Geçtiğimiz günlerde ‘sıkı’ muhalefet kanalı Halk TV’de sunucu Fatih Ertürk, konuğu olan İyi Parti’li Ahmet Kamil Erozan’a soruyordu: “Türkiye’deki özellikle stratejik, devletin varlığını ilgilendiren çok kritik konularda HDP ortak bildirilere imza atmama gibi bir yola giriyor. Şu HDP Türkiye’nin varlığıyla ilgili bir parti gibi görünmüyor. Türkiye’nin ortak hassasiyetleri konusu HDP’ye çok yabancı. Peki, HDP neden TBMM’de, parlamentoda yer alan bir siyasi parti?”
İyi soru hakikaten. Yok, şaka yapmıyorum; Bahçeli’nin bir tık ötesi gerçi ama soru yine de mühim.
Gerçekten, nedir şu ‘ortak bildiri’ hikâyesi? Açıp google’a bakıyorsun, neredeyse iki ya da üç aylık periyotlarla bir ‘milli meselemiz’ oluyor ve hemen ardından AKP-MHP-CHP-İyi Parti dörtlüsü, zehir zemberek bir bildirinin altına imza atıyor. Daha doğrusu AKP-MHP ikilisinin yarattığı bir durumun enkazını diğer ikisi topluyor: Aman bize de hain demesinler!
En son üçünü hatırlıyorum mesela. Biri Macron’un İslamiyet’e yönelik sözleriyle ilgiliydi, diğeri Azerbaycan-Ermenistan meselesi, sonuncusu da ABD’nin S-400 yaptırımları. Daha öncekilerde olduğu gibi bu üçünde de HDP metni imzalamamış, neden imzalamadığını da açıklamıştı. Hatta sonuncuda HDP, ister S-400, ister F-35, her ne zıkkımsa işte, militarizme ve bu silah alımlarına zaten baştan karşı olduğu için, bence lafı fazla bile uzatmıştı!
Tamam da, o ‘hassasiyetlerin’ ortak olduğunu kim söylemiş peki? Nasıl ‘ortak’ hassasiyetmiş bunlar? Siz, yanınızda IŞİD artığı çetelerle birlikte Suriye’ye giriyorsunuz, kan gövdeyi götürüyor ve buna ‘ortak hassasiyet’ diyorsunuz! Niye? Nüfusunun yarısı Suriye tarafında yaşayan Nusaybin için mesela, nasıl bir ‘hassasiyet’ bu?
Yetmiyor, Libya’ya dalıyorsunuz; oraya da binlerce cihatçıyı taşıyorsunuz, o da ‘ortak’ hassasiyet, değil mi?
Neden ama? Mesela Azerbaycan’ın polis devletini yöneten Aliyev’i neden sevmek zorundaymışız? Daha önce de Sudan kasabı El Beşir’i sevmiştiniz siz, onu da mı sevmek zorundaydık? Siz akşam yatıp sabah kalkıp birini düşman ilan edin, biz de ona uyalım; emredersiniz! Bu arada, Azerbaycan demişken, kırk tane video dolanıyor ortalıkta; mezar tahribatları, kafa kesmeler, kurşuna dizmeler… E, bir bölümü yalan olsun hadi. Hepsi mi yalan?
Macron’un Allah belasını versin! E iyi, versin! Versin ama Charlie Hebdo katliamından hüküm giyenlerin ikisinin Türk olması gerçeğini nereye koyacağız?
Trump’ın Allah belasını versin! Tamam, versin! Versin ama insanlar açlıktan yoksulluktan kendini yakarken milyarlarca doları silaha yatıranları ne yapacağız?
IŞİD’in yenildiği günden beri YPG’nin eline esir düşen rütbeli cihatçılardan en az elli tanesinin itirafları Hawar Haber Ajansı’nda yayınlandı mesela. Ankara’ya şöyle gittik, Antep’te şunu gördük, falan filan. Yalan mı söylüyorlar? Olabilir. Sonuçta adam esir düştüğü gücün hoşuna gidecek şeyler de uydurabilir, mümkündür. Ama yüzde biri doğruysa ne olacak?
Bakın daha ilginç bir şey var; seçime hazırlanan Somali’deki muhalefetin adayları, önceki gün Türkiye’ye “Özel polis birliklerine silah göndermeyi durdurun, bu silahlar seçimlerde muhalefeti bastırmak için kullanılacak” diye çağrı yaptı. Somali’de Harama’ad adlı özel polis birlikleri Türkiye tarafından eğitilip silahlandırılıyor ve bu güç muhalefetin protesto eylemlerini bastırmakla görevli. ‘Hassas Dörtlü’ bu konuda ne dedi, bilen var mı? Tık yok! Yarın Somali’de Türklere karşı bir saldırı olsa, kolay! Gelsin 4 imzalı kınama bildirisi; HDP yine ‘hain’ statüsünde, öyle mi? Peki, “Türkiye Somali’nin 30 milyon dolarlık IMF borcunu ödedi” diye geçenlerde hava atılırken, bu cömertliğin sebebini soran oldu mu hiç? Yeni Şafak’ın da sahibi olan Albayrak Grubu’nun Mogadişu Liman İşletmesi için 14 yıllık anlaşma imzalamasının konuyla olan ilgisi Ertürk’ün hassasiyetleri kapsamına girmez mi acaba?
Biraz geçmişte kaldı gibi ama, son bir şey daha hatırlatayım. Şu Bulgaristan’daki eski Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) nasıl ikiye bölündü de eski Genel Başkanı Lütfi Mestan, ‘Dost Parti’ adıyla yeni bir partiyi nasıl kurdu, bilen var mı? Mestan’a 20 milyon dolar mı verilmiş ne, Bulgar basını yazmıştı o zamanlar. Ertürk’ün ‘Hassas’ partilerinden herhangi biri, “Yahu biz niye Bulgaristan’a burnumuzu sokuyoruz” demiştir mutlaka da, biz duymamışızdır herhalde; yanılıyor muyum?
***
“HDP’nin Türkiye’nin hassasiyetleri ile ilgili de hiçbir ilişkisi yok, hiçbir konuda hassas değil” diyor Ertürk. Ah, olur mu öyle şey? Mesela, birileri pandemiden zarar gören vatandaşı destekleyelim diye teklif getirmiş de HDP ret mi etmiş? Cezaevleri gazeteci dolu, salalım şunları denilmiş de HDP taş mı koymuş? Kürt sorununu çözmek için Meclis’te komisyon kurulmak istenmiş de HDP, “benim çok işim var abi gelemem” diye bahane mi uydurmuş? Halkla birlikte demokratik bir Anayasa yapalım demişler de, HDP “amaan şimdi elimi taşın altına sokarsam kirlenir” mi demiş?
Ama siz okeye dördüncü, iktidar suçlarına beşinci arıyorsanız; üzgünüz, evde yokuz. Takılın öyle; biz bakarız başımızın çaresine.