun ile birlikte yeni açılan Kırıklar Yüksek Güvenlikli Hapishanesi düştü benim payıma da.
Bu hapishaneler üç katlı, üçlü ve tekli hücrelerden oluşuyor. Hücrelerin havalandırmaları yok. Günde sadece 2 saat başka bir yere havalandırmaya çıkarılıyoruz. Ne zaman çıkacağına sen karar veremiyorsun. Yanına hücreden hiçbir şey alamıyorsun. Hücrenin içinde kamera var. Günün 24 saati izleniyorsun. Hücrelerin camlarında demir parmaklıklar dışında ek olarak tel örgüler var.
Dışarıyla bağlantın hücre içinde yer alan bir düğme ile oluyor. Gardiyanın sadece sesini duyabiliyorsun. Sessizliğin hâkim olduğu bir tabutun içindesiniz. İnsan betondan bir tabutun içerisine sığar mı? 24 Şubat’tan bu yana Oktay Kelebek ve Cem Dursun ‘Süresiz Açlık Grevi’ndeler. Talepleri bu insanlık dışı hapishanelerden, arkadaşlarımızın olduğu, ailelerimize yakın bir hapishaneye sevk olmak.
Bana gelince: 78 yaşındayım. Yüzde 80 engelliyim. Wernike Korsakof hastasıyım. Prostat kanseriyim. Tüm bu hastalıklarıma rağmen tutsağım ve tecridin en ağır olduğu böylesi bir hapishanedeyim. Denge sorunu yaşıyorum ve tek başıma hayatımı idame ettiremiyorum. Gece en az 7-8 defa tuvalete kalkıyorum. Her defasında düşüp kendimi sakatlama tehlikesi yaşıyorum. Hepsi bir yana kanserim. Dışarıda iken bir hastanede kanser tedavim devam ediyordu. Burada tedavi olamıyorum.
Sonuç olarak; benim tahliyem için ve arkadaşlarımızın olduğu, ailelerimize yakın bir hapishaneye sevk olma talebiyle arkadaşlarım Oktay Kelebek ve Cem Dursun açlık greviyle direniyorlar. Sizden beklentimiz ise sesimizi kamuoyuna duyurmanızdır.”
* * *
Kırıkkale F Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan kadim mahpuslardan Resul Kocatürk, 24 Mart 2024 tarihli mektubunda şöyle diyor: “İstanbul-Bakırköy ‘hastane’ hapishanesinde tutulduğum 22 gün boyunca karşı karşıya kaldığım uygulamaları ve tanıklıklarımı yazmış olduğum ‘Tımarhanede 22 Gün-Çarmıhtaki Hasta Mahpuslar’ isimli Ocak 2024’te 1. Baskısı yapılan kitabıma Kırıkkale F Tipi Hapishane idaresi tarafından el konuldu. Sakıncalı bulunarak el konulan bu kitabım 2021 yılından itibaren 1. Baskısının yapıldığı Ocak 2024 tarihine kadar en az altı defa F Tipi hapishane mektup okuma komisyonunun denetiminden geçti ve her defasında bütün sayfaları ‘görülmüştür’ mührü basılarak onaylandı.
Ayrıca yayınevi tarafından gönderilen prova baskısı Hapishane Eğitim Birimi denetiminden geçirilerek ‘okunmuştur’ mührü vurulmuş halde tarafıma verildi ve üzerinde düzeltmeler yaptıktan sonra hapishane idaresi kanalı ile yayınevine gönderdim. Defalarca kez denetimi yapılan ve herhangi bir sorun görülmeyen kitabım basılıp geldikten sonra hapishanenin aynı yöneticileri ve memurlarından oluşan Eğitim Kurulu tarafından ‘sakıncalı’ görülerek el konuldu.
El koyma gerekçesinin esası ‘Hükümlünün iyileştirilmesi amacına ulaşmayı zorlaştırılmasıymış!’ Görünen o ki, ‘üst akıl’ kendi yazdığım kitabı okursam kafamın karışacağına hükmetmiş ve beni benden korumak gibi eşi benzeri görülmemiş bir karara varmış! Tam bir Aziz Nesinlik hikaye diyeceğim ama o da muhtemelen ‘bu kadar da olmaz’ deyip, şaşırır kalırdı bu işe.
Neresinden bakarsak bakalım, hukuk dışı trajikomik (ya da absürt mü demeliydim bilemedim) bir durumla karşı karşıyayız! Üzerlerine kilit vurulmuş insanların yasal haklarını eğip bükerek işlevsiz hale getiren bir yönetimin baskısı altındayız. Basılan ilk kitabımı elime almak bir yana kapağını dahi görebilmiş değilim maalesef.”
* * *
İzmir-Kırıklar 2 nolu F Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan Hakkı Turgay, 18 Mart 2024 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Bildiğiniz üzere, 27 Kasım 2023’ten bu yana, devletin altına imza attığı uluslararası sözleşmeleri yerine getirmediği için Açlık Grevi eylemlerine başladık-devam ediyoruz. Konuyla ilgili hem sivil toplum örgütleri hem de özgür basına taleplerimizle ilgili defalarca mektup-faks ile sesimizi duyurmak istememize rağmen maalesef türlü türlü gerekçelerle bunlar engellendi. Dolayısıyla size yazamamamızın nedeni bu:)
Başlayan eylemliliklerle paralel tüm cezaevlerinde uygulanan baskı, insan hakları ihlalleri, sürgünler burada da devrede. En son üç arkadaşımıza İsmet Gündem (68 yaşında, yüksek tansiyon, şeker ve kalp hastası) Ömer Aslan ve A. Hatip Açar’ı Samsun-Kavak’taki bir cezaevine sürgün ettiler. Yine açlık grevine giren arkadaşlara disiplin soruşturmaları açılıp tüm faaliyetleri sınırlandırılıp, iletişim olanakları, sosyal ilişkileri ortadan kaldırılıyor. Muhalif herhangi bir gazete, dergi vs. alamıyoruz. Üç arkadaş ziyaretçi kontenjanları ‘güvenlik soruşturması’ adı altında sonuçlandırılmıyor. Ağırlaştırılmış müebbet cezası alan arkadaşlarımız günde sadece iki saat havalandırmaya, haftada bir saat spora çıkarılıyor. İç tüzüğe göre, idarenin takdiriyle sohbet ve kurslara katılma hakkı var ama kullandırılmıyor.
Normal şartlarda ağır hasta tutsak statüsünde bulunuyorum. 7.5 yıl aradan sonra nihayet bir doktor buldum da ayağımda bulunan platini çıkarttırabildim. Ayağımdan yaralıyım. (Sol dizimi bükemiyorum ve açık yaradan 6-7 yıldır enfeksiyon sızıyor) Buna rağmen, herhangi bir resmi tebligat olmamasına rağmen bir ay önce bir personel gelip ‘senin ağırlaştırılmış müebbet cezan onaylanmış’ diyerek, beni tekli hücreye götürdüler. Oysa tek başına kalamaz raporum olduğu gibi, cezanın tebliğ edilmediği, dahası AYM’ye başvuru sürecimin olduğu ortaya çıktı. Anlayacağınız durumlar biraz karışık☹”
* * *
Adana-Kürkçüler F Tipi Cezaevi’nde bulunan Ferhat Önkol, Mazhar Güler ve Kemal Özelmalı, 25 Mart 2024 günü gönderdikleri mektupta, Newroz Bayramı’mızı kutladıktan sonra şöyle diyorlar: “Size yazmamızın nedeni, uzun yıllardır hukuk dışı bir şekilde katı tecrit koşullarında tutulan Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecrittir. Bu tecrit tüm zindanlara ve tüm Türkiye’ye sirayet etmiş bulunuyor. Sayın Öcalan milyonlarca insan tarafından Önder olarak kabul edilmiş biridir. O’na yaklaşım Kürt halkına ve O’nu önderi olarak gören milyonlara yaklaşımdır. Haliyle bu uygulama Türkiye’de krize neden olmaktadır. Bu çerçevede sizin aracılığınızla tecride karşı tepki ve duyarlılığın gösterilmesi çağrısında bulunuyoruz.”
MEKTUBU GELENLER:
Resul Kocatürk – Kırıkkale F Tipi Kapalı Cezaevi
Hakkı Turgay – Kırıklar 2 nolu F Tipi Kapalı Cezaevi
Mehmet Güvel – Kırıklar Yüksek Güvenlikli Cezaevi
Ferhat Önkol – Kürkçüler F Tipi Kapalı Cezaevi